HÜCREDEKİ POSTA KODU SİSTEMİ

 

Hücre, kusursuz bir uyum ve mükemmel bir düzen içinde hareket eden tüm organelleriyle hayranlık uyandıran niteliklere sahiptir. (Hücredeki yaratılış harikaları hakkında detaylı bilgi edinmek isteyen okuyucular, Harun Yahya, Hücredeki Mucize, Vural Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul, Temmuz 2000 ve Harun Yahya, Hücredeki Bilinç, Vural Yayıncılık, İstanbul, Ocak 2001 adlı kitaplara başvurabilirler.) İsveç Karolinska Enstitüsü profesörleri, hücredeki muazzam düzeni, "bir hücrenin organizasyonu, New York gibi büyük bir şehrin organizasyonuna benzetilebilir"51 şeklinde ifade etmişlerdir.

Hücredeki düzenin yapıtaşları olan proteinleri incelediğimizde ise, önemli bazı gerçeklerle karşılaşırız: Her hücre binlerce farklı türde, bir milyardan fazla protein molekülü içerir.52 Bunun ne kadar büyük bir rakam olduğunu gözünüzde canlandırmak için şöyle bir örnek verebiliriz: Bir milyar proteini, bir saniyede bir tane saymak kaydıyla, gece gündüz durmaksızın ve hata yapmaksızın saymak tam 32 senenizi alır. Uyumak, yemek gibi zaruri ihtiyaçlarınızı hesaba katarsanız, tek bir hücrenizin içindeki proteinleri saymaya ömrünüz muhtemelen yetmez. Bunun yanında bir de, dünya üzerinde şu anda yaklaşık 7 milyar insan olduğunu ve her bir insanın vücudunda 100 trilyon hücre olduğunu düşünelim. O zaman, şu anda yeryüzünde mevcut protein moleküllerinin sayısının kavrayabileceğimizin çok üstünde olduğunu görürüz. Üstelik bu proteinler, her insanda sürekli olarak yenilenir; ayda bir kere kendilerini oluşturan amino asitlere ayrıştırılarak, hücrenin ihtiyaçları doğrultusunda tekrar üretilirler;53 "protein sentezi" ismi altında toplanan karmaşık işlemler sonucunda yeniden biraraya getirilirler. Bazıları enzimler şeklinde düzenlenir ve hücredeki kompleks reaksiyonların neredeyse her aşamasında yer alırlar; bir kısmı haber taşıyan hormonları oluşturur; bazıları da dokulara oksijen taşınması, hücrelerin hareket ettirilmesi, vücudun şeker oranının düzenlenmesi gibi hayati fonksiyonları organize etmeye yönelik özel görevler üstlenirler. (Protein sentezindeki mucizelerin detayları için Bkz. Harun Yahya, Protein Mucizesi, Vural Yayıncılık, İstanbul, Nisan 2001)

Burada üzerinde durmak istediğimiz nokta ise, yeni üretilen proteinlerin hücre içindeki yer değiştirmeleriyle meydana gelen protein trafiğinin akışıdır. Çünkü bu proteinlerin bir kısmı derhal hücre içinde kullanılmaya başlayacağı için, kullanılacağı yere taşınmaları gerekir. Bir kısmı ise ileride kullanılmak üzere hücrenin protein deposuna gönderilir. Hücre dışında kullanılacak olan proteinler ise hücre zarının denetiminde hücrenin dışına çıkarılırlar. Bu arada, dışarıdan yine hücre zarının denetiminde hücrenin içine giriş yapan proteinler de bu yoğun protein trafiğinin önemli bir parçasını oluştururlar. Kısacası, hücrenin minicik boyutlarının içinde inanılmaz bir hareketlilik vardır. Öyle ki milyonlarca insanın yaşadığı büyük bir şehirdeki trafiğin en yoğun olduğu saatler bile hücrenin dinamik yapısı karşısında oldukça durağan kalır. Üstelik bu hareketlilik ve  kalabalık, milimetrenin yüzde biri kadar küçük hücrelerimizin içinde yaşayan, milimetrenin milyonda biri kadar küçük proteinlerimiz tarafından meydana getirilir. Gözle görülemeyecek kadar küçük bir yerin içine, bu kadar küçük maddeden milyarlarcasının sığdırılması ve bunların her birinin önemli görevler için büyük bir düzen ve uyum içinde sağa sola koşturması olağanüstü bir mucizedir. Hücredeki trafiğin kusursuz akışı canlılığın devamı açısından bir zorunluluktur. Çünkü "ribozom" denilen fabrikada üretilen her proteinin veya diğer hücrelerden gelen her proteinin kullanılacağı yer bellidir. Bir organelin, örneğin mitokondrinin gereksinim duyduğu proteinler diğerlerinden farklıdır. Büyük bir şehirdeki organizasyonu göz önüne getirirsek, bu durum, şehirdeki değişik üretim tesislerinin ihtiyaçlarının farklı olmasına benzetilebilir.

Milimetrenin yüzde biri kadar küçük olan hücrenin içindeki bir milyar proteinin her an hareket halinde olması da şu soruları akla getirir: Üretilen proteinler nereye gitmeleri gerektiğini nasıl bilirler? İstihdam edilecekleri organellere veya sentezlendikleri hücrenin dışındaki hedef hücrelere, yollarını kaybetmeden nasıl ulaşırlar? Organellerin etrafını sıkıca saran ve yağ tabakasından oluşan zarın içinden nasıl geçerler? Hücrenin hayranlık uyandıran yoğunluktaki trafiği kazasız bir biçimde nasıl işler?

Bir anlığına, yeni üretilmiş bir proteinin yerine yeni doğmuş bir insanı yerleştirerek, konuyu tekrar gözden geçirelim. Bir milyar insanın yaşadığı hayali bir şehirde dünyaya gelmiş bir bebeğe yiyeceğini ve giyeceğini nerede bulacağını, ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağını, nerede çalışacağını yazılı ve sözlü olarak bildirelim. Şüphesiz bebek dünyaya gözlerini ilk defa açtığı ortamı tanımaz; kendi başına böylesine olağanüstü kalabalık bir şehirde, aradığı yerleri bulması mümkün değildir. Yolunu kaybetmeden bulabilmesi için o şehirde seneler geçirmesi, çevreyi tanıması, belirli bir eğitim alması zorunludur. İnsanın böyle bir işin üstesinden gelebilmesi için uzun zaman gerekirken, akıl ve bilinçten yoksun bir proteinin işini kusursuz yapması elbette hayret vericidir.

Proteinlerin karşılarına çıkan engelleri aşarak doğru adreslere ulaşmalarının sırrı, hücrenin üstün tasarımında gizlidir. Hücre bilimindeki son araştırmalar, yukarıdaki soruların cevaplarıyla birlikte mikro alemdeki bazı harika mekanizmaları da gün ışığına çıkarmıştır.