Sinyal iletimindeki hız

 

Hormonlardaki kompleks sistemin yanı sıra bu sistemin işleyiş hızı da hayranlık vericidir. Haberci molekülün hücreye ulaşması, hücre zarındaki antene bağlanması, hormon ile anten arasında oluşan bağın kimyasal reaksiyon başlatması, taşınan mesajın antene aktarılması, alınan mesajın hücre çekirdeğine iletilmesi son derece hızlı gerçekleşir.

Birçok hormon gerekli hızı elde etmek için hücre içinde "ikinci haberciler" oluşturur. Örneğin G protein sisteminde hormon gibi bir "birinci haberci", hücre yüzeyine ulaştığında bir alıcıya bağlanır ve sonra hücre zarı içinde bulunan bir G proteinine sinyal gönderir. Türüne göre aktif hale gelen G proteini, bir dizi enzimin ya etkisini artırır ya da önler. Adenilat siklaz bunun bir örneğidir. Bu enzimi uyarmak, ikinci bir haberci olan periyodik-AMP'nin üretilmesine neden olur. Sonra bir dizi zincirleme tepki meydana gelir ve hücre içindeki belirli proteinlerin şekilleri değişir. Bu durum diğer hücresel tepkilere yol açar. İlk habercinin seviyesi düştüğünde ise, G proteini "kapatılır" ve tepkisi sona erer.

Hücrenin bu derece kompleks bir sinyal sistemi kullanmasının nedeni mesaj iletiminin verimliliğinin ve hızının artırılmasıdır. Tek bir mesajcı molekülün gelmesi bir dizi tepkimeyi tetikler ve orijinal mesaj kuvvetlenerek devam eder. Ayrıca bir sinyalin G proteinine ulaşması ile hücre tepkisinin oluşması arasında geçen zaman sadece saniyenin küçük bir parçası kadardır. Örneğin, ışığa duyarlı göz hücreleri ışığa ait tek bir fotona G proteini içeren sistem yoluyla saniyenin yüzde biri kadar zamanda tepki verir. Buna karşın, diğer hücrelerin çevreden gelen sinyallere tepki vermesi 30 saniye kadar zaman alabilir.

Mesajcı ile alıcının uyum içinde olması, birbirleri ile bir iletişim sağlamaları ve bunun sayesinde şu an sağlıklı olabilmemiz kuşkusuz çok büyük bir mucizedir. Senelerce eğitim görmüş çok sayıda kimyager ve biyolog, akıl ve şuur sahibi varlıklar olarak hücre içi faaliyetlere güç yetiremezken, çıplak gözle görmenin mümkün olmadığı bir boyutta, şuursuz, eğitimsiz hücrelerin bunu başarması, tesadüf iddialarını çürüten önemli gerçeklerdir. Nitekim hormonlardaki kompleks sistemin varlığı karşısında evrimciler de çaresizliklerini kabul etmek durumunda kalmışlardır. Evrimci yazar Von Ditfurth hücre düzeyinde gördüğü mükemmelliği, hücreler arası iletişim ağı açısından şöyle ifade etmektedir:

Bugün bilinen ayrıntıların çokluğu, herhangi bir tıp öğrencisinin başedemeyeceği bir alan oluşturduğu halde, söz konusu ilişki ağının gözenekleri modern fizyoloji araştırmasına kendilerini şöyle kıyısından bucağından olsun doğru dürüst açmış bile değillerdir. Bütün bilgilerimize rağmen yolun henüz başında olduğumuzu söylerken, burada sözünü ettiğimiz bu "iç ortamı" düzenleyen ağ şebekesinin mekanizmalarının sıvı özellikli olduğunu da unutmamamız gerekmektedir...59

