Darwinizm Temelden Çöküyor

 

Gelgelelim bu yasaların, yani evreni düzenleyen kuralların temelinde hangi etmenlerin yattığı, bunların kendi dışlarında hangi nedenlere dayandıkları ya da herhangi bir nedene dayanıp dayanmadıkları, neden böyle olup da başka türlü olmadıkları ve görünürde son derece basit bir yapısı bulunan hidrojen atomunun nasıl olup da bütün bir evreni potansiyel olarak içerip onu doğurma olanağını taşıdığı sorusuna bilimlerin verebileceği herhangi bir yanıt bulunmamaktadır. Tıpkı doğumdan önce hangi duyuları taşıdığımız sorusuna verecek bir yanıtımız olmaması gibi.60

Yukarıdaki satırlar ünlü evrimci yazar Hoimar Von Ditfurth'a aittir. Ve buradaki ifadeler bir materyalist ve evrimci olarak evreni düzenleyen kanunlara bir açıklama getirmenin imkansız olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Materyalistler ve evrimciler her ne kadar evrendeki düzenin ve canlılığın kökenini tesadüflere bağlasalar da, bu iddialarını bilim, akıl ve mantıkla asla açıklayamazlar. Örneğin moleküler seviyede gördüğümüz muhteşem özelliklerin tesadüfler sonucunda oluştuğunu iddia etmeleri son derece mantıksızdır. Moleküler seviyede tesadüfi bir olay, tüm maddeyi ortadan kaldırmaya yetecek, evreni sadece etrafta uçuşan atomlardan oluşan bir toz kütlesi haline getirebilecektir. Moleküler seviyede tesadüfi bir olay elektronu atom çekirdeğine yapıştıracak veya ondan tamamen uzaklaştıracak ve evren dediğimiz şey sadece atom altı parçacıklardan oluşacaktır. Çünkü atomların dünyasında var olan herşey; bu dünyayı oluşturan elementler, bunlara etki eden kuvvetler, bunları meydana getiren şekiller, kısacası herşey "hassastır". Bütün bunlar son derece küçük ve ince oranlarla dengeye oturtulmuştur. Eğer dört temel kuvvetin herhangi birisi çok az bile farklı olsaydı, bugün evren sadece radyasyondan ibaret olabilirdi.

Eğer bir insan "tesadüfen oluşuma inanıyorum" diye ortaya çıkabiliyorsa, bu durumda şu sorulara cevap verebilmelidir: Tesadüfler atomu nasıl meydana getirmiş, bunun parçalarını son derece özel bir denge ve hızda sabit tutmayı nasıl başarmıştır? Eğer dört temel kuvvet tesadüfen belirlenmişse, o zaman nasıl olmuştur da atomu oluşturabilecek en ideal değerleri bulmuşlardır? Neden atomlar "yörüngeler" edinmişler, bu yörüngelerin 2, 8, 16 diye devam eden elektron sayılarına sahip olması zorunluluğu ortaya çıkmıştır? Neden bu sayılar, yaşam için gerekli moleküler bağlara imkan verecek elementlerin (örneğin karbonun) ortaya çıkışı için en idealdir? Neden atomlar, yörüngelerindeki atomlara belirli sayıları "tamamlatma" ihtiyacı duymakta ve böylece "kimya"yı mümkün kılmaktadırlar? Tesadüflerin "karar verme" gibi bir yetenekleri olabilir mi? Tesadüfler elektronları nasıl olup da atomun etrafında farklı yörüngelerde tutmayı başarabilmiş, neden her atom 8 elektron edinmek istemiştir? Tesadüfler birkaç parçacığın birleşmesi ile nasıl kainatı, yıldızları, havayı, maddeyi ve bizleri meydana getirebilmişlerdir? Biri patlayıcı biri zehirli olan iki madde hangi tesadüfle biraraya gelip son derece lezzetli ve gerekli bir besin haline gelmiştir? Bu sayılan fiziksel ve kimyasal sabitlerin ötesinde, bu gibi "doğa kanunları" ile açıklanamayan büyük mucizeye, yani yaşamın kökenine evrimciler ne gibi bir açıklama getirmektedirler? Kimyasal ve fiziksel reaksiyonlar canlı organizmalar oluşturamadıklarına göre, bu organizmalar hangi tesadüflerin devreye girmesiyle oluşmuş olabilirler? Bu tesadüflerin gerçekleşme ihtimalinin tek bir protein için bile pratikte sıfır olduğu gerçeği karşısında evrimcilerin yanıtı nedir?

DNA'nın kökeni nedir? Hangi tesadüf hücrenin canlı, sandalyenin cansız olmasına karar vermiştir? Hangi tesadüf hücre içinde bir molekül inşa edip ona "bilgi" verebilmiştir? Hangi tesadüf, en gerekli olan yerlerde esnek bağların en gerekli olan yerlerde de sağlam bağların meydana gelmesine karar vermiş ve hangi tesadüf tek bir istisnada bile yanılmamıştır? Bu nasıl bir tesadüfi olaydır ki, hücre içindeki moleküllerin her birine ayrı ayrı kusursuz bir dizilim verebilmiştir? Bu tesadüfler nasıl olup da insandan, bilim adamlarından, profesörlerden daha akıllı olurlar? Nasıl her türlü detayı düşünür, hiç hata yapmaz ve estetiği, sanatı, ihtiyacı ve ihtişamı birarada meydana getirebilirler? Her atomun protonu, nötronu, elektronu aynı olmasına rağmen nasıl hidrojeni farklı, demiri farklı bir madde haline getirebilir, karbonun canlılığın temeli olmasını sağlayabilirler? Bir molekülün zehirli, birinin yenilebilir, diğerinin içilebilir olmasına karar veren hangi tesadüftür? Tesadüfler bilinçli ve akıllı olabilirler mi, önceden plan yapıp, geleceği tasarlayıp, karar verebilir, ince hesaplar yapabilirler mi?

