Göz İçi Basıncı

 

Göz, esnekliği çok sınırlı bir küre gibi düşünülebilir. İçerdiği peltemsi sıvı küreye bir miktar iç basınç yapar. Bu iç basıncın şiddetini ise saydam sıvının miktarı belirler.

Saydam sıvı, kirpiksi cisim tarafından salgılanır. Sıvı, kirpiksi cisimden arka odaya (saydam tabakaya), daha sonra da gözbebeğinden geçerek ön odaya gelir ve korneanın arka yüzüyle irisin ön yüzü arasındaki dokular tarafından geri emilir. Bu salgılama ve boşaltım işlemlerinde dengesizlik olması göz içi basıncını etkiler.

Üretilen ve emilen saydam sıvı miktarı eşit olduğunda, sürekli bir sıvı akışı sağlanır, böylece gözün içindeki sıvı hacmi değişmez. Ama saydam sıvının üretimi artar, emilimi azalır ya da akışı engellenirse göz içi basıncı yükselir.

Mevcut sistemi bir kez daha gözden geçirelim. Sözü edilen sıvı çok hassas bir denge ile üretilmekte, fazla sıvı aynı hassas denge sayesinde geri emilmektedir. Dikkat edilmesi gereken, bu döngünün bütün insanların gözlerinde her an süregeldiğidir.

Gözün içi, suyu bir taraftan doldurulurken bir taraftan da boşaltılan bir akvaryuma benzer. Eğer suyun tahliyesi engellenirse akvaryum taşar veya suyun eklenmesi aksarsa akvaryum boşalıp kurur. Benzer şekilde birçok sanayi tesisinde, kimyasal tesislerde bulunan sıvı tanklarının içerdikleri sıvı miktarları bilgisayarlarla yönetilen son derece hassas elektronik kontrol sistemleri sayesinde dengede tutulur. Çok ince ölçüm ve hesaplamalar gerektiren bu kontrol sistemleri uzman mühendisler tarafından programlanır ve denetlenir. Sistemde meydana gelen aksaklıklar ise büyük facialara neden olabilir.

Göz içi sıvısı gibi milimetrik hacimlerin denge mekanizmasını sağlamak ise çok daha büyük ve hassas hesaplamaları gerektirir. Çünkü bu hesaplamalarda milimetreden çok daha küçük birimlerde yapılacak bir yanlışlık gözün kör olmasıyla sonuçlanır. Ancak sağlıklı bir göz içindeki sıvının bu döngüsü bir ömür boyu hiç şaşmadan sürer gider. Yalnızca böyle bir sıvının göz içerisinde bulunması bile büyük bir mucize iken bu sıvının aynı zamanda kusursuz bir döngü içinde olduğunu bilmek, insanın üzerinde düşünmesini gerektiren bir durumdur.

Peki son derece hassas bir dengesi olan göz içi sıvısının hacminde bir değişim olursa, yani akvaryum taşacak kadar suyla dolarsa ne olur? Bu sıvının emiliminde bir yavaşlama ya da üretiminde gereksiz bir artış olursa sonuç son derece acı verici olur. Glokom hastalığı adı verilen bu durumda göz içi basıncı hızla artar. Patlamak üzere olan bir balon gibi şişen göz, insana dayanılmaz acılar verir, sonuç genellikle körlüktür. İyice gerilen ve şişen göz en küçük bir darbe sonucunda yırtılır.

Doğal olarak bu yazıyı okuyuncaya kadar gözünüzün içine bir sıvının doldurulup boşaltıldığını bilmiyordunuz. Tıpkı diğer insanlar gibi. Ama bazı insanlar böyle bir mucizenin gözlerinin içerisinde olduğunu çok acı bir şekilde öğrenirler: glokom hastalığına yakalanarak. Glokoma yakalanan bir insan, çektiği büyük acılar yüzünden sağlığının ne kadar önemli bir nimet olduğunu anlar. Genellikle ağır hastalık geçiren her insan gibi son çare olarak kendisini yaratan Allah'a yalvarır.

Sizin bu hastalardan farkınız, bu mucizenin varlığını acı çekerek değil yalnızca bir kitap okuyarak öğrenmiş olmanızdır. Ama bu, ömür boyu acı çekmeyeceğiniz anlamına gelmez. Eğer Allah dilerse böyle bir hastalık veya çok daha acı verici bir başka hastalığı vesile kılarak sağlığınızın değerini ve şükretmeniz gerektiğini size hatırlatabilir. Ancak asıl makbul olan insanın, başına bir sıkıntı gelmesini beklemeden Allah'a yönelip dönmesi, O'na şükretmesi, Allah'ı sürekli anarak O'nu en içten bir saygıyla övüp yüceltmesidir.

Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerin kıyamet günü zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (Fazl) sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler. (Yunus Suresi, 60)