EVRİM TEORİSİNİN ÇIKMAZLARINDAN BİRİ: HAYVANLARDA GÖÇ

 

Kitabın önceki bölümlerinde başta kuşlar olmak üzere göçmen hayvanların davranışlarını ve mekanizmalarını inceledik ve bunların ne kadar kompleks olduklarını gördük. Ortada bu denli kompleks davranışlar ve mekanizmalar bulunması, doğal olarak, bunların bilinçli olarak tasarlandığını göstermekte, bu da canlıları Allah'ın yaratmış olduğu gerçeğine kanıt oluşturmaktadır.

Peki bu gerçeği reddeden, canlıların tasarımla değil, doğal etkiler ve rastlantılarla ortaya çıktıklarını savunan Darwinist evrim teorisi göç karşısında nasıl bir açıklama yapar? Evrimciler, göçle nasıl yüzleşir, bu konuda ne iddia ederler?

Bu bölümde kısaca bu sorunun cevabına bakacak ve evrim teorisinin göç davranışları ve mekanizmaları karşısında tümüyle çıkmazda olduğunu göreceğiz.

Hayvanlarda göç konusu bir yandan bizlere Allah'ın yaratmasındaki üstün ilmi gösterirken, bir yandan da evrim teorisinin iddialarının geçersizliğini ortaya koymaktadır. Bilindiği gibi evrim teorisi canlıların ve onların davranışlarının kökenini, sözde evrim mekanizmalarına -tesadüfi etkilerle işleyen mutasyon ve bilinçsizce işleyen doğal seleksiyona- bağlar. Evrim teorisine göre bu şuursuz mekanizmalar canlıların kökeni, çeşitliliği ve davranışları ile ilgili her türlü sorunun cevabını verebilmektedir. Ancak bilimsel gelişmeler, evrimcilerin bu beklentilerinin tam tersi şekilde sonuçlanmıştır.

Evrim teorisi, bugün paleontoloji, biyokimya, anatomi, genetik gibi bilim dallarının bulguları sayesinde geçersizliği ortaya konmuş iddialardan oluşmaktadır. Evrim teorisinin iddialarının modern bilim karşısındaki yenilgisi, pek çok kitabımızda yer almaktadır. (Detaylı bilgi için bkz. Hayatın Gerçek Kökeni, Evrim Aldatmacası, 20 Soruda Evrim Teorisinin Çöküşü...) Bu nedenle bu bölümde, evrimcilerin hayvanlardaki birtakım davranışları açıklamaya çalışırken, teorilerine bağlılık adına, nasıl zorlama izahlara başvurduklarına değinmekle yetineceğiz.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, evrimci kaynaklarda hayvanların göçü ve yön bulma yetenekleri konusunda tatmin edici, tutarlı hiçbir açıklamaya rastlamak mümkü değildir. Bu şaşırtıcıdır çünkü evrimciler paleontoloji, moleküler biyoloji gibi alanlarda delil bulamadıkları zaman sahte deliller oluşturmakta hiçbir sakınca görmezler. Ne var ki hayvan göçleri bu tür sahtekarlıklara olanak veren bir alan değildir. Bu nedenle evrimcilerin göç eden hayvanların davranışlarını açıklama çabaları, hiçbir delille desteklenmeyen, sadece birtakım ön yargılı varsayımlar üzerine kurulan demagojilerden öteye gidememiştir. Örneğin göç eden canlıların gidecekleri yere şaşırmadan, kaybolmadan nasıl ulaştıkları, binlerce kilometrelik mesafelere gidebilecek enerjiyi nasıl elde ettikleri, hava koşullarına uygun stratejiler düzenlemeyi nasıl başardıkları, daha sonra da geride bıraktıkları evlerine dönebilecek güçlü hafızaya nasıl sahip oldukları evrimciler için tam bir muammadır. Nitekim evrimciler de bu konuda yaşadıkları zorluğun ve yapılan çelişkili anlatımların farkındadırlar. İşte bunun bir itirafı:

