HARİKA HABERCİ: NİTRİK OKSİT

 

Hava kirliliği, Nobel Ödülü ve hormonun ortak yönü nedir? İlk bakışta bu soru garip karşılanabilir veya sayılanlar arasında herhangi bir ilişkinin varlığı oldukça güç görünebilir. Fakat söz konusu soru yanıtsız da değildir. "Nitrik oksit" cevabını verenleri bu soruyu doğru yanıtlamış olarak kabul edebiliriz.

Kimya kitaplarında nitrik oksit, nitrojenin oksitlenmesiyle elde edilen, renksiz zehirli bir gaz olarak tanımlanır. Kimyasal formülü NO şeklinde belirtilir; bir nitrojen ile bir oksijen atomunun bileşiminden meydana gelen "basit" bir moleküldür. Gerek nitrojen gerekse oksijen yakından tanıdığımız elementlerdir. Orta öğretim döneminde edindiğimiz ilk bilgilerden biri, soluduğumuz havanın %78'ini nitrojen veya diğer adıyla azotun, %21'ini ise oksijenin oluşturduğudur.

Ancak öncelikle önemli bir noktayı hatırlatmak isteriz. Nitrik oksit için kullanılan "basit" ifadesi, sadece kimyasal bileşimindeki sadeliği anlatmaktadır. NO'nun insan hayatındaki önemi açısından ise bunun tam tersi bir durum söz konusudur. Son yirmi yıldaki yoğun araştırmalar bu molekülün, hücreler arası haberleşmede temel bir görev üstlendiğini ortaya çıkarmıştır. Bu alandaki bilimsel çalışmaların sonuçları göstermiştir ki nitrik oksit, insan vücudunda doğal olarak üretilen bir hormon, yani kimyasal bir habercidir; sinir, dolaşım, savunma, solunum ve üreme sistemlerinin hayati fonksiyonlarının düzenlenmesinde stratejik bir rol oynamaktadır.

Konumuzun başında sorduğumuz soruya geri dönersek, o halde NO'nun hava kirliliği ile ilişkisi nedir? Öyle ya insan vücudu için "olmazsa olmaz" bu molekülün hava kirliliği ile ne gibi bir bağı olabilir? İşte bu nokta oldukça ilgi çekicidir. Çünkü zehirli olan nitrik oksit hava kirliliği ve asit yağmuruna neden olan, ozon tabakası ve ekolojik ortamı tahrip eden bir gazdır. Nitrojenin yanmasıyla oluşan bu gaz, arabaların egzoz gazında yoğun olarak bulunmaktadır. Kısa bir süre öncesine kadar, NO sadece bu yönüyle tanınıyor; insan sağlığını tehdit etmesinin dışında bir fonksiyonu olmadığına inanılıyordu. Hatta araştırmacıların NO'nun bir hormon olduğuna dair ilk yaptıkları açıklamalar, bilim çevrelerinde itibar görmemişti. Genellikle ilk tepkiler sözü edilen bulgulara "inanılmasının zor" olduğu şeklindeydi.

Ancak araştırma sonuçlarının kısa bir zaman içinde doğrulanması tıp dünyasında büyük yankı uyandırdı. Öyle ki, tanınmış bilim dergisi Science, 1992 yılının Aralık ayı sayısında, nitrik oksidi "Yılın Molekülü" ilan etti.74 Bu alandaki bilimsel çalışmaların artmasıyla nitrik oksit de büyük bir "ün" kazandı; "sihirli gaz", "harika molekül", "gizemli haberci" gibi tabirlerle anılmaya başlandı.

Nitrik oksidin hücresel haberleşmedeki rolünü ortaya çıkaran Robert Furchgott, Louis Ignarro ve Ferid Murad 1998 Nobel Tıp Ödülü'nü almışlardır. Nobel Vakfı Basın Bildirisi'nde, ödülün bu profesörlere NO'nun haberci molekül olduğuna ilişkin buluşları nedeniyle verildiği belirtilmiş; söz konusu buluşun dünyanın birçok laboratuvarında çığ gibi büyüyen araştırmaları başlattığına dikkat çekilmiştir.75 Hücresel haberleşme alanındaki "özgün çalışmaları", aynı araştırmacılara Nobel'den başka birçok ödül daha getirmiştir.

