Saç Telinden İnce Akıllı Kılcallar

 

Oturduğunuz evin büyüklüğünü bir düşünün. Eğer ortalama bir apartman dairesinde oturuyorsanız, evinizin alanı yaklaşık 150 m2 kadardır. Vücudunuzda bulunan yaklaşık 10 milyar kılcal damarın toplam yüzey alanı ise evinizin 3.5 katı kadar, yani yaklaşık 500 m2'dir.106 Bu önemli kıyası yapmadan önce şunu hatırlatmak gerekir; kılcal damarların en büyüğünün çapı 9 mikron kadardır. (9 mikron, milimetrenin binde 9'udur) Hatta öyle kılcal damarlar vardır ki, ancak mikroskop altında seçilip fark edilebilirler. Vücudun her noktasına ulaşacak şekilde yerleştirilen bu geniş ağ, muhteşem bir tasarımdır. Bu tasarımı detaylı olarak incelemek, Yüce Allah'ın büyüklüğünü insana tekrar tekrar hatırlatmalıdır.

Bir organa giren atardamar, kılcalların sübaplarını oluşturan arteriyol haline gelinceye kadar altı ya da sekiz kez dallanarak incelir. Sonra arteriyol de iki-üç kez dallanarak çapını 9 mikrona kadar düşürür ve yoluna kılcal damar olarak devam eder. Bazı kılcal damarlar o kadar küçüktür ki, bazı büyük hücrelerin geçişine izin vermezler. Alyuvarlar bile böyle damarların içinden tek sıra halinde ya da esneyip biçimlerini değiştirerek geçebilirler.

Atardamarlardan saatte 1,5 km hızla ilerleyen kan, kılcal damarlara girdiğinde binde 1 oranında yavaşlar. Vücutta her bölge olağanüstü kapsamlı bir kılcal damar ağı ile örülmüştür. Binlerce kilometreyi bulan uzunlukları ile tek bir insandaki kılcal damarlar, Amerika Birleşik Devletlerini bir ucundan diğer ucuna kadar geçebilirler.107 Bu mükemmel mekanizma, vücuttaki tüm hücreleri besleyebilmek için meydana getirilmiş benzersiz bir dizayndır. Nitekim bir hücre, bir kılcal damara en fazla 20-30 mikron uzaklıkta olabilir. Bir başka deyişle bu uzaklık 0.02 mm'dir ve 100 trilyon hücreyi dolaşan bu mükemmel ağın kapsamını anlamak bakımından yeterlidir.

Bu açıklamaları yaparken durup biraz düşünmek gerekmektedir. İnsan ancak bu özelliklerin detaylarını düşündüğünde karşısındaki dizaynın muhteşemliğini anlayabilir. Aksi takdirde anlatılanlar, herhangi bir fizyoloji kitabında bulunabileceklerden farklı olmayacaktır. Kalınlığı mikronlarla ifade edilen bu dizayn harikasının, vücuttaki "her" hücreye ulaşabilmesi, gerçek anlamda bir mucizedir. Olağanüstü bir yaratılıştır. Şöyle bir düşünün; elleriniz, yüzünüz, ayaklarınız, kollarınız, kısacası bedeninizdeki her milimetrekare sayısız kılcal damar ağını içinde barındıran mükemmel bir dizayna sahiptir. Daha da şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcı olan, tüm bu ağların mutlaka birbirleriyle bağlantılarının olması, her birinin tek bir kaynaktan beslenmesidir. Sadece tek bir parmağınızda yüzlerce kılcal damarın bulunduğunu hesaba kattığınızda bunun ne kadar büyük bir harika olduğunu daha iyi anlayabilirsiniz. İnsanın hayranlıkla seyrettiği bu mükemmellik, Allah'ın yalnızca "Ol" emri ile var olmuştur ve kuşkusuz yerlerin ve göklerin tek sahibi alemlerin Rabbi olan Allah, bunların çok daha mükemmellerini yaratmaya Kadir'dir. Nitekim Allah Kuran'da bu gerçeği insanlara şu şekilde bildirmiştir:

Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler. (Mü'min Suresi, 57)

Allah'ın bu küçük damarlarda yarattığı mucizeler bu kadarla sınırlı değildir. Kılcal damarlar, boyutları ile kıyaslanmayacak kadar büyük bir öneme sahiptirler. Bu damarlar, sıvı, besin maddeleri, hormonlar ve diğer maddelerin kan ile dokular arasındaki geçişini sağlamaktadır. Bu göreve uygun olarak kılcal damarların çeperleri son derece incedir ve küçük molekülleri geçirebilecek özel yapılara sahiptir. Kısacası, dokuların beslenme ve oksijen sağlama, aynı zamanda fazlalıklarından kurtulma gibi hayati işlemlerinin tümü kılcallar sayesinde gerçekleşmektedir.

