Orak Hücre Anemisi Hastalığı Hakkında Evrimci Yanılgılar

 

Evrim teorisi canlıların kökenini iki doğal mekanizmaya bağlar: Doğal seleksiyon ve mutasyon. Bu mekanizmalar içinde evrimcilerin kendisinden yeni biyolojik yapılar üretmesi bekledikleri ise mutasyondur. Teoriye göre, mutasyonların en azından bir kısmı "yararlı" olmalı, yani canlılara yeni genetik bilgiler eklemeli, onlara daha önceden var olmayan organlar, biyokimyasal yapılar kazandırmalıdır. Bu "yararlı" özellikler de doğal seleksiyon tarafından seçilecek ve böylece evrim gerçekleşecektir.

Bu, hayali bir senaryodan başka birşey değildir. Çünkü bu teorinin en önemli sorunu gerçek dünyada hiç "yararlı mutasyon" olmamasıdır. Genetik biliminin gelişmesinden bu yana, Darwinist biyologlar iddialarını doğrulayacak bir mutasyon örneği gözlemlemek için uzun uğraşılar vermişlerdir. Ancak saptadıkları, üzerinde çalıştıkları, deneyler yaptıkları tüm mutasyon örnekleri canlıyı geliştirmek bir yana, ona zarar vermiş, kimi zaman canlının ölümüne neden olmuş, en iyi ihtimalle de etkisiz kalmıştır. Darwinistler, tüm başarısız deneyimlerine rağmen vazgeçmemektedirler. Mutasyonların fayda getirebileceğine ve canlılara yeni faydalı özellikler ekleyebileceğine dair inançlarını korumaktadırlar.

Bu inançlarını ayakta tutabilmek için de son derece ciddi hatta ölümcül olan bir hastalık olan orak hücre anemisini sözde "faydalı mutasyon" örneği olarak kabul etmekten çekinmezler. Bu hastalıkta, hemoglobinin şeklinin bozulmasına neden olan faktör, bir mutasyondur. Meydana gelen mutasyon, hemoglobinin oksijeni taşıma yeteneğine zarar vermektedir. Bu nedenle oksijen, vücuttaki önemli bazı hücrelere taşınamaz hale gelmekte ve önceki bölümde belirttiğimiz gibi bu durum ciddi hastalıklara yol açmaktadır. Öyle ki hastalık, ölümcül boyutlara kadar ulaşabilmektedir.

Ancak söz konusu bozukluklara yol açan mutasyon örneği, bazı evrimci biyologlar tarafından çok garip bir şekilde "faydalı mutasyon" olarak tanımlanır. (Liselerde okutulan biyoloji kitaplarında dahi bu yanlış bilginin öğretildiğini görmek mümkündür.) Bu iddianın dayanağı ise, hemoglobin molekülünde meydana gelen söz konusu mutasyonun, bir başka hastalık olan sıtmaya karşı koruma oluşturmasıdır. Orak hücre anemisi hastalığına sahip kişiler, genetik olarak hem anneden hem de babadan mutasyona uğramış iki tane orak hücre geni alırlar. Ancak sadece anneden veya babadan tek bir mutasyona uğramış gen alanlar, taşıyıcı konumundadırlar. Bu kişilerde hastalığın belirtileri çok güçlü değildir. Ancak bu kişilerin tek bir mutasyona uğramış gen taşıyor olmaları, onları sıtma hastalığına karşı dirençli kılar.

Sıtma virüsünün özelliği, şekli yuvarlak olan sağlıklı kan hücrelerine saldırmasıdır. Bu nedenle, orak haline gelerek değişmiş olan kan hücrelerine saldırmaz. Dolayısıyla, sıtma virüsü bu kişilerin vücuduna girse de, virüs hastalığa sebebiyet vermeyecektir.20

Evrimciler, mutasyona uğrayan bu hücrenin insan bedenini sıtma hastalığına karşı dirençli kılmasını bir fayda olarak kabul eder ve buna sebep olan mutasyonu da faydalı mutasyon örneği olarak tanımlarlar. Oysa, meydana geldiği bedende ciddi, hatta ölümcül hastalıklara yol açan, vücuttaki bazı organ ve dokuların beslenememesine dolayısıyla ölümüne neden olan, sonraki nesillere bile ulaşarak yayılan bu mutasyonun insana verdiği büyük zararlar ortadadır. Ancak, evrimciler tüm bu gerçekleri göz ardı ederek, hastalığın sıtmaya karşı sağladığı kısmi bağışıklığı evrimin bir "armağanı" olarak değerlendirmektedirler. Elbette bu son derece saçma bir yorumdur. Bu mantıkla hareket edildiğinde, doğuştan görme özürlü olan kişilerin, araba kullanmak zorunda kalmayacakları ve bu nedenle de trafik kazasından ölme riskinin azalacağı da iddia edilebilir. Hatta akılalmaz bu mantığa göre kör olarak doğmak, genetik bir armağan olarak bile kabul edilebilir. Bu yorum ne kadar anlamsız ise evrimcilerin orak hücre anemisi ile ilgili "faydalı mutasyon" yorumları da o derece anlamsızdır.

