Oksijen Taşıyıcıları

 

Solunumun ana amacı vücut hücrelerindeki karbondioksidin dışarı atılması ve yerine oksijen alınmasıdır. Bu işlemler vücut dokularından çok uzak bir yerde, akciğerde gerçekleşir. Bu durumda akciğerden vücuda giren oksijenin bir şekilde dokulara taşınması, dokularda ortaya çıkan karbondioksitin de aynı şekilde akciğere ulaştırılması gerekmektedir. Peki bu ulaşım nasıl yapılacaktır?

Oksijen ve karbondioksitin, insan vücudu içindeki yorulmak bilmez taşıyıcıları kan sıvısında bulunan alyuvarlardır. Akciğerde kanla temas eden alyuvarlar, hücrelerden getirdikleri atık madde olan karbondioksidi keseciklerin içine boşaltırken, kesecik içindeki oksijeni emerler. Bu işlem çok özel bir zar boyunca gerçekleşir. Bu zarın bir tarafını kesecik -alveol- içindeki oksijenli hava oluştururken, diğer tarafta ise içinden sadece tek bir alyuvarın geçebileceği genişlikteki kılcal uzantılar vardır. Bu şekilde oksijen molekülü sorunsuz olarak alyuvarlarla temas haline geçer.

Oksijen molekülü alyuvarların içinde bulunan hemoglobin adlı bir molekül tarafından hücrelere taşınır. Hemoglobin molekülü çok özel bir tasarıma sahiptir. Dış görünüşü oksijen veya karbondioksit taşımaya çok uygun bir çeşit fincan altlığı biçimindedir. Akciğerde oksijene bağlanan hemoglobin, kan dolaşımı yardımıyla vücudun derinliklerine doğru yol alır. Oksijene ihtiyacı olan dokulara ulaşıldığında bir mucize gerçekleşir. Çok özel bir tasarıma sahip hemoglobin molekülü, ortamdan kimyasal olarak etkilenir ve oksijenle arasında kurulu olan kimyasal bağ kopar. Hemoglobin bunun sonucunda yükünü yani oksijeni bırakır. İşte bu oksijen molekülü orada bulunan hücrelere hayat verecektir.

Hemoglobinin görevi burada bitmez. Hemoglobin ortamdan uzaklaştırılması gereken karbondioksidin akciğerlere taşınmasında da çok önemli bir rol oynar. Bu olay şöyle özetlenebilir:

Hücre solunumu ile meydana gelen karbondioksit, hücrelerden doku sıvısına, doku sıvısından kılcallara geçer. Karbondioksidin bir kısmı alyuvarlarda hemoglobinle birleşerek karbamino hemoglobin şeklinde taşınır. Bir kısmı ise karbonikanhidraz enziminin etkisiyle su ile birleşerek karbonik asidi oluşturur.  Daha sonra karbonik asit bikarbonat ve hidrojen iyonlarına ayrışır. Açığa çıkan hidrojen iyonu, hemoglobin tarafından tutulur. İşte karbondioksit bu şekilde doku kılcallarından toplardamarlarla kalbe getirilir. Kalpten de akciğere taşınır. Akciğerlerde gerçekleşen çeşitli işlemlerden sonra karbondioksit soluk verme esnasında dışarı atılır.65 

Hemoglobinin yapısında dikkate değer bir özellik vardır. Hemoglobin, oksijeni taşıyabilecek yeteneğe sahip olduğu gibi aynı zamanda taşıdığı oksijeni doğru anda doğru yere bırakabilecek yeteneğe de sahiptir. Bunu başarmasının ardındaki sır oksijen ve hemoglobin arasında kurulan kimyasal bağda saklıdır. Hemoglobinin bu özelliğinin öneminin tam olarak anlaşılabilmesi için şöyle bir değerlendirme yapmakta fayda vardır:

-Eğer hemoglobin ve oksijen arasında kurulan bağ biraz daha zayıf olsaydı, hemoglobin oksijene bağlanamaz ve dokulara oksijen ulaştırılamazdı. Bu durum canlı için mutlak bir ölüm olurdu.

-Tam tersine bir olay gerçekleşseydi ve hemoglobin ile oksijen arasında kurulan bağ biraz daha güçlü olsaydı, bu sefer hemoglobin ve oksijen çifti dokulara ulaştıklarında birbirlerinden ayrılamazlardı. Bu durumda hücreler yine oksijensiz kalır ve canlılar birkaç dakika içinde ölürlerdi.

Yukarıdaki iki madde hemoglobinde özel bir tasarım olduğunun apaçık bir kanıtıdır. İnsan vücudunda oksijenin taşınması için mükemmel bir sistem yaratılmıştır. Bu sistem içinde yer alan her detay Allah'ın ilminin sınırsızlığını ve sonsuz gücünü bizlere kanıtlar. Düşünüldüğünde hemoglobin ve oksijen arasında kurulan moleküler bağın gücünün miktarı konusunda dahi sonsuz ihtimal olduğu kolaylıkla anlaşılacaktır. Ancak bu sonsuz ihtimalin içinden olabilecek en uygun bağ hemoglobin ve oksijen molekülü arasında kurulmaktadır. Bağın gücü ne az ne de fazladır. Tam olması gereken miktardadır. Bu, tesadüfen oluşması imkansız bir durumdur. Apaçık bir planın, bir tasarımın ürünüdür.

Bu molekülün üretiminde meydana gelebilecek herhangi bir bozukluk, solunum işleminde ortaya çıkacak bir aksaklık, kanın pompalanmasında gerçekleşebilecek herhangi bir sorun, kanın içeriğinde olabilecek muhtemel bir değişiklik (bunun gerçekleşmesi için böbrekle ilgili basit bir problem yeterlidir) öncelikli olarak çok ağır hastalıkları, sonucunda ise ölümü getirecektir. Öyleyse bu büyük düzeni oluşturan parçalardan hiçbirinin tesadüflerle, kendi kendilerine oluşmalarına kesinlikle imkan yoktur. Hepsi aynı anda, tek bir bedende meydana gelmelidir. Üstelik bu, insan vücudundaki sadece tek bir hücredeki oksijen taşınma işlemi için değil, dünyadaki milyarlarca insanın her birinin trilyonlarca hücresinde tek tek gerçekleşen işlemler için de geçerlidir.

Peki bu kusursuz tasarım kimin eseridir? Hemoglobinin oksijeni taşımaya başladığı yer akciğerlerdir. Ancak bu karmaşık molekülün üretimi ise tamamen kemik iliğinin kontrolündedir. Kemik iliği hücrelerinin, kendilerinden çok uzaktaki bir organda olup bitenlerden haberdar olması ve ihtiyaca göre işlemler yapmaya karar vermesi mümkün müdür? Elbette ki bu akıl dışı bir kabul olacaktır.

Solunum sistemi içinde yer alan her detayda üstün ve benzersiz bir aklın delilleri görülmektedir. Son derece karmaşık, ancak o derece kusursuz olan bu sistemin varlığı hiçbir şekilde rastlantılarla açıklanamaz. Bunun tek açıklaması yaratılıştır. Allah insanları bugünkü kusursuz vücut yapılarıyla yoktan var etmiştir.

 

O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "ol" dediği gün (herşey) oluverir, O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün, mülk O'nundur. O, gaybı ve müşahede edilebileni bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır. (En'am Suresi, 73)