Burada son derece yüzeysel olarak değindiğimiz hücreler arası iletişim aslında üzerine ciltlerce kitap yazılan, bilim adamlarını onlarca yıldır meşgul eden bir kompleksliğe sahiptir. Dolayısıyla bilim adamlarının, hücrelerin ve moleküllerin kendi aralarındaki iletişim şekilleri ve özel lisanın kuralları hakkında elde ettikleri bilgiler çok fazla olmasına karşın yine de son derece yüzeyseldir. Elbette ki bu durumun bize düşündürmesi gereken pek çok konu vardır: Öncelikle burada sözü edilen hücreler nasıl kendi kendilerine karar alıp bu kararları uygulamaktadırlar? Üstelik de hiç görmedikleri, bilmedikleri hücrelerin korunmasını üstlenecek kadar sorumluluk sahibi, en ufak bir detayı atlamayacak kadar dikkatli, tehlikeyi tanıyabilecek kadar öngörülü olarak... Ölçme ve zamanlama konusunda böylesine bir hassasiyeti nereden kazanmışlardır? Tüm bunların yanı sıra çevrelerindeki hücreleri, bilmeleri gerekenlerden haberdar etmeleri, onları uyarmaları, harekete geçirmeleri, yardım istemeleri ve buna karşılık diğer hücrelerin de anlatılmak isteneni tam olarak anlayıp uygulamaları nasıl mümkün olmaktadır? Hücrelerin, tüm bu özellikleri kendi kendilerine, kör tesadüflerin etkisiyle kazandığını iddia etmenin akla ve mantığa aykırılığı açıktır.

Ayrıca hücreye gelen mesajları getirenler de, mesajları alan ve değerlendirenler de proteinlerdir. Hücrenin içine giriş çıkışları kontrol eden kapılar ve pompa sistemleri de proteinlerdir. Kimyasal reaksiyonları hızlandıranlar yine proteinlerdir. Vücutta herhangi bir protein ihtiyacı olduğunda yine protein olan bazı haberciler, nereye başvurmaları gerektiğini bilerek, tüm vücutta ilgili yeri bulabilmekte, ihtiyaç mesajını doğru yere doğru şekilde iletebilmektedirler. Bu iletişimi sağlayan protein kendisine göre karanlık bir dehliz olan vücudun içinde kaybolmadan, taşıdığı mesajı kaybetmeden ya da herhangi bir parçasına zarar vermeden oraya ulaştırmaktadır. Yani her bir parçada çok büyük bir görev bilinci bulunmaktadır.

Hücre çekirdeğine gelen mesaj, bir dizi kompleks işlemden sonra proteine dönüşür. Protein talebinin, vücuttaki 100 trilyon hücreden doğru hücrelere ulaşması, mesajı alan hücrenin kendisinden ne istendiğini anlayarak hemen işe koyulması ve kusursuz bir sonuç elde etmesi insanda hayranlık uyandıran olaylardır. Çünkü burada söz edilen bilinç, akıl, bilgi ve irade sahibi insanların oluşturduğu bir topluluk değil, fosfor, karbon, yağ gibi maddelerden oluşmuş şuursuz ve gözle dahi görülemeyecek kadar küçük varlıklardır. Bu moleküllerin haber verme, anlama ve tespit etme gibi yeteneklere kendiliklerinden sahip olmalarına imkan yoktur. Bütün moleküller gibi, Allah'ın onlara verdiği özel şekil ve ilham ile hareket ederek böyle şuurlu davranışlar gösterirler.

Nitekim tesadüf iddiasıyla ortaya çıkanlar proteinlerin molekül yapısını, DNA sarmallarını, kromozomları akıl ve vicdanla samimi olarak değerlendirecek olurlarsa, tesadüf denen başıbozuk olayların böyle mükemmel bir yapıyı oluşturamayacaklarını kendileri de göreceklerdir. Ve umulur ki milyonlarca insanı adeta hipnoza sokarak aldatan bu safsatadan kurtulup, Allah'ın yaratışındaki harikaları takdir etmeye başlayacaklardır:

Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara ait değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir, yücedir. Rabbin onların göğüslerinin sakladıklarını ve açığa vurduklarını bilir. O, Allah'tır, Kendisi'nden başka ilah yoktur. İlkte de, sonda da hamd O'nundur. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz. (Kasas Suresi, 68-70)