Gerçekten de geçtiğimiz on yıl içinde "NO araştırmaları patlaması" yaşanmış; "Nitrik Oksit" adı altında dernekler kurulmuş, dergiler yayınlanmıştır. Nitrik Oksit Derneği'nin kayıtlarına göre, bu olağanüstü molekül hakkında yazılan bilimsel makaleler 32 bin sayfadan fazladır.76 

Nitrik oksit üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Dr. Salvador Moncada NO'nun, hücreler arası iletişime dair geçerli olan düşünceleri değiştirdiğini, hatta bu konudaki bazı kavramları alt üst ettiğini dile getirmektedir.77 Stanford Üniversitesi'nden Dr. John Cooke, bu araştırmayı "büyük bir keşif ve dünyanın her yerindeki tıp çalışmalarında muazzam gelişmelere yol açacak bir olay" şeklinde tanımlamaktadır.78 

Elbette burada asıl üzerinde durulması gereken, söz konusu gelişmelerin evrimcileri nasıl köşeye sıkıştırdığıdır. Her bilimsel gelişmede olduğu gibi, nitrik oksit hakkında elde edilen yeni bulgular da evrim savunucularının adeta kabusu olmaktadır. Zira 0.000000001 metre (metrenin milyarda biri) boyutundaki, bilinç ve akla sahip olmayan bu molekülün insan vücudunda gerçekleştirdiği karmaşık ve harika işlerin tesadüfle açıklanabilecek bir durumu yoktur. Şüphesiz nitrik oksit, Allah'ın kusursuz yaratışını gözler önüne seren sayısız işaretten birisidir.

Evrimci çevreler ise, Allah'ı ve atomlardan galaksilere her noktadaki muhteşem yaratılış delillerini inkar etmek konusunda körü körüne bir kararlılık içindedir. Bu vasıfları çoğu kez kendilerini gülünç durumlara düşürmektedir. Örnek olarak, bu çevrelerin yayın organlarının NO'ya ilişkin yorumlarını ele alalım: Bilimsellik iddiasıyla kaleme alınan bu makalelerde, nitrik oksit göklere çıkarılmakta, adeta bir kahraman, hatta bir "superman" gibi lanse edilmektedir. Aslında bunda şaşılacak bir yan yoktur. Çünkü gerçekten ortada hücre gibi mükemmel bir sistem içerisinde her an başarıyla çalışan, henüz daha pek çok fonksiyonu çözülememiş nitrik oksit molekülü vardır ve bu molekül oldukça küçük olmasına rağmen devasa işler gerçekleştirmektedir. Ancak evrimciler, nitrik oksiti yaratanı inkar ettikleri için, bu molekülün kendisini adeta ilahlaştırır, sanki tüm mucizevi işlemleri kendi irade ve aklıyla yapıyormuş gibi ondan söz ederler.

İşte bu noktada evrimciler kendi kurdukları tuzaklara kendileri düşmektedirler. Zira sözü edilen çarpık bakış açısının bal verdiği için arıyı, meyve verdiği için ağacı veya dünyanın ışık kaynağı olduğu için Güneş'i ilahlaştırmaktan hiçbir farkı yoktur. Veya, ressamından hiç söz etmeden veya ressamına övgüler yağdırmadan,  çok güzel bir tabloyu övüp tebrik etmekle aynı mantıktır. Her insan iki yoldan birini seçmek zorundadır: Ya Kuran'da "İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka ilah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır…" (Enam Suresi, 102) ayeti gereği Allah'a iman edecek ya da atomları, molekülleri, hücreleri, canlı cansız sayısız varlığı ilahlaştıracaktır.

Hiç şüphesiz haberci nitrik oksit molekülü, sonsuz merhamet sahibi Allah'ın yarattığı ve bizim hizmetimize verdiği sayısız nimetten yalnızca biridir. İçinde yaşadığımız yüzyılda, mikro alemde ortaya çıkarılan pek çok yaratılış harikasından biridir. Okuyacağınız bölüm boyunca, vücudunuzdaki 100 trilyon (100.000.000.000.000) hücrenin önemli bir bölümünde bizim adımıza faaliyet gösteren bu moleküldeki üstün tasarım gözler önüne serilecektir.