Kılcal damarların çeperleri 0.5 mikron kadardır. Bu çeperler üzerinde alışverişin sağlandığı çeşitli kapılar vardır. Hücreler için gerekli olan tüm maddeler bu kapılardan geçmek zorundadırlar. Ancak kanda bulunan çeşitli proteinler bu kapılardan geçemeyecek kadar büyüktürler. Bu durum, sadece gerekli maddelerin dokulara ulaşmasını, kanın içinde kalması gereken diğer moleküllerin de yollarına devam etmesini sağlamaktadır. Bu aynı zamanda, kan sıvısının yani plazmanın dokuların içine sızmasını da engellemektedir. Damarların içinde bulunan moleküller sıvının bu geçişini durdurmakta ve kan akışının devam etmesini sağlamaktadırlar. Sıvı miktarında çok az bir oranın dışında bir azalma olmadığı için vücuttaki dengeyi olumsuz etkileyecek bir durum oluşmaz. 108

Yağda eriyen maddeler ise, kılcalların kapılarından geçmek zorunda değildirler. Bunlar, doğrudan kılcal damarların zarlarından içeriye sızabilirler. Bu son derece önemli bir özelliktir çünkü kılcalların zar özelliklerinden kaynaklanan bu kolay geçiş ile oksijen ve karbondioksitin çok miktarda ve hızlı bir şekilde aktarılması mümkün olur. Dolayısıyla bu gazların dokulara ulaşma hızları, sodyum, glikoz gibi sıvıda erimeyen maddelere göre birkaç kat daha fazladır. Bu durum, dokuların bu gazlara olan ihtiyacı ile doğru orantılıdır. Bir başka deyişle, ihtiyaç baş gösterdiğinde geçiş gerçekleşir.

Birkaç mikrondan oluşan ve bir bağ dokusu ile kas dokusundan meydana gelen bu akıllı borular, bulundukları dokunun ihtiyacına göre kanın akışını ve duruşunu kontrol ederler. Bu kontrol kuşkusuz Allah'ın büyük bir nimetidir. Bu önemli tedbir ile kılcal damarlardan kan sürekli olarak akmaz. Kılcallarda akım, saniyeler ya da dakikalar içinde kesik kesiktir. Eğer doku fazla miktarda oksijene ihtiyaç duyuyorsa, bu durumda üstün bir kontrol mekanizması ile kılcal damarlar kas dokusunun etkisi ile genişler ve akımın devam ettiği periyodları uzatırlar. Böylece dokuya daha fazla kan akımı ve dolayısıyla daha fazla oksijen ve besin akışı olur.109

Bu akıllı boruların içine girmiş olan küçük alyuvar hücremiz, bu dar alan içinde zorlukla ve dura dura hareket etmektedir. İçinde bulunan hemoglobin molekülleri sayesinde yol boyunca itina ile taşıdığı oksijenini bırakmak için hazırdır. Oksijen ihtiyacı olan bir hücreye yaklaşır, taşıdığı oksijen moleküllerini, oksijenin kendisine veya hücreye zarar vermemesi için "usulca" bırakır. Ve onun yerine hücrenin dışarı atması gereken karbondioksiti alır. Artık geri dönüş yolculuğuna hazırdır. Başka bir yük yüklenmiştir, hedefine dönmesi gerekmektedir. Hedeflediği yer ise, yükünü alıp yola koyulduğu ilk merkez, yani kalptir.

Burada bahsettiğimiz bir kılcal damardır. Yaptığı iş, açıkça bir önlemdir ve bu, ancak insan gibi akıllı bir varlığın düşünüp karar verebileceği bir uygulamadır. Ancak asıl dikkat çekici olan bedenin içindeki olayların pek çoğunun biz insanlar için bile birer sır olmasıdır. Bu satırları okuyanların pek çoğu, kılcal damarlarda gerçekleşen bu olaylar gibi vücut içindeki pek çok işlemi ilk defa duymakta, alınan önlemlerin ilk defa farkına varmaktadırlar. Bu durumda, önlemleri alanın insan olamayacağını bir kez daha görürüz.

Allah, yeryüzünde birbirinden kusursuz eserler yaratır. Aklın kaynağını anlamak için bunları "görmek" yeterlidir. Allah, "gören" ile "göremeyen" insanı ayetlerinde şu şekilde bildirir:

De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin Yaratıcısı'dır ve O, Tek'tir, Kahredici olandır." (Ra'd Suresi, 16)

Kör olanla (basiretle) gören bir olmaz; iman edip salih amellerde bulunanlarla kötülük yapan da. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz. (Mü'min Suresi, 58)