Göçün nasıl geliştiği hakkında çok fazla ihtilaf ve çelişen teori var. Muhtemelen rekabet, iklim ve besin uygunluğunun bir karışımı. Ve muhtemelen kısmen de sadece tesadüf.56

Danimarkalı bir kuş bilimci olan Finn Salamonsen ise göç eden kuşların uçuşu hakkında şunları dile getirmektedir:

Kuşların uçuş sırasında yollarını bulma yetenekleri bir sırdır ve bilmecedir. Bu kadar çok teoriye ve spekülasyona yol açmış az sorun vardır.57

Evrim teorisinin iddiaları, tesadüfi etkiler ve bunların sonuçları üzerine kuruludur. Tesadüf denildiğinde bilinçsiz, düzensiz, plansız, gelişigüzel oluşan olaylar akla gelir. Ancak evrimcilerin anlatımlarında tesadüf kavramı bilinçli bir güç, bir sistem, bir akıl, bir bilgi kaynağı gibi kullanılır. Evrimci kaynaklarda tesadüflerden öngörü sahibi, tedbir alabilen, kusursuz tasarımlar meydana getirebilen, belli bir amaç doğrultusunda kararlar verebilen, seçim yapabilen bir güç olarak bahsedilir. Canlıların içinde bulundukları şartlar değiştikçe, tesadüflerin de bu değişiklikler paralelinde pek çok yeniliklere aracı oldukları, gerekli düzenlemeleri yaptıkları tarif edilir. Bu iddialar elbette ki bazı soruları da beraberinde getirecektir:

Gelişigüzel etkiler bir canlıya nasıl olup da bir özellik kazandırabilmekte, hakkında hiç bilgi sahibi olmadıkları bir sistemi nasıl meydana getirebilmektedir? Bunun o canlı için faydalı olacağına nasıl karar vermekte ve bunu ileriki nesillerin faydasına sunmak üzere canlının genetik koduna nasıl işleyebilmektedirler? Tesadüflerin ihtiyaç tespiti yapıp buna uygun sistemleri canlılar için var etmeleri kuşkusuz ki mümkün değildir. Bunu canlının kendisinin yapması da söz konusu değildir. Milyonlarca şuursuz hücrenin biraraya gelmesiyle oluşan bir canlının deneme yanılma yapması, hangi özelliğin kendisi için en iyi olacağına karar vermesi ve işe yaramayanı ayıklaması ihtimal dışıdır.

Göç olayında pek çok hayvan kilometrelerce mesafeyi, hiçbir yol göstericisi, hiçbir vasıta olmadan kateder. Bunun önemi, hava koşulları ve iklim değişiklikleri dikkate alındığında ve katedilen mesafeler hayvanların vücut ölçüleri ile kıyasladığında daha da çarpıcı boyutlara ulaşır. Göçteki dikkat çekici nokta sadece mesafelerin uzunluğu değildir. Birçok göçmen kuş bir bölgede senelerce yaşadıktan sonra eski kışlık bölgesine geri dönebilir. Üstelik birçoğu yolculuklarını tek başlarına ve geceleyin yapmalarına rağmen... Bütün bunların yanı sıra göç yolculuğu -ister 1.000 ister 10.000 km sürsün- büyük bir fizyolojik hazırlığı gerektirir. Yüksek enerji gereksinimi, kötü hava koşullarında yıpranma ya da savrulma riski, yemek bulma problemleri ve düşmanlardan korunma ise göç sırasında karşılaşılabilecek olumsuz koşullardan sadece birkaçıdır. Tüm bu zorluklara rağmen kuşlar bu uzun mesafeleri nasıl aşmaktadırlar? Üstelik pek çok canlı onları göçe zorlayacak kötü hava şartları ya da besin kaynaklarında bir azalma gibi sebepler olmamasına rağmen nasıl karar almakta ve ne zaman göç etmeleri gerektiğini nereden bilmektedirler? Ayrıca göç esnasında yönlerini bulmak için onlara kim rehberlik etmektedir? Bir başka ifadeyle, kör tesadüfler kuşlara yön bulmayı, uzun mesafeleri katederken enerji tasarrufunda bulunmayı, zamanı algılamayı nasıl öğretmişlerdir? Darwinistler bu gibi soruları da aşağıdakine benzer üstü kapalı evrim izahları ile geçiştirirler:

