Erkek Üreme Sistemi

 

Erkek üreme sisteminde de hormonlar başrolü oynar. Doğumdan yaklaşık 10 yıl sonra, gelişme çağının başlamasıyla birlikte erkek hormonları tam olarak devreye girer. Bu hormonların devreye girmesi, yine vücutta kurulu bir emir komuta zincirinin harekete geçmesiyle gerçekleşir. Bu emir komuta zincirinin en üst düzey yöneticisi hipotalamustur.

Hipotalamus doğumdan sonraki yıllarda her 3-4 saatte bir LHRH isimli bir hormon salgılar. Ancak bu hormonun salgılanma miktarı oldukça azdır. Yaklaşık on yıl sonra hipotalamus erkek bedeninin şekillenmesi için doğru zamanın geldiğini adeta anlar ve LHRH hormonunu daha kısa aralıklarla salgılamaya başlar.43 LHRH hormonu emir-komuta zincirinin ikinci halkası olan hipofiz bezine ulaşır. Hipofiz bezi bu emri alır almaz LH isimli başka bir hormon salgılar. Bu hormon da erkek eşey bezlerine, yani testislere üretime başlama emrini verir.

Bütün bu işlemlerin başlaması niçin yıllar sürmektedir ve bu mekanizmanın çalışma zamanı nasıl belirlenmektedir? İşte bu soruların cevapları bilim dünyası için halen bir sırdır. Ne var ki insanın henüz sırlarını çözemediği bu sistem insanlık tarihinin başından beri insanların bedenlerinde çalışmaktadır.

LH hormonu kan yoluyla testislere ulaşınca burada bulunan hücreler testosteron isimli hormonu üretmeye başlarlar. Testosteron üreten hücreler adeta ait oldukları bedenin, çocukluktan erkekliğe geçme zamanı geldiğini bilmektedirler. Çünkü ürettikleri testosteronun kimyasal formülü, gelişmekte olan bir çocuğu yetişkin bir erkek yapacaktır.

Testosteron molekülleri vücuda dağılır ve belirli bölgelerde bulunan hücrelere ne yapmaları gerektiğini bildirir. Testosteronun, erkek bedenini oluşturan görevlerinden bazıları şöyledir:

1. Testosteron molekülleri kas hücrelerinin çoğalmalarına neden olurlar. Bu yüzden erkek bedeni kadın bedenine göre daha kaslı ve daha güçlüdür. Kas kitlesindeki artış tipik erkek bedeni görüntüsünü ortaya çıkarır.

2. Testosteron molekülleri aynı zamanda kıl kökü hücrelerine etki eder, sakal ve bıyık çıkmasına da neden olurlar. Alın saç çizgisi daha geriye çekilir.

3. Testosteron molekülleri ses tellerine dahi etki ederler. Erkeklerin seslerinin kadınlara göre daha kalın olması bu etkiden kaynaklanır. Testosteron molekülü ayrıca erkek bedenine dişi yumurtasını dölleyebilme özelliğini kazandırır.

Şüphesiz bütün bunları şuursuz bir molekülün yapıyor olması oldukça şaşırtıcıdır. Bu molekül adeta, bir erkek bedeninin özelliklerini bilmekte ve trilyonlarca hücreyi bir erkek bedeni oluşturmaları için yönetmektedir.

Testosteron hormonunun yaratılışındaki plan bunlarla sınırlı değildir. Bu hormonun etki mekanizmasında da açık bir tasarım görülür. Testosteron yukarıda sıraladığımız etkileri gerçekleştirmek için hedef dokuya (erkek genital organları) ulaşınca hücrelerin içine girer. Hücrenin içinde yine özel olarak testosteron için yaratılmış bir enzimle birleşir ve böylece testosteron çok daha etkili bir hale getirilir.

Tasarım ve planlama halen bitmemiştir. Bu yeni oluşan hormon da yine kendisi için özel olarak tasarlanmış bulunan özel bir alıcıyla birleşir. Ortaya çıkan moleküler kombinasyon hücrenin DNA'sına bağlanır ve DNA'dan alınan bilgiler doğrultusunda yeni bir protein sentezi ortaya çıkarır. Bu olay erkek ve kadın bedeni arasındaki farkın belirmesini ve cinsel fonksiyonların devamını sağlar.

