BAKTERİLER

 

Bakteriler bitkilerden ve hayvanlardan farklı olarak hızlı çoğalan ve biyokimyasal etkileri bakımından canlılar aleminin dengesini sağlamada çok büyük önem taşıyan bir grubu oluştururlar. Hemen hemen her yerde yaşayabilirler, bu nedenle de herhangi bir tür organizmadan çok daha fazla sayıdadırlar. Bu canlılar dünyanın en fazla sayıdaki üyeleridir. Tüm ekosistem, bakterilerin faaliyetlerine bağlıdır3 ve bakteriler insan yaşamını da pek çok şekilde etkilemektedirler.

Şu anki teknolojiyi bile çaresiz bırakan bir çeşitlilikleri vardır. Her geçen gün yeni bir şekil alabilir ve dakikalar içinde sayıca milyarlara ulaşabilirler. Kimi zaman oksijeni bol ortamları tercih eder, kimi zaman da oksijensiz toprak altında yaşayabilirler. Bir kısmı besinini fotosentez yolu ile sağlarken, bir kısmı organik maddeleri ayrıştırarak enerji elde eder. Birbirlerinin aynı olduğu düşünülen bakterilerin bile metabolizmaları incelendiğinde, bunların aslında birbirlerinden farklı türler oldukları anlaşılmaktadır.

Bakteriler, canlılar aleminde "prokaryotlar" olarak adlandırılırlar. Sahip oldukları tek hücre içinde bir çekirdek ve serbest şekilde dolaşan bilgi bankaları -DNA- bulunmaktadır. Bu canlılar oldukça kompleks bir yapıda hücre zarına ve ribozoma sahiptirler. Yeryüzündeki tüm canlıların yaşamsal işlevlerinin birçoğu, daha sonra detaylarına değineceğimiz gibi, bu prokaryotik hücrelerin etkinliklerine bağlı olarak gerçekleşir.

Bakteriler iki hücre örtüsüne sahiptirler. İç kısımda hücre zarı bulunur. Hücre zarının üzerinde protein, karbonhidrat ve yağlardan oluşan bir hücre duvarı vardır. Bazı bakterilerde hücre duvarına ek olarak şeker moleküllerinden oluşan koruyucu bir kapsül bulunur. Bu hücrenin çevresinde özel hücre örtülerinin bulunmasının sebebi, bakteriyi dış etkilerden koruyabilmektir. Bizi korumak için derimizin üstlendiği görevi bakterilerde söz konusu hücre zarı üstlenmiştir. Ancak bu zarın koruyucu niteliği bizim derimizle kıyaslanmayacak kadar güçlüdür. Bakteriler bu dayanıklı hücre yapıları nedeni ile oldukça yüksek veya düşük sıcaklıklara uyum sağlayabilmekte, toprak altına girebilmekte, havada uçabilmekte, kimyasalların içinde ve okyanusun dibinde yaşayabilmekte ve hatta radyasyona dayanıklı hale gelebilmektedirler. Bakterinin hücre çeperi çok hassas bir yapıdan meydana gelmiştir. Bu çeper genellikle lipid + polisakkarit ve şekerle birleşmiş amino asitlerden oluşmuştur. Bu kompleks polimer madde, "peptidoglycan" olarak adlandırılır ve iki çeşit şekerden oluşmuştur. Bu yapının ince, kompleks örgüsü cinslere göre değişim gösterir. Bu yapı o kadar incedir ki, bazen mikroskop altında bile görmek mümkün değildir, çünkü 1 ila 3 nanometre (1 nanometre=0,000000001m) çapında ipliksi yapıların örülmesinden meydana gelmiştir.4 Bakterilerin sahip oldukları özelliklerin büyük bir kısmı halen bilinmemektedir. Çünkü bu canlıların boyutları (0,001 mm. civarı) iç yapılarının gerektiği gibi incelenmesini imkansız kılacak kadar küçüktür.

Bakteriler, evrimcilerin arzu ettikleri gibi, ilkel bir yapıya değil, aşamalı bir evrimin olmadığını kanıtlayan kompleks yapılara sahiptirler.

Yukarıda anlatılan hücre zarına ek olarak, bakteriler hareket etmek için silia adlı tüycüklere ve kamçı adı verilen organlara sahiptirler. Bu mikroskobik tüyler yakından incelendiğinde bir mucizeyle daha karşı karşıya kalırız. Bakterinin kabuğunu ve siliayı oluşturan maddeden farklı bir moleküler yapıya sahip olan bu kamçı, bütün canlılar aleminde gerçek dönüş hareketi yapabilen tek organeldir. Silia tüyleri kökten uca doğru bir dalga meydana getirip hareket sağlarken, bakteri kamçısının sarmal (helezonik) lifleri, köklerindeki motor sayesinde, pervane gibi dönüş yapabilmektedirler.5 Bakterinin hareketini sağlayan motor iki farklı bölümden oluşmuştur. Ayrıca hücre içinde hazır halde bulunan enerji yerine, bakteri zarında meydana gelen asit akışı, enerji kaynağı olarak kullanılır. Kamçı kendi içinde de kompleks bir yapıya sahiptir. Organik yapısı 240 ayrı protein çeşidinden oluşur.

