Bakterilerin Aklı

 

Son yıllarda bakteriler üzerinde yapılan gözlemler, bu tek hücreli canlıların son derece "akıllı" davrandıklarını, içinde bulundukları ortamı değerlendirip karar verdiklerini göstermiştir. Ünlü moleküler biyolog Michael Denton bu konu hakkında şöyle yazar:

Bir toz zerresinden bile daha küçük olmalarına rağmen, amipler, çok daha kompleks canlılara benzer yaşam stratejileri izlerler. Eğer bir amibi alıp onu bir kedinin boyutlarına getirebilseydik, bu memeliyle yaklaşık aynı derecede bir zekaya sahip olduğunu görecektik. Peki ama bu küçücük canlılar nasıl olup da bu denli iyi hesaplanmış kararlar alabilmektedirler?.. Bir amip yakalamak istediği avını bilinçli olarak kovalar, avı yön değiştirdiğinde o da onun ardından yön değiştirir, bu takibi uzun süre devam ettirir. Bu davranışlar moleküler düzeyde açıklanamamaktadır.67

Üstteki alıntının son cümlesine dikkat etmek gerekir. Amiplerin davranışları, "moleküler" düzeyde, yani kimyasal reaksiyonlarla, fiziksel etkilerle açıklanabilecek türden değildir. Bu canlılar, bilinçli olarak, karar vererek hareket etmektedirler. Ama ne ilginçtir ki, ne bir beyne, ne de sinir sistemine sahiptirler. Protein, yağ ve sudan oluşan bir hücredirler.

Bakterilerin akıllı davranışlarını gösteren başka örnekler de vardır. Ünlü Fransız bilim dergisi Science et Vie'nin Temmuz 1999 sayısında bildirildiğine göre, bakteriler birbirleri ile haberleşmekte ve bu haberlere dayanarak karar vermektedirler.

Science et Vie'nin anlattığına göre, bu haberleşme son derece kompleks bir sistemle işlemektedir. Bakterilerin yüzeyinde elektrik sinyalleri yayan ve algılayan mekanizmalar vardır. Bakteriler bu sayede birbirlerine sinyaller yollar, içinde bulundukları ortamın özellikleri, bu ortamdaki besin durumu gibi bilgileri aktarırlar. Bu bilgilere göre de, daha ne kadar çoğalmaları ve çoğalmayı ne zaman durdurmaları gerektiği konusunda karar verirler.

Kısacası, gözle görülemeyecek kadar küçük canlılar, etrafları hakkında bilgi toplamakta, sonra bunları yorumlayıp birbirlerine aktarmakta ve ardında da belirli bir yönde karar verip uygularlar. Hem de grup halinde!

Ciddi bir akıl, zeka ve bilinç gerektiren bu tür davranışların ne beyni ne de sinir sistemi olmayan bir mikro organizma tarafından gerçekleştirilmesi bu  akılcı, planlı, hesaplı ve kararlı davranışların kaynağının kendisi olamayacağını göstermektedir. Bu durum ise açık bir mucizeyi ortaya koyar: Demek ki onu akılcı bir biçimde yöneten bir başkası vardır. O da onu yaratan ve her davranışını ona ilham eden Allah'tır. Aslında bu gerçek yalnızca bakteriler için değil tüm canlılar için geçerlidir. Kuran'da bu gerçek şöyle bildirmektedir:

... O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur.... (Hud Suresi, 56)

Buraya kadar canlı ve cansız varlıklar aleminde ele aldığımız mucize örnekleri, kitabın başında da belirttiğimiz gibi, sonsuz bir mucizeler zincirinin yalnızca birkaç halkasından ibarettir. Allah'ın hangi yaratmasına bakarsak bakalım mutlaka çok büyük bir mucize ile karşı karşıya geliriz. Ancak önemli olan, kişide bu mucizeleri farkedecek ve anlayacak ince bir kavrayışın olmasıdır. Çünkü bir mucize ne kadar açık ve büyük olursa olsun, bu mucizeden Allah'ın varlığına ve sonsuz büyüklüğüne varabilmek ancak iman edenlere özgü bir meziyettir.

İnkar edenler en açık mucizeyle dahi karşılaşsalar, sahip oldukları ön yargı, kibir, dünya hırsı gibi olumsuz özelliklerden ötürü bunun mucize olduğunu kabul etmezler, görmezden gelirler. Ya da akılsızca ve gülünç yorumlar yaparak bu mucizeyi örtbas etmeye, sıradan, olağan ve önemsiz göstermeye çalışırlar. Oysa yalnızca bu kitapta bahsedilen mucize örneklerinden tek birisi dahi normal zekaya sahip vicdanlı bir kişinin iman etmesi için yeterlidir. Ancak, inkar edenler akıl ve şuurdan yoksun oldukları için Allah'-ın insanları çepeçevre saran mucizelerini kavrayamazlar. İnkar edenlerin mucizeler karşısındaki tutumu ayetlerde şöyle tarif edilir:

Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: "(Bu,) Süregelen bir büyüdür" derler.

Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş 'sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.' (Kamer Suresi, 2-3)

Ayetten de anlaşıldığı gibi inkar edenlerin mucizelere karşı olan kayıtsızlıkları ve yüz çevirmelerinin altında hevalarına uymak, yani nefslerinin sınırsız istek ve arzularının peşinden gitmek vardır. Dolayısıyla mucizeleri kabul etmek onlar için, Allah'ı ve ahiret gününü kabul etmeleri anlamına gelecektir. Aynı zamanda da Allah'a hesap vereceklerini, Allah'ı tanımamanın ve O'na boyun eğmemelerinin karşılığını göreceklerini kabul etmeleri anlamına gelecektir.

Elbette ki bu durum inkar edenlerin hiç işine gelmez. Bu yüzden yalanlarlar. Ancak gerçekleri kabul etseler de etmeseler de sonuç değişmeyecek, ayette bildirildiği gibi "her iş 'sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır". (Kamer Suresi, 3) İnkar edenlerin apaçık olan mucizeleri yalanlaması, gerçekleri ve ahirette görecekleri karşılığı değiştirmeyecektir.

İnkar edenlerin, Allah'ın yaratmasındaki hiçbir kuşku götürmeyen mucizeleri görmemeleri aslında Allah'ın her devirde inkar edenler üzerinde işleyen bir kanunudur. Bu gerçek ayetlerde şöyle anlatılır:

Olanca yeminleriyle, eğer kendilerine bir ayet (mucize) gelse, kesin olarak ona inanacaklarına dair Allah'a yemin ettiler. De ki: "Ayetler (mucizeler), ancak Allah katındadır; onlara (mucizeler) gelse de kuşkusuz inanmayacaklarının şuurunda değil misiniz?

Biz onların kalplerini ve gözlerini, ilkin inanmadıkları gibi tersine çeviririz ve onları tuğyanları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda terkederiz.

Gerçek şu ki, biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, -Allah'ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar. (Enam Suresi, 109-111)