Darwinistlere Meydan Okuyan Mucize Molekül

 

Darwinizm, canlıların iki doğal mekanizma ile ortaya çıktıklarını ve geliştiklerini öne sürer: Doğal seleksiyon ve mutasyon. Gerçekte bu iki mekanizmanın hiçbir şekilde yeni bir canlı var etmesi ya da bir canlıya bir özellik katması mümkün değildir. (Bkz. Harun Yahya, Hayatın Gerçek Kökeni, 2003) Ancak yine de Darwinist kaynaklarda tüm canlılar, bu iki kör mekanizmanın eseri olarak anlatılır. Oysa biraz dikkatli bakıldığında, bu anlatımlarda, söz konusu mekanizmaların neleri başardıkları hakkında en ufak bir bilgi yoktur.

İşte bu nedenle, okuduğunuz veya izlediğiniz her evrimci yayın, spekülatiftir. Örneğin bir deniz canlısının çeşitli mutasyonlarla kara canlısı olmaya başladığını anlatan bir belgeseldeki ya da bir makaledeki uzun cümleler, bilimsel terimlerle donatılmış olabilir. Ancak, "sözde mutasyonların nerede, ne sebeple meydana geldiği, canlıda ne tip etkilere ve değişimlere sebep olduğu, hangi aşamalarla gerçekleştiği" gibi asıl olarak açıklanması gereken detayları evrimcilerin izahlarında bulabilmeniz mümkün değildir. Çünkü evrimciler bu hayali aşamaları açıklamaya teşebbüs ederlerse, aslında evrim diye bir sürecin olmadığını itiraf etmek zorunda kalacaklarının bilincindedirler.

Hemoglobin için yapılan evrimci açıklamalar da bu şekildedir. Hemoglobin gibi bir mucize molekülün hayali evrimi hakkında, spekülasyon dışında bilimsel değeri olan tek bir açıklamaya bile rastlayamazsınız.

Hemoglobin, hem kompleks yapısı, hem de farklı canlılarda sergilenen farklı formlarıyla, evrimciler için ciddi bir zorluk oluşturmaktadır. Evrimci genetikçi Gordon Rattray Taylor, Great Evolution Mystery adlı kitabında bu durumu şu şekilde itiraf etmektedir:

"Hemoglobin, pek çok farklı filumda görünerek, evrim hikayesinde gelişigüzel şekilde ortaya çıkmaktadır. Paramecium adı verilen bazı türlerde (hemen her biyoloji dersinde öğretilen son derece basit tek hücreli canlı) bulunur. Kurtçuklarda, yumuşakçalarda, böceklerde ve hatta baklagillerin köklerinde vardır. Bütün bu farklı canlıların nasıl tümünde bulunduğu ise oldukça açıklamasızdır. Tek bir şey açık gibi görünmektedir; her seferinde, tamamen birbirinden bağımsız şekilde, bu molekül tekrar tekrar karşımıza çıkmaktadır."30

Bir evrimci olmasına rağmen Gordon Rattray Taylor'ın açıkça kabul etmek zorunda kaldığı bu gerçek son derece önemlidir. Hemoglobinin, birbirinden farklı canlılarda farklı şekillerde bulunması ve bu farklı yapıların hayali evrimsel şemalardan birine oturmaması, bu önemli molekülün her canlı grubu için ayrı ve özel olarak yaratılmış olduğu gerçeğini açıkça göstermektedir. Taylor'un "birbirinden bağımsız şekilde ortaya çıkış" olarak nitelendirmeyi tercih ettiği gerçek, "yaratılış gerçeği"dir.

Aynı gerçeği biyokimya profesörü Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis (Evrim: Kriz İçinde Bir Teori) isimli kitabında şu şekilde açıklamaktadır:

"Moleküler seviyede; balık, amfibiyen, sürüngen ve memeli sıralamasından oluşan geleneksel evrim serisinin en küçük bir izi bile yoktur. Hayret verici olan ise insan, hemoglobini yönünden, balıktan daha çok lamprey'e (yılan balığı şeklinde bir su hayvanı) daha yakındır."31

Dahası, hemoglobinin kompleks yapısı, diğer tüm kompleks organizmalarda olduğu gibi, rastgele herhangi bir mutasyona izin vermeyecek derecede hassastır. Hemoglobin proteinini meydana getiren amino asit dizilimi, sahip olduğu özel dizilimi yitirdiği anda işe yaramaz bir amino asit yığınından başka bir şey olmayacaktır. Bu molekülün kendisi için belirlenmiş özel amino asit dizilimine tesadüfen sahip olabilmesi ancak 10950'de 1 ihtimaldir. Yani imkansızdır.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (Massachusetts Institude of Technology – MIT) Murray Eden'in konu ile ilgili yorumları şöyledir:

"Hemoglobin iki zincirden oluşur; alfa ve beta. Alfayı betaya çevirmek için en az 120 mutasyon gerekmektedir. Bu değişikliklerden en az 34'ü, 2 veya 3 nükleotid arasında yer değiştirmelerin gerçekleşmesini gerektirir. Ancak, eğer mutasyon sırasında tek bir amino asit değişikliği meydana gelirse, sonuç kanın bozulmaya uğramasıdır ve organizma ölür!"32

Eğer hemoglobini oluşturan amino asitlerden rastgele bir tanesini çıkarır veya bu amino asitlerden rastgele iki tanesinin yerini birbirleri ile değiştirirseniz, bu durumda protein bozulmaya uğrayabilir veya tüm işlevini kaybedebilir. Buna en iyi örnek, daha önce incelediğimiz orak hücre anemisi hastalığıdır. Orak hücre anemisi oluşması için tek sebep, hemoglobin dizilimini oluşturan sadece iki amino asitin birbirleri ile yer değiştirmesidir. Son derece ciddi rahatsızlıklara sebep olan ve henüz tedavisi bulunmayan bu hastalık, hemoglobini oluşturan 287 amino asit arasından sadece iki tanesinin farklı yerde bulunması ile kendisini gösterir. Nobel Ödülü sahibi biyoloji profesörü George Wald, konu ile ilgili olarak şunları söylemektedir:

"Herhangi bir türdeki TEK BİR mutasyonal değişiklik hemoglobinin düzgün çalışmamasına neden olur. Örneğin, hemoglobindeki 287 amino asitten tek bir tanesinin değişikliğe uğraması orak hücre anemisine neden olmaktadır. Bu hastalıkta glutamik asit ünitesi, valin ünitesi ile yer değiştirmiştir – ve sonuç: Bu hastalığa yakalananların %25'i ölmektedir."33

Darwinistler, evrimi güçlü bilimsel kanıtlara sahip bir teori, hatta bir "gerçek" gibi göstermek çabasındadırlar. Oysa Allah'ın benzersiz bir tasarımla yarattığı tek bir hemoglobin molekülü bile, sahip olduğu komplekslik ve canlılar arasında hayali "evrim ağacı"na meydan okuyan dağılımı ile, teoriyi çıkmaza sokmaya yeterlidir.