Ortada o kadar kusursuz yaratılmış bir sistem vardır ki, testosteron-enzim-alıcı üçlüsünden oluşan mekanizma, DNA'daki milyarlarca bilgi içinden, kendileri için yazılı bölgeyi bulur ve buradaki bilgiler doğrultusunda üretim yapılmasını sağlar. Örneğin sakal çıkması için sakal kökü hücrelerinin DNA'larında hangi bölgeye etki etmeleri gerektiğini bilirler. Sesin kalınlaşması için ses telleri hücrelerinin DNA'larında hangi bölgeye etki etmeleri gerekiyorsa o bölgeye etki ederler.

Burada verilen bilgi son derece önemlidir. Testosteron (C19H28O2), karbon, hidrojen ve oksijen atomlarının farklı sayılarda birleşmesinden meydana gelmiş bir moleküldür. Bu cansız, şuursuz varlık, DNA'da kendi işine yarayacak bilginin bulunduğunu nereden bilebilir? Daha da önemlisi, 3 milyar harften oluşan, binlerce ciltlik ansiklopediyi dolduracak kadar çok bilginin içinden, kendi aradığı bir kaç harfi nasıl şaşırmadan ve büyük bir hızla bulabilmektedir? Bugün, İnsan Genomu Projesi dahilinde, 10 yıldır çalışan yüzlerce bilim adamı, dünyanın en gelişmiş teknolojisini kullanarak, DNA'yı sadece okumayı başarabilmişlerdir. Ancak, DNA'nın hangi bölgesinin insan bedeninin hangi organı, proteini veya hormonu ile ilgili olduğunu henüz bilmemektedirler. Ancak, C18H24O2  formülüne sahip östrojen ve C19H28O2 formülüne sahip testosteron hormonları, bunu çok iyi bilmekte, milyonlarca yıldır, milyarlarca insan bedeninde şaşmadan bildiklerini uygulamaktadır.

Şüphesiz yalnızca bu sistem dahi Allah'ın sanatının gözler önüne serildiği bir yaratılış harikasıdır.

Testosteron hormonu, hipofiz bezinden salgılanan LH hormonu sayesinde üretilir. Ancak testosteron LH hormonunun kontrolü altında olduğu kadar, LH hormonu da testosteronun kontrolü altındadır. Kanda testosteron miktarı arttığı zaman, testosteron molekülleri hipofiz bezine daha fazla LH hormonu üretmemeleri için baskı yapar. Ne zaman testosteron miktarı azalır, o zaman LH hormonunun üretimi tekrar başlar. Üretilen LH hormonu testisleri harekete geçirir ve azalan testosteron miktarının artırılması için ek üretim yapılmasını emreder.

Buradan açıkça şu sonuç ortaya çıkar; hipofiz bezi ve testisler arasında karşılıklı bir bilgi alışverişi yapılmaktadır. Şuursuz iki et parçası birbirlerinin üretimlerini kontrol etmekte ve elbirliği içinde insan için en ideal miktarda testosteron salgılanmasını sağlamakta, testosteronun az ya da fazla salgılanmasından doğacak zararları engellemektedirler. Daha doğru bir ifade ile her iki et parçasının içine birbirleri ile uyumlu bir şekilde çalışmalarını sağlayan moleküler alt sistemler yerleştirilmiştir. Bu kusursuz tasarım elbette bu sistemlerin belirli bir amaç doğrultusunda varedildiklerini, yani Allah tarafından yaratıldıklarını gösterir.

Aynı dönemde hipofiz bezinin salgıladığı FSH hormonu da testislerde sperm üretimini başlatır. Spermler yumurta hücresini döllemek için özel olarak tasarlanmış hücrelerdir. Gelişme döneminin başlamasıyla birlikte, en doğru zamanda FSH hormonunun salgılanması ve sperm üretiminin başlatılması bir başka tasarım örneğidir.