Ebeveynin Beden ile Olan Hakları
1- Hizmet ederek rızâlarını
almak.
Allahü teâlâ, ana-babaya iyilik edilmesini
emrediyor. (Nisâ 36, En'âm 151, Ankebut 8)
Hadîs-i şerîflerde de buyuruldu ki:
(Ana-babasına hizmet edenin ömrü bereketli ve
uzun olur. Onlara karşı gelenin, âsî olanın ömrü bereketsiz ve kısa olur. ) [Ey Oğul İlm.]
(Ana-babasını dîne uygun hizmetleriyle râzı
eden kimse, Allahı râzı etmiş olur, onları gazaplandıran, Allahı
gazaplandırmış olur.) [İ.Neccâr]
(Anasına-babasına âsî olan mel’ûndur.) [Hâkim]
(Ana-babası, yanında ihtiyârladığı hâlde, [onların rızâlarını alamayıp] Cenneti kazanamıyanın
burnu sürtülsün.) [Tirmizî]
(Ana-babasına iyilik edene müjdeler olsun!
Allah Onun ömrünü uzatır.) [Buhârî]
(Cihâd, fîsebîlillah [Allah yolunda] sadece kılıç sallamak değildir.
Ana-babaya veya evlâda bakmak da cihâddır. Ele muhtâç olmamak için çalışmak
da cihâddır.) [Deylemî]
Hasan-ı Basrî hazretleri, Kâ'beyi tavâf ederken
sırtında yük olan bir zât görüp der ki:
- Niçin yükle tavâf ediyorsun?
- Bu yük değil, babamdır. Bunu Şam'dan yedi defa
getirip tavâf ettim. Çünkü, bana dînimi, îmânımı öğretti. Beni islâm ahlâkı
ile yetiştirdi. Bendeki hakkı büyüktür.
- Kıyâmete kadar böyle arkanda taşısan, bir
defa kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa da gönlünü
yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur.
Anneye hürmet ve hizmet, babadan önce gelir.
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Anneye yapılan iyiliğin ecri iki mislidir.) [İ.Gazâlî]
(Önce, annene, sonra babana, kızkardeşine,
erkek kardeşine ve sırası ile diğer yakınlarına iyilik et!) [Nesâî]
(Veysel Karânî'nin kavuştuğu bütün ihsân ve
dereceler, anasına yaptığı iyilik sebebiyledir.) [R.Nâsihîn]
(Yâ Resûlallah, annem müşriktir. Ona iyilik
etmem câiz midir?) diye soran kimseye, Peygamber efendimiz, (Evet, annene
iyilikte bulun) buyurdu. (Ebû Dâvüd)
Her peygamber, kendi annesinden de üstündür.
Buna rağmen, peygamberler de, annelerine hürmet ve hizmet etmişlerdir.
Görüldüğü gibi, dünya ve âhiret rütbesi ne kadar yüksek olursa olsun,
müslüman ana-babaya hürmet ve hizmet şarttır. Hattâ kâfir olan ana-babaya da
hizmet etmek, nafakalarını vermek, ziyâretlerine gitmek lâzımdır. Küfre sebep
olan şeyleri yaptıracaklarından korkulursa, ziyâretlerine gidilmez. (Bezzâziyye)
Ana-babaya iyilik, ihsân ederek, onların
yaptıklarına karşılık şükretmelidir. Kur'ân-ı Kerîmde ana-babaya şükredilmesi
emredilmiştir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın rızâsı, ana-babanın
rızâsında, gadabı da, ana-babanın gadabındadır.) [Tirmizî]
Birgün Peygamber efendimizin huzûruna bir kimse
gelerek dedi ki:
- Yâ Resûlallah! İzin verirseniz sizinle beraber
gazâya gelip cihâd etmek istiyorum.
- Anan-baban var mı?
- Evet var.
- Onların yanında bulun! Senin cihâdın,
onlara hizmet etmektir. (Müslim)
Annesini sırtına alıp Kâ'be-i muazzama'yı
tavaf eden bir kimse, Abdullah ibni Ömer hazretlerine dedi ki:
- Efendim,
annemi, böyle sırtıma alıp, Kâ'be-i muazzama'yı tavaf ettiriyorum.
Acaba annemin hakkını ödemiş olur muyum?
- Annenin hakkının yüzde birini bile
ödeyemezsin. Ancak iyi muâmele eder ve güzel bakarsan, yapacağın en küçük bir
hizmete, çok büyük sevâb verilir.
Enes bin Mâlik hazretleri şöyle anlatır:
Peygamber efendimiz zamanında Alkame
isminde bir genç vardı. Hep ibâdet ile meşgûl olur, yaz-kış oruç tutardı. Bu
genç hastalandı. Fakat dili tutulup birşey söyleyemiyordu. Durumdan
Resûlullah efendimiz haberdâr edildi. Peygamber efendimiz, Hz.Ali ile Ammâr
bin Yâsir hazretlerini gönderdi. Onlar, gence Kelime-i Şehâdet telkîn
ettikleri hâlde, genç söyleyemiyordu. Peygamber efendimiz, Bilâl-i Habeşî
hazretleri vâsıtası ile durumdan haberdâr edildi. Peygamber efendimiz,
yanında bulunanlara şöyle sordu:
- Alkame'nin ana-babası var mı?
- Yâ Resûlallah, ihtiyâr bir annesi var.
- Annesini buraya getirin!
Annesi gelince, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
- Alkame'ye ne oldu?