Moleküllerin özelliklerini ele alarak genel hatları ile sorduğumuz bu sorular her zaman materyalistleri ve Darwinistler'i büyük bir sıkıntı içine sokmuştur. Çünkü tüm bu soruların cevapları materyalist çevreler ve evrim taraftarları tarafından çok iyi bilinir ama hiçbir zaman dile getirilmez. Nihayet onlar da kendi iddialarının asılsız olduğunu kimi zaman itiraf etmek, kimi zaman da içten içe kabul etmek zorunda kalırlar. Hoimar von Ditfurth, çok koyu bir evrimci olmasına rağmen, bu itirafı yapan kişilerden biridir:

Bilimadamlarımızın yüzyıllarca süregelmiş çabaları ve katlandıkları onca zahmetten sonra varlıklarından ancak haberdar olabildiğimiz onca karşılıklı ilişki ve sayısı neredeyse belirsiz doğa olayı, hayret ve şaşkınlığın, gerçek bir hayranlığın kaynağı olmaz da ne olur? Evrenin boyutlarından ve yıldızların gelişme yasalarından atomların yapısına ve madde ile enerji arasındaki sır dolu ilişkiye; içinde canlı bir organizmanın inşa planının depolanmış olduğu hücre çekirdeğinin içindeki olaylardan beynimizdeki elektrik akımlarının keşfedilmesine kadar, sadece ve sadece bilimsel araştırmaların sonuçları olarak öğrendiğimiz hayranlık uyandırıcı doğa olayları saymakla bitmez. (…) Gerçekten de biyolojik işlevler yerine getiren tek bir protein molekülünün kuruluşunun o olağanüstü özgünlüklerine bakınca, bunu, hepsi doğru ve gerekli bir sıra içinde, doğru anda, doğru yerde ve doğru elektriksel ve mekanik özelliklerle birbirine rastlamış olmaları gereken birçok atomun, tek tek rastlantı sonucunda buluşmalarıyla açıklamak mümkün değil gibi görünmektedir.61

Şu bir gerçektir ki, materyalizm elinizdeki kalemin ucunda bulunan milyonlarca atomdan "sadece bir tanesinin" kökenini ve nasıl denge bulduğunu açıklamaktan bile acizdir.

Bu kuşkusuz beklenen bir sonuçtur. Çünkü Allah'a iman etmeyen herkes bu kaçınılmaz yenilgiyle er geç karşılaşacaktır. Hak olan, her zaman üstündür, galiptir. Bu, Allah'ın kanunudur. Bütün dünya biraraya gelip uğraşsa, hak olanı değiştiremeyecek, ortadan kaldıramayacaktır. Bu gerçeği fark edemeyen materyalistler ve Darwinistler aslında son derece boş ve sonuçları ancak kendilerine zarar getirecek olan bir çaba içerisindedirler. Hakka karşı batılı kullanarak mücadeleye girişmişlerdir. Bu mücadelenin hiçbir aşamasında amaçlarını gerçekleştirememişlerdir. Çabalarını sonuçlandırmaları ise mümkün değildir. Bu gerçek, aklını kullanabilen insanlara Kuran ayetleri ile haber verilmiştir.

De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81)

Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)

… Batıla inanan ve Allah'ı inkar edenler ise, işte onlar hüsrana uğrayanlardır." (Ankebut Suresi, 52)

De ki: "Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir, ne geri getirebilir." (Sebe Suresi, 49)

… Allah, batılı yok edip-ortadan kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir. (Şura Suresi, 24)

Hak olan, zaten açıkça kendisini göstermekte, üstünlüğünü sergilemektedir. Bunu görmemek, üstelik bilim dünyasının içinde olup görmemek, ancak görmeyi istememekle mümkün olabilir. Zaten dünya hayatı da bu ikisi arasındaki ayrımın ortaya çıktığı, ahirette adil hesaplaşma için insanların imtihan edildiği bir deneme yeridir. Dünya hayatı, Allah'ın varlığını gören ve O'nu takdir edenlerle, Allah'ın varlığını görmek istemeyen ve inkar yoluna sapanların kendilerini tanıtmaları için yaratılmıştır. Batılın haksız olduğunun görülmesi ve hakkın hak olarak pekişmesi için dünya hayatında böyle bir kıyasın varlığı gereklidir. Unutulmamalıdır ki, batıl olanı savunanlar, mutlaka yenilgiye uğrayacak, Allah'ın ihtişamlı yaratışını ve mutlak varlığını görmezden geldikleri için varlığından şüphe ettikleri ahirette hiç beklemedikleri bir karşılık alacaklardır.