Taaddüdü Zevcat  
     Yaratılış ve yaşayış itibariyle erkeklerle kadınlar arasında farklar vardır. Kadınlar doğum, ev işi, çocuk bakımı ve daha pek çok yıpratıcı meşakkatlerden dolayı bir kadın kocasının gerekli ihtiyaçlarını karşılayamadığını ve hatta pek çok hastalık ve arızalara yol açtığı görülen hallerdendir. Binaenaleyh bir erkeğe bir kadının kâfi gelmediği ve gelmeyeceği zamanlar ve şahıslar olabilir.
     Bazı erkeklerde, cinsi arzunun kuvvetli olması ve âilenin de çeşitli sebeplerden dolayı ihtiyaca cevap veremediğinden, o erkeğin başka bir kadına ihtiyaç duyma zarûri hal alır.
     İşte, beşer hayatında görülen bu ihtiyaç her devirde ve her zaman görüle gelmiştir. Bütün milletler, bu ihtiyacı karşılamak için çeşitli sebep ve şartlarla yaşaya gelmiş, hatta bazı kavimlerde bir erkek hadsiz ve hudutsuz pek çok kadınlarla evlenmiş ve cinsi temas kurmak suretiyle yaşamışlardır. Bu yaşayış hakka bağlı olan milletler arasında meşrû olan nikah şartlarını bulundurmak suretiyle olmuştur, îman izan sahibi olmayanlar da, gayri meşrû şekilde yaşaya gelmişlerdir.
     Meşrû yolu bırakıp gayri meşrû yollarda mesela: Dans, Balo ve emsalî şekillerin neticesinde gayri meşrû yaşayış, 20 nci asırda da mârifet hâlini almıştır.
     Bazı kadınlarda, ana hali görülmez ve çocuk doğurmaz veya hastalık ve zayıflıktan ötürü, doğum yapma tehlikesi olur. Halbuki erkekler, neslinin çoğalması ve devamı için çocuk arzu eder. Bu sebepten dolayı da bir kadını daha nikâhlamak zarûreti hasıl olmuş olur. Elbette bu halin meşrû imkânları lâzımdır.
     İşte beşerî hayatın intizam ve saadetini temin edip gayri meşru yollara sapmamaları için, insan oğlunun hayatını tanzim eden yüce kitabımızda ulu Allah (C. C.) şöyle beyan buyuruyor :
     "Sizin için helâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâh edin. Şayet (bu suretle de) adalet yapamayacağımızdan endişe ederseniz, o zaman bir (tane ile), yâhut mâlik olduğunuz cariye (ile iktifa edin). Bu (tek zevce) sizin (hakdan) eğrilip sapmamânıza daha yakındır." (Nisâ Suresi, 3)
     İslâm'dan evvel zevcelerin (karıların) sayısı tahdit edilmiş değildi. Onun için bir adamın on, hatta daha fazla karısı bulunabilirdi. Bu ayeti kerime ile zevcelerin sayısı azamî dörde indirilince, bundan ziyade karısı bulunan müslümanlar, dörtten fazlasını derhal terk ettiler.
     Karıları arasında "Adâlet": yedirme, giydirme, barındırma, zevcî muamele, sevgi vesaire hususunda tam bir müsaviliktir. Bu temin edilemeyince ki; hemen hemen temini imkânsızdır. Bu takdirde bir karı ile iktifa etmek zarûridir.
     Yukarıdaki âyeti , celileden şu hükümler anlaşılıyor.
     a) Bir erkeğin, bedenî, cinsî, malî vesair haller ile bir kadından fazla kadın alabileceğidir. Fakat bu kadınlar arasın da İslâm'ın beyan ettiği haklarını sağlamak şarttır.
     Öyle ise ey "Müslüman'ım" deyip de haram yollara sapan zavallı insan, aklını başına al, hayatını helâl yollardan kazanma imkânını sağlayarak yaşa!
     Ve yine bir kadın; erkeğin her türlü ihtiyacını karşılayamazsa, bilhassa cinsi arzusunu yerine getiremediği takdirde, erkeğin, gayri meşru yollara saparak haram olan zinayı irtikap etme yoluna sap maması için ikinci bir hanımı meşrû olan nikâhla almasını tavsiye buyurmaktadır.
     İslâm dininin müsaade ettiği bu hüküm karşısın da meşrû olan nikâhla iki veya üç karısı olanlara, "Gayri meşrû ve metres hayatı yaşıyor" demek küfürden başka bir şey değildir. Zira Kur'an-ı Kerimin cevaz verdiği ve helâl olarak beyan ettiği her hüküm meşrûdur. Beşerî kânunla yasak edildiği için gayri kanunî denilmesi daha yerinde olur.
     Meşrû şekilde nikâhlanıp iki, üç hanımı olanlara "gayri meşrû veya metres hayatı yaşıyor" diyenlerin veya kocası meşrû şekilde ikinci defa evlendiği zaman kıyâmeti koparan kadınların îmanı tehlikededir. Veya gayri meşrû yollarla nikâhsız olarak metres hayatı yaşayan veya dans, balo ve emsali yollarla zinaya tevessül edenleri ehemmiyetsiz veya hoş görenlerin halleri utanç verici ve en tehlikeli düşünce sahipleridirler. Zira bu görüş ve sözler îmanı sarsıcı veya yok edicî amellerdir.
     b) Bir kadından fazla kadın nikâhlandığı zaman aralârında adalet yapamayacak durumda olanlarında şerefli ve haysiyetli kadının şeref ve değerini düşüreceğinden ve zulmedeceğinden böyle olan erkeğe bir kadından fazla evlenmesi haramdır.
     Bir kadından fazla kadın alanlar, adâletsizlik yaparlarsa, zalimlerden olurlar. İki, üç kadın alanlar veya alacak olan erkekler, mutlak adaleti yapmaları şarttır. Binaenaleyh bu hâli yapmayanların birde fazlasını almaları elbette câiz olmaz. Bilhassa yirminci asırda bir kadının hakkını îfâdan veya korumaktan âciz olanlar için, mutlaka bir kadından fazlası haramdır.
     Hulâsa-i Kelâm İslâm'da taaddüdü Zevcât vardır ve meşrûdur. Fakat kadınlar arasında adâlet yapmak şartıyla meşrûdur.
     İslâm'ın, bir erkeğin dörde kadar kadın nikâhlamasını helâl olarak beyan etmesindeki hikmetler den biriside, savaşta, yolculuk kazalarında ve emsali yerlerde erkeklerin ölmesiyle kadınların adedi sayı itibariyle erkeklerden fazla olabileceğidir.
     Binaenaleyh İslâm., kadınların korunması ve himaye altına alınması hususunda en güzel prensipleri beyan ederek taaddüdü zevcatı mubah kılmıştır.

Mustafa Uysal