10a5- Cennetliklere (Bahçe Sahiplerine) Dair

 

Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri"ne bela verdiğimiz gibi, onlara da bela verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi. Onlar istisna da etmiyorlardı. (Kalem : 68/17-18)

Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de, bahçe kapkara kesildi. (Kalem: 68/19-20)

(Beri tarafta ise) onlar, sabah olurken: Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin! diye birbirlerine seslendiler. (Kalem: 68/21-22)

Derken: Aman, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın! diye fısıldaşa fısıldaşa yola koyuldular. (Kalem: 68/23-24)

(Evet, yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler. (Kalem: 68/25)

Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler. (Kalem: 68/26)

Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız! (Kalem: 68/27)

İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size "Rabbinizi tesbih etsenize!" dememiş miydim? (Kalem: 68/28)

Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler. (Kalem: 68/29)

Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar. (Kalem: 68/30)

(Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz. (Kalem: 68/31)

Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) Rabbimizi (O'nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz. (Kalem: 68/32)