İlkel Böcek Safsatası

 

Yusufçuk örneğinde olduğu gibi, evrimciler çok eski dönemlerden fosilleri kalmış olan böcekleri, ilkel olarak yorumlama eğilimindedirler. Bu sahte yorumların esas amacı, kompleks yapılarıyla evrim şemasına uymayan ve büyük çeşitlilikleriyle açıklanması imkansız hale gelen böcekleri, evrim tablosunun uygun bir yerine sıkıştırmaktır. İşte bu bakış açısıyla değerlendirilen hamamböceği de evrimciler için yusufçuk gibi ilkel bir böcektir.

Aslında evrim teorisinin delili olarak önümüze sürülen hamamböceğini yakından incelediğimizde, yusufçukta da gördüğümüz gibi, kompleks yapılarla karşılaşırız. Hamamböceğinin çok eski dönemlerde yaşadığı doğrudur. 350 milyon yıl öncesinden kalma fosiller bulunmuştur. Ancak bu fosiller hamamböceklerinin evrimleştiğine değil aksine hiç evrimleşmediklerine delildir. O dönemlerden kalan fosillerle günümüzde yaşayan örnekleri arasında hiçbir fark yoktur. Yani bu 350 milyon yıl içinde hamamböcekleri değişim geçirmemişlerdir. Burada evrimcilerin bu böceği ilkel olarak nitelemeleri, ilkel bir yapıya sahip olmasından kaynaklanmamaktadır. Aksine bu böcek o kadar mükemmel bir tasarıma sahiptir ki, dünyada çoğu canlının dayanamadığı doğa koşullarına dayanmayı başarmış ve günümüze kadar hayatta kalabilmiştir. Ayrıca hamamböcekleri, bütün böceklerde rastlayabileceğimiz kompleks organlara sahiptirler. Bir önceki bölümde incelediğimiz gelişmiş antenler, vücudu kaplayan kitin, mükemmel kanat yapısı bu böceklerde de mevcuttur. Yaklaşık 2000 mercekten oluşan petek gözlere, her türlü besini tüketmeye uygun, son derece gelişmiş makas benzeri ağız ve çene yapısına ve buna bağlı duyargalara, her türlü yüzeyde yürümelerini sağlayan ayak ve ayak yastığı mekanizmalarına, feromon, sıcaklık, titreşim, ışık yoğunluğu gibi her türlü dış etkiye karşı hassas organellere sahip olan hamamböcekleri, bu tasarımlarıyla, ilkel bir tür olarak evrim mekanizmalarının değil, son derece kompleks bir tasarım olarak, akıllı bir yaratılışın ürünüdür.121 Böceği oluşturan yapıların her biri belirli bir amaç için tasarlanmış ve biraraya getirilmiştir. Anten, göz, ayak yastıkları, kanat gibi organlar indirgenemez kompleksliğe sahiptirler. Yani bir bütün olarak, aniden ortaya çıkmadıkları sürece işe yaramazlar. Yarım bir anten veya yüzeye biraz tutunabilen ayak böceğin yok olmasına sebep olacaktır. Bu yüzden organlar ya bütün olarak vardır ya da hiç yoktur. Hamamböceği için geçerli olan bu kural diğer bütün canlılar için de geçerlidir. Evrim teorisinin mekanizmalarında amaç ve plan yoktur. Yani toprağı, suyu ve havayı oluşturan mineraller ve bileşikler, çeşitli doğa olayları ve zaman, biraraya gelerek bir böcek üretmeyi planlayamazlar. Bu böceğe daha önce örneği olmayan organlar, organik sistemler, DNA gibi bilgi bankaları yerleştiremezler, böyle kompleks sistemlerin ortaya çıkmasını sağlayacak koşulları planlayamazlar. Cansız nesnelerin canlı hale gelmesi de doğayı oluşturan cansız, şuursuz maddelerin elinde değildir.

