SAVUNMA SİSTEMİ HÜCRELERİNDEKİ SEÇİM

 

Evrim teorisi hayatın “basit” bir hücreden geliştiğini varsayar; fakat günümüzde bilim basit hücre diye bir şey olmadığını göstermektedir.

Howard Peth

 

Mikro düşmanlarımız, vücudun kendisine ait olmayıp, bir yolla vücuda giren, dolayısıyla vücuttaki savunma ordusunu harekete geçiren mikro canlılardır. Kuşkusuz vücuda giren her yabancı madde, hemen düşman muamelesi görmez. Yemek yerken, ilaç alırken, su içerken de vücudumuza yabancı özelliği olan maddeler girer. Ancak vücudumuz bunlarla bir savaşa girmez. Yabancı bir maddenin, savunma hücreleri tarafından düşman olarak algılanması için bazı şartların oluşması gerekmektedir: Molekül büyüklüğü, vücuttan atılma hızı, vücuda giriş şekli gibi...60

T hücreleri virüslere ve diğer mikroplara karşı bağışıklık sisteminde esas rolü oynamaktadır. T hücreleri, düşman uyarısını aldıktan sonra kemik iliği içerisinde harekete başlarlar. Olgunlaşmamış olanları timusa göç eder ve daha uzman bir hale gelirler. T hücreleri faydalı olabilmek için, alıcıları vasıtası ile mikroplarla ilgili antijenlere eklenmek zorundadır.

Bağışıklık sisteminde T hücresi gibi hücreler bir hücrenin vücuda ait olup olmadığını söylemek için tanıyıcı proteinler kullanırlar. Tanıyıcı proteinler ise moleküler bayraklar ve işaret direkleri gibi görev yaparlar. Bunlar hücrelerin birbirlerini tanımalarını ve bağlantıya geçmelerini sağlarlar. Bu proteinlerin çoğunlukla şekerden oluşmuş olan çubuk benzeri uzantıları (Şeker içeren protein molekülleri glikoproteinler olarak bilinir.) hücre zarından dış alana uzanır.

Tanıyıcı proteinler aynı türlere ait sperm hücresinin yumurta hücrelerini tanımasına imkan sağlar; virüslerin ve bakterilerin geçebilecekleri doğru hücreleri belirlemelerini sağlar ve bir hücrenin diğerine tutunması için alanlar oluşturur. Toksinler hücreleri öldürmek için tanıyıcı proteinlere bağlanırlar. Nakil yapılan organlarda yanlış tanıyıcı proteinler olduğu için vücut, bağışıklık sistemi baskılanmadıkça bu dokuları reddeder.

Tanıyıcı proteinlerin bulunmaması kanserin oluşmasında önemli rol oynar. Normal olarak tanıyıcı proteinler sayesinde hücreler arasında meydana gelen bağlantılar, hücrenin büyümesini düzenler. Kanser hücreleri ise tümör ya da metastaz (kanser hücrelerinin vücuda yayılması) oluşturmak için bu denetimleri yanıltır. Kanser hücreleri aynı zamanda diğer tür hücrelerde görünen tanıyıcı proteinleri de üretebilir ve bu sahte proteinleri metastaza yardımcı olacak şekilde kullanır.

Aynı zamanda kanser hücrelerinin kendilerine has çok az tanıyıcı proteini vardır, böylelikle bağışıklık sistemi bunları yok edilmesi gereken hücreler olarak tanımlayamaz. Kanser araştırmalarının temel hedefi, kanser hücrelerine has tanıyıcı proteinleri belirlemek ve bunların sayısını artırmaktır. Bu sayede bağışıklık sistemi tümörün yabancı olduğunu tespit edebilir ve onu yok edebilir. Kanser hücrelerinin tanıyıcı proteinlerinin yapısını bilmek, aynı zamanda bu proteinler ve belirli kanser hücreleri için özel ilaçların üretilmesini de mümkün kılabilir.