Brown Üniversitesi Biyoloji Profesörü David M. Menton, söz konusu sözde "faydalı" mutasyonu şu şekilde açıklar:

"Kan hemoglobininde meydana gelen bu mutasyon 'faydalı' olarak kabul edilir, çünkü buna sahip olanlar (ve hayatta kalabilenler!) sıtma hastalığına daha dirençli olmaktadırlar. Bu 'faydalı' mutasyonun özellikleri ise şunlardır: karında ve eklemlerde akut ağrılar, bacaklarda ülserler, bozulmaya uğramış kırmızı kan hücreleri ve bunun sonucunda kimi zaman ölüme sebebiyet verebilen aşırı kansızlık. Buradan 'kötü' mutasyonların neye benzediğini şöyle bir düşünün! Mutasyonlar konusunda Nobel Ödülü sahibi olan H. J. Mueller şunları söylemektedir: 'Mutasyonların doğaları ile ilgili olarak, yapılmış olan deneyler göstermiştir ki, bunların büyük bir çoğunluğu hayatta kalma ve üreme işlevinde organizmaya zararlıdır. İyi olanlar ise oldukça nadir olarak oluşur, bu nedenle tümünü zararlı olarak kabul edebiliriz'."21

Evrimcilerin bu iddiasıyla ilgili dikkate alınması gereken bir nokta daha vardır. Hastalıktan fazla etkilenmeyen taşıyıcı kişilerin yoğunlukla bulunduğu bölge, sıtma hastalığı riskinin de son derece yüksek olduğu bir bölge, yani Afrika'dır. Bu demektir ki, bir insanın sözde faydalı bir mutasyon sayesinde orak hücre anemisi taşıyıcısı olması, ona aslında, hasarlı geni kendi çocuklarına geçirme imkanı vermiştir. Söz konusu genin bu şekilde yayılması ise, gelecek nesillerin hem anne hem de babadan hasarlı geni alma ihtimallerini güçlendirir. Hem anne hem de babadan alınan iki hasarlı gen ise, çocuğun kaçınılmaz olarak ya orak hücre anemisine yakalanması veya sıtma hastalığına karşı bağışıklık taşımaması anlamına gelmektedir.

Nitekim hemoglobinin içindeki 287 amino asit içinden sadece bir tanesinin değişikliğe uğraması ile meydana gelen bu hastalık, hastalığı taşıyan kişilerin %25'inin ölümüne neden olmaktadır.22

Orak hücre anemisi konusunda dünyaca ünlü otoritelerden sayılan The Sickle Cell Disease Patient (Orak Hücre Anemisi Hastası) kitabının yazarı Dr. Felix Konotey-Ahulu konuyla igili olarak şunları söylemektedir:

"Sıtmaya karşı dirençli olmanız, genlerinizi sonraki nesillere iletecek kadar hayatta kalabileceğinizi gösterir. Ancak ortaya çıkan şey zarardır, seçilen şeyin kompleksliğini artıran veya onu geliştiren bir etkisi yoktur. Ve toplumda daha fazla taşıyıcının olması, daha fazla kişinin bu korkunç hastalığa yakalanacağı anlamına gelmektedir."23

Açıktır ki, evrimciler, tüm canlıların oluşumu için en önemli mekanizmalardan biri olarak kabul ettikleri mutasyonlar konusunda önemli bir çelişki yaşamaktadırlar. İnsan nesline zararı açık olan bir genetik "hastalığı", evrime delil olarak göstermeleri, aslında teorinin ne derece zayıf temeller üzerine kurulu olduğunu bir kez daha göstermektedir. Görünen o ki, tümüyle çökmüş olan bir teori, fanatik taraftarları tarafından ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Ancak bu çaba, söz konusu Darwinistleri küçük düşürmekten öteye gidemeyecektir.