DİNİ, ÇIKARLARINA ALET EDENLER
Ey iman edenler, Allaha ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiç bir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Allah, kâfirler topluluğuna hidayet vermez. (Bakara Suresi, 264)
Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. Bu Allah katındandır derler. Oysa o, Allah katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allaha karşı (böyle) yalan söylerler. (Al-i İmran Suresi, 78)
Allaha karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiç bir şey vahyolunmamışken Bana da vahy geldi diyen ve Allahın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün şiddetli sarsıntıları sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allaha karşı haksız olanı söylediğiniz ve Onun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz (dediklerinde) bir görsen... (Enam Suresi, 93)
Allahın indirdiği Kitaptan bir şeyi gözardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır. (Bakara Suresi, 174)
Artık vay hallerine; kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için Bu Allah katındandır diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına. (Bakara Suresi, 79)
Ey iman edenler, gerçek şu ki, (yahudi) bilginlerinden ve (hristiyan) rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allahın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. (Tevbe Suresi, 34)