Ömrü Tükenen Alyuvarlar

 

Kan sıvısı içindeki serüvenleri 120. güne yaklaşırken, alyuvarların yaşam sistemleri giderek daha az aktif duruma gelir. Hücreler yaşlandıkça giderek daha hassaslaşmaya başlarlar. Alyuvarın hassaslaşan zarı dolaşımın sıkışık noktalarından geçerken yırtılabilir. Özellikle 3 mikrometre çapındaki kırmızı dalak pulpasından geçerken 8 mikrometre çapındaki alyuvarlar parçalanırlar. Bu sıkışmalar sonucunda dalağın pulpasında çok miktarda alyuvar parçaları bulunur. (Vücuttan herhangi bir sebeple dalak alındığında, söz konusu parçalanma yaşanmayacağından, kandaki anormal ve yaşlı hücrelerin sayısı da artar.)

Yaşamı sona eren alyuvarlar, vücudun birçok bölgesinde, özellikle karaciğer, dalak ve kemik iliğindeki makrofaj hücreleri tarafından parçalanırlar. Bu parçalanma sırasında alyuvar hücresinde bulunan hemoglobin serbest kalır. Sonraki birkaç saat içinde makrofajlar hemoglobinden demiri ayıklar ve bunu kanda taşıyarak ya yeni alyuvar yapımı için kemik iliğine ya da daha sonra kullanılmak üzere karaciğer ve diğer dokulardaki demir depolarına götürürler. Hemoglobin molekülünün geri kalanı ise makrofajlar tarafından bir safra pigmentine dönüştürülür. Sonuçta parçalanan hücrenin hiçbir parçası boşa gitmeden vücudun çeşitli bölgeleri için tekrar kullanılmak üzere depolanır.36

Böyle bir depolama sistemine kim neden ihtiyaç duymuştur? Vücudu meydana getiren parçalar yalnızca molekül ve hücrelerdir. Bunlar, atıkları yok etmeleri ve demir gibi vücut için değerli maddeleri sonraki üretimler için saklamaları gerektiğini nasıl öğrenmişlerdir?Aralarında açıkça bir planlama vardır. Alyuvarların belli zamanlarda parçalanmaları gerektiğine karar veren, parçalama görevini makrofajlara veren bir İrade olduğu açıktır. İşte bu İrade, yarattığı eserler vesilesiyle bize Kendisi'ni tanıtan Rabbimiz Allah'tır. O'nu tanımamızın ve Yüceliğini anlamamızın bir yolu, yarattığı varlıklardaki detayları düşünmektir. İnsan bedeninde incelediğimiz tüm bu harikalıklar, bizi Allah'ın yaratmış olduğu gerçeğinin kanıtlarındandır.

Bedendeki söz konusu iş bölümünde meydana gelebilecek tek bir aksaklık bile son derece ciddi rahatsızlıklara, hatta ölümlere sebep olabilir. O halde bütün bunların rastlantıya dayalı mutasyonlar yoluyla, aşama aşama oluşması mümkün olabilir mi? Elbette ki böyle bir şey mümkün değildir. Demirin dönüşümünü sağlayan enzimler eksik olsa, vücutta demir eksikliği meydana gelecektir. Alyuvarların üretimini sağlayan hormonlar görevini yapmasa, kandaki alyuvar miktarı gitgide azalacaktır. Bunun gibi daha pek çok sistem, birbiriyle büyük bir koordinasyon içinde çalışmak zorundadır. Dolayısıyla, sistemin kusursuz olarak işleyebilmesi için bütün parçaların eksiksiz olarak birarada olması şarttır. Ve bedenimizde, bir sistemin işlemesi için gereken tüm parçalar eksiksiz olarak biraradadır. İşte bu, Allah'ın Kendi kudretini bizlere tanıttığı mucizelerden sadece bir tanesidir.

Dolayısıyla Darwinistlerin, canlıların çeşitli aşamalarla ve tesadüfi olaylarla meydana geldiği yönündeki saçma iddiaları, her konuda olduğu gibi bu konuda da desteksiz kalmıştır. Vücut hücrelerine hayat taşıyan bir alyuvarın; kendisini üreten kemik iliği, kendisini parçalayan makrofajlar, içine yerleşen hemogbolin, oksijeni taşıyan demir, içinde dolaştığı kan sıvısı, kendisini bütün hücrelere taşıyan kan damarları, hareketini, çoğalmasını, azalmasını sağlayan sayısız enzim ve hormon ve elbette yolculuğunun başlangıç noktası olan kalp ile beraber var olması gerekmektedir. Bu parçalardan yalnızca bir tanesinin eksik olması alyuvarı kendi başına, hiçbir işe yaramayan bir hücre yığını haline getirecektir. Bu durumda, kuşkusuz bu mükemmel sistemin işleyişi için tesadüflerden veya hayali bir evrim sürecinden bahsetmek mümkün değildir.

Vücutta meydana gelen her işlem, yapılan her iş bölümü, harekete geçen her enzim, özenle yaratılmıştır ve Allah'ın emrine tabidir. Gelmiş geçmiş her insanda bu böyle olmuştur ve dünya üzerinde şu anda yaşamakta olan milyarların da her birinde bu müthiş yaratılışın kanıtları her an hakimdir. Bu açık gerçeğe yaratılış dışında açıklamalar getirmeye çalışmak, büyük bir akılsızlık ve sonuca ulaşmayacak bir çaba olacaktır. Çünkü Allah'ın kusursuz sanatı gözler önündedir. Kuran'da bu gerçek şu şekilde bildirilir:

Allah, herşeyin Yaratıcısı'dır. O, herşey üzerinde Vekil'dir. Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerine (karşı) inkar edenler ise; işte onlar, hüsrana uğrayanlardır. (Zümer Suresi, 62-63)