... göç alışkanlıkları birçok kuş arasında bağımsız olarak evrimleşmiştir. Farklı türler farklı doğrultuda, farklı yerlere, farklı zamanlarda ve farklı nedenlerden ötürü seyahat etmektedir. Sebepler ne olursa olsun, eğer kazanılacak olan yararlar tehlikeyi aşmış olsaydı göçler evrimleşmezdi.58

Yukarıdaki ifadelerde de görüldüğü gibi, evrim dışı bir ihtimali dikkate almayan kişiler, evrimci kalıplar içinde ön yargılara dayalı kısıtlı, ne söylenmek istendiği açıkça ifade edilmeyen çıkarımlar yapmaktadırlar. Söz konusu çevreler canlıların hayranlık uyandıran yönlerini açıkça göz ardı ederek, evrim teorisini dogmatik bir yaklaşımla savunmaktadırlar. Şöyle bir düşünelim: Yavru bir kuş uçsuz bucaksız denizleri, çölleri aşmak için kendini neden riske atmakta ya da tehlikeli bir yolculuğa çıkma ihtiyacı neden hissetmektedir? Ayrıca daha evvel gitmediği bir yerde kendisine uygun koşulların olduğunu nereden bilmektedir? Rotasındaki 1 derecelik sapmanın canlıyı çok farklı bölgelere hatta okyanusun ya da çölün ortasına getirebileceği düşünülürse bu canlıların hatasız yön tespiti yapmayı nasıl başarabildikleri sorusunun da cevaplanması gerekmektedir.

Göç eden hayvanlar seyahatlerinin zamanlaması konusunda da son derece dakik davranırlar. Peki birbirleriyle sözleşmişçesine bir sürüyü aynı anda harekete geçiren nedir? Her sene aynı dönemi kim hesaplamaktadır? Hayvanların davranışlarında yıllık bir uyum oluşturduğu öne sürülen ve biyolojik saat olarak açıklanan bu mekanizmayı kusursuz bir hassasiyetle kim çalıştırmaktadır? Tıpkı kurulmuş bir saat gibi vakit gelince onlara haber veren ve böylesine programlı bir hareketi başlatan kimdir?

Evrimci kuş bilimciler göç yollarının da değişen iklim koşulları ile beraber şekillendiğini ve bunların her yeni nesille birlikte değişikliğe uğradığını ileri sürerler. Ancak bu açıklamaların hiçbiri kuşların dünyanın bir ucundaki kıtanın iklim koşullarının uygun, yiyecek kaynaklarının bol olduğunu nasıl tespit ettiklerini, bu yollara adeta bir harita kullanıyormuşcasına nasıl hakim olduklarını açıklayamamaktadır: Hepsinden ötesi, bu göç yollarının rotasının sonraki nesillere nasıl aktarıldığı evrimciler için cevaplanmayan soruların başında gelir.

Kuşkusuz tesadüflerin zaman belirleme, ve yön bulma gibi şuur gerektiren kavramları bilip, bunları canlılarda mekanizma olarak var etmesi söz konusu olamaz. Tüm bu soruların cevabı bize bilinç ve akıl sahibi bir Yaratıcı'nın varlığını göstermektedir. Kuran'da "... O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur" (Hud Suresi, 56) ayetiyle bildirildiği gibi, tüm canlılar Allah'ın denetimindedir.