Kuşlar yönlerini nasıl tayin ediyorlar?

 

Bir yerden bir yere göç eden kuşlar hem yola çıktıkları hem de ulaşacakları bölgenin iklim koşullarını bilip, ona göre hareket ederler. Bunu yaparken de birçok noktayı hesaplamak zorundadırlar. Gidecekleri bölgeyle aralarındaki uzaklık, uygun zamanda ulaşabilmeleri için ne kadar hızla uçmaları ya da hangi rotayı izlemeleri gerektiği gibi...

Kuşların göç sonunda varacakları hedeflerinin konumunu, kışlık yaşam bölgelerinden binlerce kilometre uzaktan hangi ipuçlarını kullanarak bulabildikleri henüz bilinmiyor. Fakat yapılan araştırmalar bazı tahminleri beraberinde getirmiştir. Buna göre kuşların yön bulmada çevresel ipuçlarını, yeryüzündeki manyetik alan değişimlerini, gökyüzündeki Güneş ve yıldızları, güçlü rüzgarların yönünü ve bazı kokuları kullandıkları tahmin edilmektedir.

Fakat son yapılan radar çalışmaları kuşların bulut kümelerinin çok üstünde uçtuklarını göstermiştir. O yükseklikten ve bulutların üzerinden aşağıdaki yeryüzü şekillerinin görülmesi mümkün değildir bu nedenle göçmen kuşların yeryüzü şekillerinden yön tayin ediyor olmaları zayıf bir ihtimaldir. Bu nedenle kuşların yeryüzünün manyetik alanındaki değişimlere tepki verebilecek bir yapıya sahip oldukları ve bunu kullanarak yönlerini tayin ettikleri tahmin edilmektedir. Kuşların beyin hücreleri manyetit (doğal bir mıknatıs etkisi gösteren bir mineral) içerir. Çeşitli deneylerde, başlarına küçük mıknatıslar bağlanmış kuşlar izlenmiştir. Bu kuşların yön belirleme yeteneklerinin önemli ölçüde azaldığı görülmüş ve bu canlıların, dünyanın suni olarak değiştirilmiş manyetik alanına tepki verdikleri anlaşılmıştır. Kuşkusuz beyin hücrelerinde manyetit bulunması da rastlantıların değil, amaca yönelik bir tasarımın işaretidir.

Bir diğer açıklama koku duyusudur. Gerçekte kuşların koku alma duyusu diğer hayvanlara göre daha zayıftır. Fakat son yıllarda yapılan araştırmalar bazı türlerin koku alma duyusunun gelişmiş olduğunu göstermiştir. Bu ise göçmen kuşların belli kokular yardımıyla gidecekleri bölgeyi buldukları düşüncesinin ortaya atılmasına neden olmuştur.

Bütün bu ihtimaller içinde dünyanın manyetik alanı daha güvenilir bir rehber olarak görülmektedir. Hiçbir zaman bulutlar tarafından kapanmaz, geceleri kaybolmaz ve yer değiştirmez. Bu konuda yapılan deneyler de hayvanların göçlerinde manyetik alandan faydalandıkları düşüncesini kuvvetlendirmektedir. Örnek olarak posta güvercinleri ile yapılan bir deneyi ele alalım.

Posta güvercinlerinin vahşisi sayılabilecek kaya güvercini (rock dove) çok iyi bir gezgin değildir ve hayatını küçük bir alan içinde geçirir. Ancak bu kuşlar evlerinden kilometrelerce uzağa götürülüp tamamen bilinmeyen bir yere bırakıldıklarında bile evlerine geri dönebilmektedirler.

Posta güvercinleri üzerinde yapılan deneylerde, güvercinlerin bölgelerinden ayrılmadan önce muhtemelen bölgenin coğrafi özelliklerine bir defa daha bakmak için evlerinin üzerinde son bir tur attıkları gözlemlenmiştir. Yollarını bulmada o bölgenin özelliklerini tanımanın ne kadar önemli olduğunu denemek için yapılan deneyde, güvercinlerin gözlerine opak lensler takılarak kuşun önünü bir-iki metre dışında görebilmesi engellenmiştir. Ancak kuşlar yine de evlerini bulmuşlardır. Daha sonra güneşi hissederek yollarını buldukları öne sürülmüş, ancak hiç güneşin olmadığı bir kış gününde de bırakıldıklarında yine evlerine dönebilmişlerdir. Ancak başlarının üzerine dünyanın manyetik etkisini yok edebilecek güçte mıknatıslar konulduğunda, kuşlar yollarını kaybetmiştir. Buradan kuşların rehberlerinin dünyanın manyetizması olduğu anlaşılmıştır. Ancak bunu nasıl algıladıkları hala tam olarak anlaşılmış değildir. Geçtiğimiz yıllarda, hem kafataslarında, hem de boyun bölgelerinde çok küçük manyetik parçacıklar bulunduğu keşfedilmiştir.27

Kuşların yönlerini nasıl tayin ettikleri, üzerinde daha birçok araştırmalar yapılacak, çok gizemli ve bir o kadar da hayranlık uyandırıcı bir konudur. Sonuç ne olursa olsun ve kuşlar hangi yöntemleri kullanıyorlarsa kullansınlar, değişmeyen tek şey, konunun mucizevi yönüdür.

Bir kuş gideceği yönü dünyanın manyetik alanındaki değişikliklere göre ayarlıyorsa, bedeninde de bu değişimleri ölçebilmesini sağlayan bir yapı bulunmalıdır. Bu da beraberinde bazı sorular getiren bir durumdur. Bu canlı daha ilk var olduğu anda mı bu uyumlu sistemle var edilmiştir yoksa evrimcilerin iddia ettikleri gibi canlılar evrimleşirken kendilerine gerekli olan sistemler rastgele mutasyonlarla mı oluşmuştur? Dünyanın manyetik alanını algılayacak ve yorumlayacak bir sistemin mutasyonlar gibi genetik kazalarla ortaya çıktığına inanmak imkansızdır. Kaldı ki bu algılama sistemi sözde "evrim ağacı"na göre birbirinden çok uzak canlılarda vardır; dolayısıyla bunların her defasında ayrı ayrı mutasyonlarla ortaya çıktığını kabul etmek gerekecektir ki, bu da iddianın saçmalığını artırmaktadır. Bir kuşun günün birinde karar alıp dünyanın manyetik alanını algılayacak bir sistem geliştirmesi ve bunu kendi bedenine yerleştirmesi imkansızdır. Akıl ve bilinç sahibi bir insanın bile böyle bir şeyi başarması mümkün değilken böyle olağanüstü bir olayı bir kuşun gerçekleştirdiğine inanmak son derece gerçek dışıdır.

Gerçekte Allah tüm canlıları ve insanları mükemmel sistemlerle yaratmıştır. Bu canlıların daha ilk doğdukları andan itibaren nelerle karşılaşacaklarını ve nelere ihtiyaçları olacağını herşeyden haberdar olan Allah en başından bilir ve onları her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak organ ve becerilerle donatır. Göç sırasında canlıların yollarını bulmalarını sağlayan algıyı da Allah yaratmıştır. Bu, göç eden tüm canlılarda görebileceğimiz açık bir gerçektir. Yaratılış dışında hiçbir açıklama, doğadaki bu ve benzeri mükemmellik örneklerini açıklayamaz.

Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar... (Hac Suresi, 73)