İSLÂMDA  KADINLA ERKEĞİN  MÜSÂVLİK CİHETLERİ  
     Bütün insanlar, yaradılış ve zahiri görünüş itibariyle güzel sûrette ve müşterek vasıflara sahip olarak yaratılmışlardır. Fakat Ahsenitakvirri üzere yaratılan insan, ancak yaradana inanıp ve emirlerine boyun eğmekle faziletli ve üstün varlıkdır.
     6 - TÂLİM ve TERBİYE BAKIMINDAN EŞİTLİK
     Kadınların, talim ve terbiyesine ehemmiyet vermek ve erkeklere yapılan tâlim ve güzel terbiyenin pek çoklarını aynî seviyede öğretmek dini bir vecibedir. Fakat bütün talim ve terbiye Îslâm'ın emir ve yasaklarına riâyet ederek her türlü meşrûiyet dahilinde olması şarttır.
     İnsana bilmediğini sorup öğrenmesi farzdır. Bu farziyet insan olup inanan erkek ve kadın her ferdin üzerine lâzımdır. Bir kadının müşkilini yakınlarından olan erkeğin sorup öğrenmesi ve ona öğretmesi lâzımdır. Fakat erkek olmazsa kadın kendisi meşru imkânlarla sorup öğrenmesi lâzımdır.
     Bu husus Kur'an'ı Kerimin pek çok ayetlerinde beyan edilmektedir. Cümleden bir tanesi şu mealdeki âyeti celiyledir:
     "Eğer bilmiyorsanız zikir erbabından (bilenlerden) sorun " (Nahl Suresi, 43)
     Hadis-i Şerifte Resûlü Ekrem (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyuruyor :
     "Ensar kadınları (Medineli müslümanların kadınları) ne iyi kadınlardır. Haya (ve utanç) ları kendilerini, dinlerini öğrenmekten men etmedi" (Buhari, Müslim)
     Yukarıdaki âyeti Celiyle, erkek ve kadın bilmeyenlerin bilenlerden sormalârının lüzumunu, Hadis-i Şerif de dîni bilgilerini öğrenen kadınları methü senâ ediyor.
     Şu halde İslâm'ın hükümleri gereğince, erkek ve kadın ilim ve irfan için meşrû yollardan öğrenmeye gayret etmesi lâzımdır. Fakat yabancı erkeklerden yalınız başına bir kadının ilim tahsil etmesi veya onsekiz saatlik mesafede uzak olan yerlere kendinin yakın mahremlerinden bir erkek kimsesi olmadan ilim tahsiline gitmesi, elbette İslâm'ın yasakladığı haramlardandır.
     Diğer bir Hadis-i Şerif de Rasulü Ekrem [S.A.V.] şöyle buyuruyor:
     "İlim talep etmek (öğrenmek veya öğrenmeye çalışmak) her müslüman üzerine farzdır." (Beyhaki)
     Bu Hadis-i Şerifte Müslimin' kelimesinden sonra Müslimetin; kelimesini de söylemek şöhret bulmuştur. Müslim-Müslüman erkek demektir.' Müslimetin-Müslüman kadın, demektir. Her ne kadar Müslimetin' lafzını söylemek meşhur olmuş ise de, Hadis-i Şerifin aslında yoktur. Fakat mana itibariyle sahihdir. (Elmer'etü Beynelfıkhı velkanun, S. 29)
     Yâni Müslüman erkeğe ne farz olursa. Müslüman kadına da aynı şey farzdır.
     Meselâ : Mükellef Müslüman erkeğe, îman farz, namaz farz, zengin olursa, zekat ve hacc farzdır. Bunlar kadına da aynı farzdır. Ancak kadına farz olan haccı eda edebilmesi için uzak mesafede ve sefer müddeti olan memlekette ise, yanında kocası, babası, oğlan kardeşi ve bunlara benzer ebediyen nikahlanması haram olan bir erkekle gitmesi şarttır. Kezâ orucun farzlığı da aynıdır. Ancak kadın orucu tutacağı zaman ana halinde veya nifaslı olmaması şarttır. Bu mâniler olduğu taktirde o günleri yer, temiz günlerinde kaza eder.
     Her müslüman erkek ve kadına yapacağı dînî, dünyevi işlerin ve vazifelerin hükümlerini, iyi ve fesat taraflarını öğrenmesi farz ve lâzımdır. Aynı zamanda erkek çocuk olsun kız çocuğu olsun, kendilerine farz olan vazifelerini öğretmekte baba ve analarına farzdır.
     Erkek çocuğa ileride babalık vazifelerini, kız çocuğuna da analık vazifelerini öğretmekte bu vecibelerdendir. Fakat bu hükümler İslâm'ın beyan ettiği mecburiyet dahilinde ve meşru şekilde olması da şarttır. Aksi halde İslâm'ın müsaade etmediği yollardan ve yollarla onlara ilim adı altında sapıklık ve küfür öğretilebilir.
     Ne yazık ki, bulunduğumuz asırda pek çok baba ve anaların veya çocukların terbiyesi ile meşgul olanlar, İslâm'ın beyan ettiği şekilde dînî, dünyevi. maddî manevi, dünya ve âhiretle ilgili her çeşit faydalı ve zarûri bilgileri öğretmeyip veya öğrettirmeyip, şehvet ve göbekten aşağıya hicap eden uçkur bilgileriyle meşgul ediyorlar.
     Kadını ve kız çocuklarını vazodaki çiçek gibi muhafaza etmesi lâzım gelirken kocası, babası veya başka yakınları dansda, baloda, pavyonda, sinemada ve hatta sokaklarda cinci sapıklık ve insan nesline yakışmayan hayvanî zevklerle hayatlarını öldürüyorlar. Ve böyle çirkin hareketlerini îlân ve telkin etmekle meşgul ediyor veya ettiriyorlar.
Taklitçilik ve modacılık almış yürümüştür. İslâm'ın müsaadesi dahilinde bulunacağı ve müslüman kadınlarını taklit edeceği yerde, küfrün ve kâfirlerin îcat ettiği îmana ve ahlaka saldıran, insanları hayvanlaştıran gayri meşru ve edep dışı modalar taklit ediyorlar.
     O hale gelmiş ki, hayvanların her şeyi meydandadır. Sosyete ve moda diye bedeninin her tarafını açmak için çareler arıyor ve açıyor. Yani her şeyi meydanda olan hayvanlarla adeta yarışıyorlar.
     Her müslüman, baba ve ana, dünyaya gelen çocuğuna dini bilgisini öğretmesi her çeşit küfür tehlikelerinden korunma çarelerini öğretmesî farzdır. Binaenaleyh bu çocuk, oğlan olsun kız olsun, ayırım yapmadan meşrû yollardan dîni, dünyevi, maddi ve mânevi bilgileri öğretmesi şarttır.

Mustafa Uysal