Gerekli Önlemleri Alabilmek

 

Kendinizi bir an kalsiyum miktarını ölçen hücrelerin yerine koyun. Gece gündüz hiç durmadan, hiç uyumadan, hiç dinlenmeden yıllar boyunca tek işinizin kanda bulunan kalsiyum miktarını hesaplamak olduğunu düşünün. Bu durumda hücrelerin yaptıkları mucizevi işlemin önemi daha iyi ortaya çıkmaktadır.

Paratiroid hücreleri yaptıkları ölçümler sonucunda kalsiyum miktarının düştüğüne karar verirlerse hemen parathormon salgılarlar. Bu aşamada hücreler bir başka şuurlu hareket göstermektedirler. Hücreler;

- kalsiyum oranının düştüğünü anlamakta,

- eksik kalsiyumun nasıl telafi edileceğini bilmekte,

- ve buna göre gerekli hareketi yapmaktadırlar.

Şimdi tekrar kendinizi paratiroid hücrelerinin yerine koyun ve düşünün. Eğer kanda kalsiyum miktarının azaldığını fark etseydiniz, nasıl bir önlem alırdınız? Kalsiyum miktarının artması için nasıl bir yola başvururdunuz?

Bunun cevabını vermek için bir bilim adamı olmanız ve elinizde insan vücudunu inceleyecek her türlü imkanın bulunması gerekirdi. İnsan oğlunun o ana kadar vücutta bulunan kalsiyum hakkında hiçbir bilgisi olmadığını da varsayalım. Bu durumda yıllar süren araştırmalar yapmanız ve dünyanın önde gelen biyokimyacılarından da yardım almanız gerekirdi. Bütün bu çalışmaların tek bir amacı olacaktı; vücutta kullanılabilecek kalsiyum kaynaklarını bulmak.

Sonunda varacağınız sonuç şu olacaktı; kemiklerde bol miktarda kalsiyum bulunduğunu, bir miktar kalsiyumun da idrar yoluyla istemeden de olsa vücuttan atıldığını anlayacaktınız. Vücuda dışarıdan kalsiyum alımının ise ince bağırsakta gerçekleştiğini öğrenecektiniz.

Bu durumda yapmanız gereken üç işlem olacaktır;

1- Kemiklerdeki kalsiyumun bir bölümünün ödünç alınmasını sağlamak.

2- İdrara karıştırılan kalsiyumun geri emilmesi için bir yol bulmak

3- Yediğimiz besinlerden daha fazla kalsiyum elde etmemizi sağlamak

Ancak bu işlemlerin her biri ayrı birer uzmanlık alanına girmektedir.

Birinci seçeneği değerlendirmeniz için öncelikle kemik hücrelerini, depoladıkları kalsiyumun bir miktarını ödünç vermeleri için ikna etmeniz gerekir. Kemik hücreleri (osteositler) kendileri için çok önemli bir madde olan kalsiyumu kaybetmek istemeyeceklerdir. Öyle bir kimyasal formül bulmak zorundasınızdır ki; bu molekül kemik hücrelerinin depoladıkları kalsiyumun bir miktarını kana bırakmalarına sebep olsun. Bu formülü bulmak için de kemik hücrelerinin bütün kimyasal sırlarına vakıf olmanız, kalsiyumun hangi sistem sayesinde depo edildiğini en küçük detayına kadar bilmeniz ve sistemi tersine çevirecek bir molekül formülü tasarlamanız gerekecektir. Üstelik insanoğlunun 100 yıldır sırlarını çözmeye çalıştığı hücrenin iç dünyasına ait bütün bilgileri bir anda elde etmek zorundasınızdır. Yapacağınız uzun araştırmalar sonucunda kemik hücrelerini kalsiyum bırakmaya ikna eden mucizevi bir formül elde edersiniz; parathormon formülü. (bkz. şekil 1)

Ancak daha yapmanız gerekenler bitmemiştir. İkinci ve üçüncü işlemlerin yapılmasını sağlayacak iki formül daha bulmanız gerekmektedir.

Birinci seçeneği değerlendirmek için yapmanız gereken, böbrek hücrelerini idrarda bulunan kalsiyumu yakalamaları ve tekrar kana karıştırmaları için ikna etmek olacaktır. Bu hücrelerin idrar içinde kalsiyum aramak gibi bir mecburiyetleri yoktur. Bu sefer kemik hücresinden çok farklı bir hücrenin, böbrek hücrelerinin iç yapılarındaki bütün sırları çözmeniz gereklidir. Ardından sonsuz farklı moleküler kombinasyon içinde öyle bir molekül bulmalısınız ki, bu molekül böbrek hücrelerini "idrar içinde kalsiyum aramak için" harekete geçirsin. Sonuçta bu özel formülü üretmeyi başarırsınız ve dünyanın en büyük mucizelerinden birisine tanık olursunuz. Çünkü elde edeceğiniz formü, birinci seçenekte elde ettiğiniz formül ile tıpatıp aynıdır. Aynı formüle sahip moleküller, birbirlerinden çok farklı iki hücreye, birbirlerinden çok farklı iki hareketi yaptırabilmektedir. Şüphesiz bu, hiçbir şekilde tesadüfle izah edilemeyecek kadar olağanüstü bir mucizedir.

