Midenin Akıllı İstilacıları

 

Mide, gıdaların öğütülmesi ve ayrıştırılması için özel olarak tasarlanmış bir yapıdır. Midede salgılanan mide asidi, bir jileti bile parçalayabilecek güce sahiptir. Dolayısıyla mideye giden her gıda buradaki asitlerin yardımı ile parçalanır ve eritilir.

Midede gelişen ülserin sebebi araştırıldığında buna Helicobacter pylori adı verilen bir bakterinin sebep olduğu anlaşılmıştır. Ancak asıl ilginç olan, bu bakterinin böylesine güçlü asitli bir ortamda nasıl canlı kalabildiğidir. Bu önemli bir sorundur ama bakteri bu sorunu son derece akılcı bir sistemle ortadan kaldırmıştır. Bakteri, kendisine tehlike oluşturan bu asidik ortamda planlı hareket ederek bir sığınak elde etmiştir. Midenin kendi asidinden kendisini korumasını sağlayan bir mukoza tabakası vardır. Bakteriler, adeta büyük bir tehlike ile karşı karşıya kaldıklarını anlamışlarcasına bu mukoza tabakasının içine "saklanmaya" karar verirler. Bunun için elbette öncelikle midenin kendisini korumak için bir koruyucu tabakaya sahip olduğunu anlamaları ve aynı ortama yerleştiklerinde zarar görmeyeceklerini hesap etmeleri gerekmektedir.

Bakteri, bulunduğu ortamı yaşamasına uygun hale getirebilmek için bir enzim salgılar. Bu enzimin adı üreazdır. Enzimin özelliği üreyi amonyağa çevirmesidir. Bu çevrim önemlidir, çünkü oluşan amonyak bakterinin bulunduğu bölgedeki asit düzeyini azaltır. Yani ortamın bakteri açısından öldürücü etkisi ortadan kalkar. Bu öldürücü etki ortadan kalktıktan sonra bakteri toksik maddeler salgılamaya başlar. Bunun amacı da bu bölgedeki bağışıklık sistemini etkisiz hale getirmektir. Şartlar artık bakterinin yaşaması ve yerleşmesi için uygundur. Bu uygun şartlarda da bakteri üremeye, yani hastalığı yaymaya başlar.

Aslında bakterinin neden vücudun bu kadar tehlikeli bir bölgesini istila etmeye çalıştığı, üzerinde durulması gereken ayrı bir konudur. Normal şartlarda bakteri, bu asidik ortam yerine mukozanın alt kısmında herhangi bir tehlikesiz yeri de enfekte edebilirdi. Bunu daha kolay yapabilir ve kendisi için öldürücü olabilecek bir ortamla hiç karşılaşmamış olurdu. Ama bakteri bunu tercih etmez, çünkü beslenmesi gerekmektedir. Peki burada nasıl besin elde eder?

Mukoza enfeksiyona uğradığında vücut bu bölgeye bol miktarda savunma hücresi ve besin göndermektedir. Enfeksiyon devam ettikçe besin akışı da sürer. Devamlı gelen yardım, burada bulunan bakterilerin tüm besin ihtiyaçlarını kesintisiz olarak karşılamaktadır. Tüm tehlikesine rağmen bakterinin ısrarla vücudun bu bölgesini tercih etmesinin sebebi işte budur. Burada söz konusu bakterilerin bir hesaplama yaptıklarını açıkça görürüz. Baştan beri nasıl besleneceklerini düşünmekte, enfeksiyona uğrattıkları yere vücudun mutlaka bol miktarda besin göndereceğini bilmektedirler. Onlara bu bilgiyi kim vermiştir? Vücudun böyle bir mekanizması olduğunu nereden tahmin edebilirler? Tahmin edebildiklerini farz edelim, bunu kendileri için kullanabilme gibi bir yeteneğe nasıl sahip olmuş olabilirler? Allah'ın kudretinin farkına varmayan insanlar bu sorulara zorlama cevaplar bulmaya çalışacaklar ve asla bir sonuca varamayacaklardır. Sonuca varamazlar, çünkü Allah yaratmada hiçbir ortağı olmayan, sonsuz güç sahibi olan ve herşeyi örneksiz yaratandır. Allah'ın bu örneksiz sanatındaki sırları anlayabilmek için karşımızdaki bütün bu eserlerde O'nun gücünü görmek ve takdir etmek gerekmektedir.

De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Ankebut Suresi, 20)

Burada detaylarına indiğimiz hastalıklar dışında bakteriler daha pek çok önemli ve ölümcül hastalığın da sebebidirler. Bunlar arasında cüzzam, menenjit, tüberküloz, kolera ve tifüs bulunmaktadır. Bakteri tüm bu hastalıklarda farklı DNA yapısı ile yine şuurlu hareketlerle vücudu istila etmektedir. Bu ve bunun gibi pek çok hastalık, sadece tek hücreli bir canlının sebep olduğu, ama buna rağmen çaresi henüz bulunamamış veya zor başedilebilen hastalıklardandır.