Salgı Bezleri

 

Şimdiye kadar bahsettiğimiz karmaşık kimyasal reaksiyonların gerçekleştirildiği belli başlı birkaç salgı bezi vardır. Karıncalar arası bu kimyasal iletişimi, altı tane salgı bezinde üretilen salgılar sağlar. Ancak bu salgılar karıncaların hepsinde aynı özelliği göstermez; her salgı bezinin farklı karınca çeşitlerinde, ayrı ayrı fonksiyonları vardır. Şimdi bu salgı bezlerine yakından göz atalım:

Dufour bezleri: Bu bezlerde üretilen salgılar, alarm ve saldırı için toplanma gibi komutlarda kullanılır.

Zehir torbası: Zehir torbasında geniş çaplı bir formik asit üretimi olur. Ayrıca saldırı ve savunma sırasında kullanılmak üzere üretilen zehir de burada oluşturulur. Bu salgının bulunduğu en güzel örnek ateş karıncalarıdır. Bu karıncaların zehiri, küçük omurgalıları felç edebilir, insanların da canını yakabilir.

Formik asit üreten karıncaların yaşadığı bir ormanda araştırmacılar, izah edilemeyecek kadar yüksek seviyede formik asite rastlamışlardır. Öne sürülen tüm teoriler sonuçsuz çıkmış, yapılan araştırmalar netice vermemiştir. Sonunda bilim adamlarının ortak kanaati, ormanda yaşayan formik asit karıncalarının ürettikleri asidin buharlaşarak havaya karıştığı ve ekolojik oranda bir takım değişikliklere sebep olduğu şeklinde oluşmuştur. Yani bu mikro canlılar, kendilerine hiç zarar vermeden, yaşadıkları bölgenin atmosferini bile etkileyebilecek oranda asit üretebilmekte ve gerektiğinde kullanabilmektedirler. Bu ise, araştırmacıları da hayrete düşürmektedir.10

Pygidial Bezler: Bu bezlerin ürettiği salgıları üç ayrı karınca türü alarm sistemi olarak kullanır. Büyük çöl hasatçı karıncası, bu salgıyı güçlü bir koku şeklinde yayarak panik alarmı verirken, Güney Amerika’da yaşayan bir karınca türü olan Pheidole biconstricta ise, bu bezlerden ürettiği salgıyı kimyasal savunmalarda ve saldırı alarmlarında kullanır.

Sternal Bezler: Buradaki salgılar, koloni göçleri sırasında ve av kovalarken  iz sürme ve askerleri bir araya toplamada kullanılır. Bu salgının en orjinal fonksiyonu ise, karıncanın zehir fışkırtırken sık sık döndürmek durumunda kaldığı yedinci karın bölgesini yağlamaktır. Bu sayede karıncanın zehiri fışkırtmak için gövdesini döndürmesi kolaylaşır. Mikroskobik bir “yağ üretim merkezi” olan bu bez olmasaydı, karıncanın savunma sistemi alt üst olurdu.

Ama böyle olmaz, çünkü ortada kusursuz bir tasarım vardır: Küçücük bir karıncanın zehir fışkırtmak için gövdesini nasıl döndüreceği planlanmış, bu gövdeyi çevirirken zorlanmaması için gereken yağın nerede ve nasıl üretileceği de önceden belirlenmiştir.

Metapleural Bezler: Bu bezlerin salgıladıkları sıvıların, vücut yüzeyini ve yuvayı mikroorganizmalara karşı koruyan antiseptik maddeler olduğu anlaşılmıştır. Örneğin Attaların vücudunda, bir çeşit antibiyotik olan  bir asit türü daima 1.4 mikrogram oranında bulunur. İşçi karınca bu antiseptik salgıdan zaman zaman küçük miktarlarda salgılar.  Ayrıca eğer saldırıya uğrarsa, düşmanı uzaklaştırmak amacıyla da bu salgıdan yayar.11

Şunu unutmamak gerekir ki, bir karınca kendini mikroplardan korumayı bilmediği gibi, mikropların varlığından bile haberi yoktur. Durum böyle iken vücudu, o farkında bile olmadan düşmanlarına karşı ilacını üretir. Karıncanın vücudunda daima kendisini korumak için 1.4 mikrogramlık bir antiseptik salgının olması, çok ince düşünülmüş bir detaydır. Çünkü karıncayı yaratan, yarattığı tüm canlıların bütün ihtiyaçlarını en ince detayına kadar düşünen, yani “Latif” olandır.

Görüldüğü gibi bu bölümde bahsedilen tüm salgı bezleri, karıncalar için hayati fonksiyonlar taşıyan birimlerdir. Bunların herhangi birinin eksikliği veya yetersiz çalışması karıncanın sosyal ve fiziksel tüm yaşamını olumsuz yönde etkiler. Hatta hayatını sürdürmesi imkansız olur.

Bu ise evrim teorisinin iddialarını kesin bir biçimde çürütür. Çünkü evrim canlıların kademeli bir biçimde geliştiklerini, ilkel bir formdan başlayarak, yararlı bir takım tesadüfler sonucunda giderek daha gelişmiş hale geldiklerini öne sürmektedir. Bunun anlamı da, karıncaların, bugün sahip oldukları fizyolojik özelliklerin bir kısmına daha önceki evrelerde sahip olmadıkları, bunları sonradan kazandıklarıdır. Oysa karıncaların üstte değindiğimiz tüm salgıları son derece hayatidir ve bunlara sahip olmayan bir karınca türünün neslini devam ettirmesi imkansızdır.

Bütün bunlardan çıkan sonuç, karıncaların, bu salgı bezleri ve onların hayati fonksiyonlarıyla beraber yaratılmış olduklarıdır. Yani bir savunma ve haberleşme sistemi oluşturabilmek için yüzbinlerce sene gerekli salgı bezlerinin oluşmasını beklememişlerdir. Aksi takdirde yaşamlarını, dolayısıyla da karınca soyunu sürdürmeleri imkansız olurdu. Tek açıklama, yeryüzünde var olan ilk karınca türünün, bugün olduğu gibi eksiksiz ve kusursuz bir biçimde var olduğudur. Kusursuz bir sistem ise ancak akıllı bir tasarımcının ürünü olabilir. Bugün yeryüzü üzerinde yaşayan, milyarlarca nüfusa sahip bir karınca topluluğundan bahsedebiliyorsak, bunların tek bir Yaratıcı tarafından, tek bir kerede yaratıldıklarını da kabul etmek durumundayız.