İSLÂMDA  KADINLA ERKEĞİN  MÜSÂVLİK CİHETLERİ  
     Bütün insanlar, yaradılış ve zahiri görünüş itibariyle güzel sûrette ve müşterek vasıflara sahip olarak yaratılmışlardır. Fakat Ahsenitakvirri üzere yaratılan insan, ancak yaradana inanıp ve emirlerine boyun eğmekle faziletli ve üstün varlıkdır.
     10 - BÂZI VAZİFELERİ YAPMADA EŞİTLİK :
     Kadın, İlim ve irfan ile mükellef olması hasebiyle âlim olur, Müftü (fetva verici) olur, velî olur ve ârif olur. Kadın, erkek gibi iyiliği kendi cinsine ve icabettiği zaman meşrûiyet dahilinde erkeklere emreder, kötülükten nehyeder. Fakat bütün bu vazifeler erkeğin olmadığı veya kadından başka bilenin bulunmadığı zarûretler karşısında caizdir.
     Kadın, bulunduğu memlekette ve meşru şartlar altında hakim olabilir. Fakat sefer müddeti mesafelere ve pek çok tehlikeli yerlere gitmesi ve yabancı erkeklerle görüşmesi gibi haramlarla karşılaşacağından, Devlet Reisi olamaz. (Elmeretü b•ynelfıkhı velkanun, 39 vs izmitli ismail hakkının, El- cevabü<ssedid, 132)
     Bu vazifeleri yapan veya yapacak olan kadının, eli, yüzü ve topuklarından aşağı ayağı hariç her tarafı örtünmüş olması erkeklerle karışmaması, yabancı bir erkekle bir kadının yalınız başına bir odada kalmamaları ve yukarıda bahsettiğimiz, aşağıda bahsedeceğimiz kötü netice meydana getirecek her türlü haram sebeplerden kaçınması ve gereken her muşrû çarenin bulunması şarttır.
     Kadınlarda; erkekler gibi dinî vazifelerle mükellef olduğu gibi emri bilmaruf ve nehyi anilmünker (iyiyi tavsiye ve kötülükten men etme) ile mükellef, alim, velî olabilir fetva verebilecekleri pek çok hakikatlerle sabittir. Kadınlar hem cinsi olan kadınlara, çocuklarına, yakınlarına ve icap eden zarûretler karşısında müslüman erkeklere İslâm'ın beyan ettiği edep ve tesettür dahilinde bu vazifeleri yapabilir:
     Kur'an-ı Kerimde meâlen şöyle buyurulmuştur. "Mümin erkekler de, mümin kadınlarda birbirinin velileri (dostları ve yardımcıları) dır. Bunlar (erkek ve kadın müminler, insanlara) iyiliği emrederler, (Onları) kötülükten vaz geçirmeye çalışırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, Allah'a (C.C.) ve Resulüne itâat ederler. İşte bunlar, Allah onları rahmetiyle yargılayacaktır. Çünkü azimdir, hakimdir." (Tevbe Suresi, 71)
     Hz. Aişe (R.A.) validemiz, Râbiatüladeviye hanım ve emsali kadınlardan fakih ve alim kadınların İslâm'a pek çok hizmetleri olmuştur.
     Buraya kadar saydığımız maddelerden anlaşılmıştır ki, kadınlarla erkekler arasındaki müsavilik yönlerini şöyle hülasa edebiliriz :
     a) İslâm'da, insanlık şerefi ve kemali bakımından kadınlar erkekler gibidirler. Zahiren erkekte ki güzel siyret ve varlıklara sahiptirler. Binaenaleyh erkeklerin şeref ve haysiyeti ne ise, kadınlarda aynı şerefe ve kıymete sahiptirler.
     b) Erkek, küçüklüğünden îtibaren talim, terbiye ve ilahi emirlere muhatap olması zamanına ve ondan sonra ölünceye kadar ne gibi ilâhi tekliflere muhatap ve mükellefse, kadın da aynı hükümlerle yükümlü ve muhataptır.
     MESELA: Erkeğe, yedi yaşından itibaren îman etmesi hükmü ve mükellefiyeti aynı zamanda namaz kılmasına alıştırmak keyfiyeti kadın da aynıdır. Mükellef olduğu zamân erkeğe imanı kesbi ve namaz kılmak, zekat vermek, hacca gitmek, anaya babaya itaat etmek, helal lokmayı yiyip, hâramdan kaçınmak gibi dini vazifeleri yapmak erkeklere nasıl farz ise, kadınlara da aynı farzdır.
     Öğrenilmesi ve yapılması farz olan bütün bilgi ve amelleri öğrenmek ve yapmak istisnasız erkek olsun, kadın olsun bütün müslümanlara farzdır.
     Küçük yaştan itibaren büyüyüp ölünceye kadar koruma, bakım ve hürmet etmeğe erkek. neye layık ise, kadın da aynı haklara sahiptir. Hatta bazı yerlerde kadına hürmet ve şefkat erkekten de elzemdir, Evladın anasına itaat ve hürmet etmesi babadan daha ziyade olduğu bu cümledendir. Nitekim beşinci maddede bu gerçek bir Hadis-i şerifle açıklanmıştır,
     c) İslâm bütün, malî tasarrufta kadınların erkekler gibi aynı haklara sahip olduğunu beyan etmiştir. Elbette bu malikiyyet erkeklerde olduğu gibi kadında da sinni ruşde (Ergenlik ve buluğ yaşına) vardığı zamandır. Bâlığa ve mükellef olan bir kadının mülkünde ne babası, ne kocası ve ne de kadının kardeşi gibi mahremlerinden birinin salahiyet ve tasarrufu vardır. Bütün tasarruf ve yetki malın sahibi olan kadınındır. Kadın malını satar rehin verir, bağışlar, emanet bırakır ve icara verir, kefil ölür, vekil olur. Dava eder, vasiyet eder ve sair hakları na sahiptir.
     Binaenaleyh bir erkek nasıl malını harcarsa, muhafaza etme, hayra sarfetme, satma ve alma gibi tasarruflarla malının sultanlığını yapar ve sahipse, kadında aynı haklara sahiptir.
     Hülâsâ'i Kelam; kadınla erkek beşerî ve insani hayatta aynı seviyede müşterekî yaradılışın îcabı eşit haklara ve insanlığın terakki ve medeni hayata kavuşabilmesi için, İslam'ın beyan ettiği meşrûiyyet dahilinde el ele verib çalışmaları gerekir. Fakat gayrî İslâmi görüş ve hareketlerini örnek edinmek insanlık ve müslümanlık dışında batıl ve en kötü hareketlerdendir.

Mustafa Uysal