Şimdi yapmanız gereken son bir işlem kalmıştır: Vücudun, yediğiniz besinlerden daha fazla kalsiyum elde etmesini sağlamak.

Yediğiniz besinlerdeki kalsiyumun kana karışması ince bağırsakta gerçekleşmektedir. Ancak kalsiyumun geri emilmesi için bağırsak hücrelerinin aktif hale gelmiş D vitaminine ihtiyaçları vardır. Bu noktada büyük bir problem ortaya çıkmaktadır; çünkü yediğiniz besinler yoluyla elde ettiğiniz D vitamini aktif halde değildir.21 Bağırsaklarınızın daha çok kalsiyum emmesi, dolayısıyla kandaki kalsiyum miktarını artırmanız için bu problemi ortadan kaldırmanız gerekmektedir. Yani aktiflenmemiş D vitamininin kimyasal yapısını değiştirecek ve aktiflenmiş bir hale getirecek çok özel bir molekül bulmak zorundasınız. Yine uzun araştırmalar, deneyler yapmanız ve D vitaminini değişikliğe uğratacak çok özel bir molekül tasarlamanız gerekmektedir. Yapılacak araştırma sonucunda karşınıza çıkacak sonuç, insanı hayrete ve şaşkınlığa uğratacak bir başka mucize olacaktır. Çünkü D vitaminini aktif hale getirmek ve bağırsak hücrelerinin kalsiyum emmelerini sağlamak için ihtiyaç duyulan molekülün formülü de yine aynı parathormon formülüdür. (bkz. şekil 1)

Şimdi bu noktada çok dikkatli bir şekilde düşünmek gereklidir. Kanda bulunan kalsiyum miktarının artırılması için birbirinden bağımsız 3 farklı yol bulunmaktadır; ve birbirinden çok farklı bu üç sistemin çalışmaya başlamasını sağlayan anahtar aynıdır. Bu anahtar üç sistemin de kontağını çevirmektedir. Daha da hayret verici olan, birbirinden çok farklı yapıda bulunan ve çok farklı çalışma şekilleri bulunan bu sistemlerin kontakları çevrildiği zaman, elde edilen verimin aynı olmasıdır; "kanda bulunan kalsiyum miktarını artırmak."

Üç farklı sistemin aynı anahtarla, aynı amaç için çalıştırılmaya başlanmaları, Allah'ın yaratmasındaki kusursuzluğun ve benzersiz uyumun çok büyük bir delilidir.

Bütün bu detayları iyice göz önüne çıkardıktan sonra, şimdi daha büyük bir mucizeyi inceleyebiliriz. Kanda bulunan kalsiyum miktarı düştüğü zaman, paratiroid hücreleri akıl almaz bir şuur gösterirler. Ve her üç sistemin de kontağını çevirmek için gerekli olan anahtarı yaparlar; dahiyane bir şekilde tanıdığınız bir molekülü, yani parathormonu üretirler.

Böylece kemik hücrelerinin kalsiyum salgılamasını, böbrek hücrelerinin idrar içinden kalsiyum ayıklamalarını ve D vitamininin aktifleşip sindirim sisteminin kalsiyum elde etmesini sağlarlar. Ve kandaki kalsiyum miktarını yükseltirler.

Peki bu dahiyane formülü paratiroid hücreleri nasıl bulmuşlardır? Bu molekülün kemikleri, böbrekleri ve D vitaminini etkileyeceğini nasıl bilmişlerdir? Nasıl olur da tarih boyu yaşamış milyarlarca insanın paratiroid bezi –hastalık vakaları dışında- bu doğru formülü üretmeyi başarmıştır? Kemiklerin kalsiyum depoladıklarını, idrar içinde ziyan olacak kalsiyum bulunduğunu, ince bağırsak hücrelerinin kalsiyum emmek için aktif D vitaminine ihtiyaçları olduğunu, paratiroid hücreleri nereden bilirler? Bu üç sistemi çalıştıracak formülü nasıl tasarlamışlardır? Şuursuz ve akılsız hücreler insanı dahi aciz bırakan bu akıl gösterisini nasıl yaparlar?

Hücrelerin üzerinde tecelli eden bu akıl ve planlama elbette hücreleri de, kalsiyum molekülünü de, insanı da yoktan var eden, insanı kalsiyum molekülüne muhtaç bir şekilde yaratan, sonra bu ihtiyacın karşılanması için kusursuz bir sistem var eden, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi olan Allah'tır. Allah'ın şanı çok yücedir:

Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)