Aklın Görünmez Kaynağı

 

Kitaba başlarken bir uzaktan kumandalı araba örneği vermiştik. Arabanın yaptığı bilinçli manevralar, gerçekte onu kumanda eden kişinin aklının birer ürünüydü, ama bazı "dar kafalı" insanlar, bunu anlamakta güçlük çekiyorlardı. Kumandaya sahip olan kişiyi göremedikleri için, onun varlığını kabul etmiyorlar, bu yüzden arabanın "akıllı" hareketlerini açıklayabilmek için türlü teoriler geliştiriyorlardı.

Bu kişiler arabanın hareketleri konusunda bir rapor yazsalar, muhtemelen şöyle yazarlardı: "Araba, hız ve yön ayarlarını büyük bir başarı ile düzenlemekte, virajları dönme, çukurlardan kaçınma, yolu takip etme gibi fonksiyonları en ideal şekilde gerçekleştirmektedir."

Ancak, dikkat edilirse, bu oldukça yetersiz ve yüzeysel bir anlatımdır. Aslında şöyle denmesi gerekir: "Arabayı kumanda eden kişi, hız ve yön ayarlarını büyük bir başarı ile düzenlemektedir. Bir an için bile arabanın kumandasını bırakmadığı için, virajları dönme, çukurlardan kaçınma, yolu takip etme gibi fonksiyonları en ideal şekilde gerçekleştirmektedir."

Açıkça görüldüğü gibi, her iki anlatımda da aynı olaylar tarif edilmektedir, ama aralarında çok büyük bir fark vardır. Birincisi, yüzeysel düşünen ve dar ufuklu bir gözlemcinin kullanacağı bir üsluptur. İkincisi ise, karşı karşıya olduğu olayın iç yüzünü kavramış olan bir gözlemcinin kullanacağı üsluptur.

Hücrede, ya da doğanın başka herhangi bir parçasında, ortaya çıkan akıl, "kendi kendine" oluşan bir akıl değildir. Tüm varlıklar, Allah tarafından kendilerine emredilen işi yapmaktadırlar ve bu işlerde ortaya çıkan akıl, Allah'ın aklıdır.

Balarısı ile ilgili bir ayet, bu konuda bize önemli bir yol göstermektedir:

Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 68-69)

Balarılarının da hücredeki organeller gibi "akıl gösterisi" sayılacak işleri vardır. Bal yapmak için buldukları çiçeklerin "koordinatlarını" birbirlerine haber vermeleri, kovanlarını ve peteklerini değme mimarlardan çok daha üstün bir biçimde inşa etmeleri ve daha pek çok özellikleri, açık birer "akıl ürünü"dür.

Bu aklın kaynağı ise, üstteki ayette açıklanmaktadır. Allah, arılara "vahyetmiş", yani kendi ilminden onlara aktarmış ve onları yaptıkları kompleks işi başaracak kadar bir "bilinç" sahibi kılmıştır. Ortaya çıkan akıl, arılara değil, Allah'a aittir. O "Rezzak"tır (Rızk Veren) ve arılara yaptığı vahiy ile insanoğluna bal gibi büyük bir nimet vermektedir.

Kuşkusuz bu durum yalnızca arılar için geçerli olamaz. Çünkü doğa, "akıl gösterisi yapan akılsız varlık"larla doludur. Bunların hepsi, küçücük bir böcekten dev bir organizmaya kadar, Allah'ın "vahyettiği" akıl ile hareket ederler. Allah, hepsine belirli bir görev ve onu yapacak kadar bir "bilinç" vahyetmiştir ve onlar da Allah'a boyun eğmiş olarak görevlerini yerine getirirler. Bir ayette şöyle denir:

Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na ‘gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar. (Rum Suresi, 26)

Bir başka ayette ise, insana; "görmedin mi ki, gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah'a secde etmektedirler..." (Hac Suresi, 18) sorusu sorulur. Ayette insana "görmedin mi" diye sorulması son derece önemlidir. Demek ki, gören bir göz, göklerdeki ve yerdeki herşeyin Allah'a boyun eğdiğini kolaylıkla kavrayabilmektedir.