Wyoming Üniversitesi'nden, böcek-bilimci Dr. Fred A. Lawson, bu böceklerin kompleks yapısını vurgularken, evrim ideolojisinin etkisiyle garip bir açıklama yapıyor:

Hamamböcekleri ilkeldirler, ama yaptıkları şey ve yaşadıkları yer için iyi tasarlanmış oldukları inkar edilemez.122

Bu yorum, aslında evrim teorisinin bir ideoloji olarak, bilim adamları üzerinde nasıl bir baskı oluşturduğunu açıkça göstermektedir. Lawson, yazının devamında da hamamböceklerinin kompleks tasarımlarını anlatıyor, ancak arada, bu böceklerin hiç de öyle olmadıklarını anlattığı halde, ilkel olduklarını vurgulamak zorunda kalıyor. Halbuki bir şeyin tasarlanmış olması, bir tasarımcıyı zorunlu kılmaktadır. Böyle mükemmel mekanizmalarla donatılmış böceklerin tasarımı ve yaratılması ise sonsuz ilim ve akıl sahibi bir Yaratıcıya işaret etmektedir.

Aynı tasarım, bilinen ilk böcek fosili olan Rhyniella praecursor için de geçerlidir. Kuyruklasıçrayanlar takımına ait olan bu böceğin fosili 396 milyon yıllıktır.123 Ancak, günümüzde 3.500'den fazla türü yaşayan bu böcekler, hiç de evrimcilerin hayal ettiği ilkel basit böcek değildir. Aksine, sahip olduğu tasarım bu böceği, her ortamda yaşayabilen, gelişmiş bir makine haline getirmektedir. Kuyruklasıçrayanlar, bu adı kuyruklarının ucunda bulunan özel bir düzenekten almaktadırlar. Çatala benzer bu yapı normal olarak öne doğru vücudun üzerine yatar ve çatalın kaidesi başka bir organel tarafından sabitlenir. Kaslar, bu çatalı arkaya doğru hızla itince, yere çarpar ve tehlike anında böceğin yay şeklinde uzun sıçramalar yaparak kurtulmasını sağlar. Böylece bu böcekler suyun üzerinde bile sıçrama yapabilirler. Kuyruklasıçrayanlar dünyanın her yerinde, kutuplarda, suyun üzerinde ve yerin derinliklerinde bile yaşamaktadırlar. Toprak parçalanması ve humuslaşması konusunda büyük yarar sağlamaktadırlar. Parçalama, çiğneme, emme işlerini yapan son derece kompleks bir ağız ve çene yapısına sahiptirler. Vücut yüzeyinde "pseudocel" adı verilen ve tehlike sırasında vücut sıvısının dışarıya fışkırtıldığı yapılar vardır. Diğer böceklerde gördüğümüz gelişmiş anten yapısına ek olarak "postantenal" adlı bir organ vardır. Bilim adamları bu organın nem algılamaya yaradığını düşünmektedirler ve sadece bu böceğe özgüdürler. Deri tüylerinin arasındaki hava yastıkları, sulu ortamlarda nefes almak için kullanılır. Bazı türler ise vücutlarından ışık çıkartabilirler. Çiftleşme için özel bir dans yaparlar.124

İşte evrimcileri içinden çıkılmaz bir duruma sokan şey, en ilkel ve en basit olarak adlandırılan bu böceğin bile mükemmel bir tasarıma, son derece gelişmiş organlara ve mekanizmalara sahip olmasıdır. Bu haliyle Rhyniella praecursor ilkel bir böcek değil, günümüzdeki örneklerinden ayırt edilemeyecek kadar mükemmel bir böcektir. Bu böcek de yukarıda sayılan ve evrimcilerin çarpıtarak ilkel olarak yorumladıkları diğer örnekler gibi, hayali tesadüflerin değil, akıllı bir tasarımın ürünü olarak ortaya çıkmışlar, yani bu canlıları da, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları da Allah yaratmıştır.