Bu kamçıda gördüğümüz kompleks yapı, bütün canlı sistemlerinin ortak özelliği olan indirgenemez kompleksliğe bir örnektir. Yani bakteri zarı, zarın altına monte edilmiş olan kimyasal motor ve kamçı, bakterinin hareket etmesi için özel olarak tasarlanmıştır. Bakteriyi basit bir canlı olarak gören evrimci bilim adamları için, bu kompleks yapıyı açıklayabilmek mümkün değildir.

Uygun koşullarda bakteriler her 10-30 dakika içinde, sayılarını iki misli artırırlar. Tek bir bakterinin sayısı önce ikiye, sonra dörde, daha sonra sekize çıkarak çoğalır ve bu işlem bu şekilde devam eder. Bu yolla tek bir bakteri 10-12 saat sonra sayıca milyonlara ulaşabilir. Bakterilerin bazı çeşitleri hızlı sıcaklık değişimlerinden etkilenmezler. –2710C soğukta yaşayabilir ve birkaç saat içinde -1900C dereceden +250C'a geçiş yapan yerlere adapte olabilirler. Bazı türler ise insan için öldürücü dozun 2000 kat üzerinde olan bir atom radyasyonuna bile dayanmaktadırlar.6 Bazıları çeşitli hastalıklara neden olurken, bazıları insan ve bitki metabolizmasının yararlı bir üyesi olarak bulunmak zorundadır. Kimisinin besinleri okside etme özelliği vardır. Bu oksidasyon yöntemi ile bakteriler başka canlılara besin sağlarken, yeraltında da çeşitli kaynak ve madenlerin oluşumuna neden olurlar. Milyonlarca farklı görevin ortaya çıkardığı bir sonuç vardır:

Bütün bunlar, bakterilerin son derece detaylı özelliklere sahip olduklarını göstermektedir. Evrimci James A. Shapiro, bakterinin sahip olduğu bu özellikler nedeni ile kompleks bir canlı olduğunu şu şekilde itiraf etmektedir:

Bakteriler çok küçük olmalarına rağmen, bilimsel tanımlamanın çok ötesine giden biyokimyasal, yapısal ve davranışsal komplekslikler gösterirler. Günümüzün mikroelektronik devrimine uygun olarak, bakterilerin büyüklüğünü basitlikten ziyade komplekslikle eşit saymak daha mantıklı olabilir... Bakteriler olmaksızın yeryüzünde hayat şu anki haliyle var olamazdı.7

Avustralyalı Biyokimya Profesörü Michael Denton ise bir bakteri hücresinin çeşitli etkenlerle, tesadüflerin biraraya gelmesi ile kendi kendine oluştuğunu öne süren evrimci iddiaların tutarsızlığını ve imkansızlığını şu şekilde belirtmektedir:

Bilinen en basit hücre türünün kompleksliği o kadar büyüktür ki, böyle bir objenin oldukça imkansız ve acayip bir şekilde aniden biraraya getirilmiş olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Böyle bir oluşum, bir mucizeden ayırt edilemez.8

Evrimcilerin iddia ettikleri böyle tesadüfi bir oluşumun gerçekleşmesi elbette imkansızdır. Tek bir bakteri, birazdan daha detaylı göreceğimiz gibi, gerek yapısı gerek özellikleri ile tesadüfen kendi kendine oluşma iddiasının yalnızca bir aldatmacadan ibaret olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Darwinistlerin "basit" olarak tanımladıkları bu canlı, İngiliz Zoolog Sir James Gray'in ifadesi ile bir laboratuvarın faaliyetlerinden çok daha fazlasını gerçekleştirmektedir:

Bir bakteri, insanın bildiği herhangi bir cansız sistemden çok daha karmaşıktır. Dünyada, en küçük canlı organizmanın biyokimyasal faaliyetiyle rekabet edecek bir laboratuvar yoktur.9

Bakterinin en gelişmiş laboratuvarlardan üstün olarak kabul edilen yapısı, temelde bir DNA molekülünü ve birkaç organeli içine almaktadır. Allah, gözle görülmeyen bir hücrenin oldukça küçük bir kısmını oluşturan tek bir DNA molekülüne, üstün bir teknik donanımı olan bu laboratuvarı ve içindeki sınırsız bilgiyi yerleştirmiştir. Şimdi, bakterinin kompleks olarak adlandırdığımız yapısının en önemli parçası olan DNA molekülünü inceleyelim.