Tüycüklerin Hareket Sistemi

 

Tüycüklerin hareketlerini su üzerinde yüzen bir tekne gibi düşünebiliriz. Yüzeyi su ile temas eden ve itme gücü sağlayan mikrotüpler, kürek görevi görmektedirler. Birbirine bağlı dokuz çubuk, aralarındaki bağlar sayesinde kürekler gibi kayabilirler. Dynein proteininin kolları, motorlardır ve hareket sistemine güç sağlarlar. Neksin kolları ise bağlantıları oluşturur ve motorun gücünü bir mikrotüpten diğerine iletirler. Böyle bir sistem, bir gemiyi ya da bir hücreyi de hareket ettirse farketmez; bu hareketin sağlanması için pek çok parçanın bir arada bulunması ve birbirine büyük bir uyumla bağlanmış olması gerekir. Her parça doğru yere konmadıkça, bu parçalar hiçbir işe yaramaz. Hurda yığınlarının bulunduğu yerler buna bir örnektir. Herhangi bir hurdacıda bulunan malzemelerin hepsi atıl halde dururlar. Ancak bir makina mühendisi bu hurda yığınına gelip, işine yarayacak parçaları seçip, aklında tasarladığı makinayı bir plan dahilinde monte ettiğinde, ortaya işlevleri olan, kompleks ve akıl ürünü bir makina ortaya çıkar.

Görüldüğü gibi, herbir parçanın oluşması için nasıl bir akıl ve bilinç gerekiyorsa, proteinlerin işe yarar bir yapı oluşturabilmeleri için de aynı şekilde akla, bilince, tasarıma ve bir amaca ihtiyaç vardır. Proteinlerin bir şekilde oluştuklarını varsaysak bile, bunların hepsini bir hücrenin içine şırınga ettiğimizde, bir araya gelip tüycükler gibi kusursuz işleyen yapılar meydana getirmelerini bekleyemeyiz. Akıl sahibi bir varlığın bunları organize etmesi ve uygun şekilde bir araya getirmesi gerekir.

Evrim teorisi ne proteinlerin oluşumunu ne de bu proteinlerin bir araya gelerek kompleks ve tek bir parçasının bile eksiltilemeyeceği yapıları, makinaları, motorları, bilgi bankalarını, fabrikaları oluşturmalarını kesinlikle açıklayamaz. Tesadüflerin bu kadar kompleks ve kusursuz sistemler meydana getirmesi imkansızdır. Ayrıca canlı hücresindeki tüycükler gibi en küçük sistemlerin dahi oluşabilmesi için yüzlerce proteinin, enzimin, molekülün aynı anda bir arada bulunması gerekir. Hatta biyokimyacılar, yaptıkları araştırmalarda hücrenin hareketini burada söz edilmeyen 200 kadar protein tarafından daha desteklendiğini bulmuşlardır. Yüzlerce proteinden bir tanesinin dahi olmaması, diğerlerinin hiçbir işe yaramamasına neden olacaktır.

Böyle bir durumda, canlılığın aşama aşama ve yavaş yavaş küçük değişimlerle meydana geldiğini iddia eden evrim teorisi, tüycüklerin oluşumunu kesinlikle açıklayamaz. Darwin'in Kara Kutusu isimli kitabı ile evrim teorisine çok önemli eleştiriler getiren ve kitabında proteinlere ve hücrelerdeki tüycüklere geniş yer ayıran mikrobiyolog Michael Behe, evrim teorisinin tüycükler gibi kompleks yapılar karşısındaki çöküşünü ve çaresizliğini şöyle ifade etmiştir:

Biyokimyacılar, tüycük ve kırbaç gibi görünürde basit olan yapıları incelemeye başladıkça, inanılmaz derecede bir komplekslikle karşılaşmışlardır. Bunlar düzinelerce ve hatta yüzlerce ayrı parçadan oluşmaktadır. Aslında bizim burada üzerinden bile geçmediğimiz daha birçok parça, tüycüklerin çalışabilmesi için gereklidir. Gerekli parçacıkların sayısı arttıkça, sistemin bir araya getirilmesindeki zorluk da artar ve ortaya atılan dolaylı senaryolar da çıkmaza girer. Darwin de giderek daha çok hata yapmaya başlar. İlgili proteinler üzerinde yapılan çalışmalar, sistemin karmaşıklığını açıklamaya yetmemiştir. Problemin hassasiyeti çözümlenememiş giderek daha da içinden çıkılmaz hale gelmiştir. Darwin'in teorisi tüycük ya da kırbaç hakkında bir açıklama yapamamıştır. Yüzme sistemlerindeki karmaşıklık, Darwinistlerin aslında hiçbir zaman bir açıklama yapamayacağını da göstermektedir… Tüycük, Darwin'e problem çıkaran sistemlerin sadece bir tanesidir.44 

Michael Behe'nin de belirttiği gibi, hücreleri hareket ettiren tüycükler, Darwinizm'i yalanlayan gerçeklerden sadece bir tanesidir. Canlılık, tüycükler gibi sayısız yaratılış mucizesi ile donatılmıştır. Her yaratılış mucizesi ise bize, Yüce Rabbimizin sonsuz gücünü, aklını, ilmini, benzersiz yaratışını ve yaratıştaki sanatını tanıtır. Akıl ve vicdan sahibi her insan bu delilleri gördüğünde, Allah'ın herşeyin tek hakimi olduğunu kavrar:

Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbi'dir… (Şuara Suresi, 28)