Anahtarlar ve Kilitler

 

Hormonlar genel olarak insan vücudunun iç ortamını düzenlemek üzere programlanmış ve kodlanmış bir sinyal grubu olarak tanımlanır. Bu sinyallerin her biri farklı organ ve dokulardaki hücreleri uyarır. Bir hormon hedef hücresine varıncaya kadar geçtiği birçok dokuda fark edilmez. Peki hedef hücre kendi hormonunu nasıl tanır?

Hedef hücrelerin yüzeylerinde bir anten (algılayıcı) bulunmaktadır. Hormon bu anten ile tam olarak birleşir. Anten ve hormon birbirlerine o kadar uygun yaratılmışlardır ki, gönderilen hormon hiçbir zaman yanlış antene bağlanmaz.

Bu şekilde her hormon bir anahtara, bu hormonun etkilediği algılayıcı da yalnızca o anahtarla açılabilecek özel bir kilide benzer. Ancak hormon ve hedef hücre arasındaki üç boyutlu uyum, anahtar ve kilit arasındaki üç boyutlu uyumdan çok daha karmaşık ve üstündür. Sadece bir hormon kilide uyar ve o hücrenin genel yapısını etkiler. İşte bu uyum sayesinde hiçbir zaman yanlış bir organ ya da doku harekete geçirilmez.51

Hormon molekülünün hücrenin yüzeyinde bulunan antene kenetlenmesiyle birlikte hücrenin içinde bir dizi zincirleme reaksiyon gerçekleşir. Bu reaksiyonlar sonucunda hücre kendisine emredilen görevi yerine getirir. Olay şöyle gerçekleşir;

Örneğin gönderilen emir hücreye özel bir protein üretmesini emrediyorsa, hücrenin içinde bulunan çeşitli enzimler harekete geçer. Bu enzimler hücrenin bilgi bankası olan DNA'ya giderek üretilmesi gereken proteine ait bilgiyi bulur ve kopyalar. Böylece gerekli proteinin üretimi başlamış olur.

Sistemin elemanları bir zincirin halkaları gibi çalışır. Bu halkalardan herhangi birinin görevini yapamaması zincirin kopmasına, yani bütün sistemin bozulmasına neden olacaktır. Böyle bir aksaklığın sonuçları vücut için çok ağır olur; hatta kimi zaman ölümle sonuçlanır.