- Yâ Resûlallah, Alkame çok iyidir. Hep ibâdet
ile meşgûl olur. Ama ben ondan râzı değilim. Çünkü o, hanımının rızâsını,
benim rızâmdan üstün tutmaktadır.
- Dilinin tutulması bu yüzdendir. Ona hakkını
helâl et de dili açılsın!
- Yâ Resûlallah, O benim hakkıma riâyet etmedi.
Hakkımı helâl etmem.
Bunun üzerine Peygamber efendimiz, (Ey Bilâl!
Eshâbı çağır, odun getirsinler. Alkame'yi yakalım. Çünkü annesi, ondan râzı
değildir) buyurdu. Kadıncağız bunları işitince dedi ki:
- Yâ Resûlallah, oğlumu benim gözümün önünde mi
yakacaksınız? Kalbim buna nasıl dayanabilir?
- Cehennem ateşi, dünya ateşinden çok daha
kızgın ve yakıcıdır. Sen ondan râzı olmadıkça, onun hiçbir tâ'ati makbûl
değildir.
Kadıncağız bunları işitince ağlamaya başlayıp
dedi ki:
- Yâ Resûlallah, ben ondan râzı oldum, hakkımı
helâl ettim.
Böyle söyledikten sonra oğlunun yanına gitti ve
oğlunun sesini duydu. Kelime-i şehâdeti rahatlıkla söylüyordu. Aynı gün vefât
etti. Cenâze hazırlıkları yapılıp defnedildi. Definden sonra Resûlullah
efendimiz, Eshâb-ı kirâma hitâben buyurdu ki:
(Hanımını annesinden üstün tutana, Allahü
teâlâ ve melekler la'net eder.) [R.Nâsıhîn]
2- Ana-babaya iyilik ve ihsân, evlâd üzerine
farzdır. Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Ana-babadan biri veya ikisi yaşlanınca
usanıp da öf deme! Ağır söz söyleme! Onlarla yumuşak ve tatlı konuş!) [İsrâ 23]
(Allahtan başkasına kulluk etmeyin,
ana-babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edin, insanlarla güzel
güzel konuşun, namazı kılın, zekâtı verin.) [Bekara 83]
Peygamber efendimize, Lokman sûresinin (Dünyada
ana-babanla iyi geçin) meâlindeki 15. âyet-i kerîmesinin
açıklaması sorulduğunda şöyle buyurdu: (Onlarla iyi geçinmek demek;
1- Aç iseler, yemek vermek.
2- Elbiseleri yoksa elbise yapmak.
3- Hizmete muhtâç iseler, onlara hizmeti cana
minnet bilmek.
4- Çağırdıklarında, buyurun deyip yanlarına
gitmek ve onlara hep iyilik etmek.
5- Bir iş buyurduklarında emirlerini yerine
getirmek, günah olan emirler yerine getirilmez.
6- Onlarla konuşurken tatlı ve yumuşak hitâb
etmek.
7- Onları isimleri ile çağırmamak.
8- Onlarla bir yere giderken arkalarından
gitmek.
9- Kendi için sevdiği şeyi, onlar için de
sevmek.
10- Kendine duâ ederken, onlara da duâ
etmek.) [R.Nâsıhîn]
Hadîs-i Şerîflerde buyuruldu ki:
(Ana-babasının ihtiyâcını karşılamak veya
onları insanlara muhtaç etmemek için çalışan kimse, fîsebîlillah [Allah yolunda] çalışıyor demektir.) [Taberânî]
(Ana-babaya ihsânda bulunmak ve akrabayı
ziyâret etmek şekaveti saâdete çevirir, ömrü artırır ve insanı fena ölümden
korur. [Ebû Nuaym]
(Ömrünün uzun, rızkının bereketli olmasını
istiyen, ana-babasına iyilik etsin, sıla-i rahim yapsın!) [İ. Ahmed]
(Evlâd, babasının hakkını hiçbir sûretle
ödeyemez. Ancak onu köle olarak bulur ve sonra da satın alarak âzâd ederse,
ancak o zaman hakkını ödemiş olabilir.) [Müslim]
(İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli
olur. Ana-babanıza ihsân ederseniz, çocuklarınız da size ihsân eder!) [Taberânî]
(Annenin duâsı, en çabuk kabul olan duâdır.) [İ.Gazâlî]
(Ana-babaya iyilik etmek, namaz, oruç, hac ve
cihâddan daha üstündür.) [İ.Gazâlî]
(Evlâdının iyiliğini görmesi için, ona yardım
eden babaya, Allah merhamet etsin.) [İbni
Hibbân]
Bir kimse gelip dedi ki:
- Yâ Resûlallah, büyük bir günâh işledim. Tevbem
kabûl olur mu, ne yapmam lâzımdır?
Peygamber efendimiz buyurdu:
- Annen var mı?
- Hayır yok.
- Teyzen var mı?
- Evet var.
- Öyle ise ona iyilik et! (Tirmizî)
Allahü teâlâ, Hz. Mûsâ'ya vahyetti ki:
(Ana-babasına itâ'at edip bana isyân edeni
iyilerden yazarım. Bana itâ'at edip ana-babasına isyân edeni ise kötülerden
yazarım.) [İ.Gazâlî]
Bu konudaki hadîs-i şerîflerden birkaçı şöyle:
(Ana-babasını üzen ve sıla-i rahmi terk eden,
Cennetin kokusunu duyamaz.) [Taberânî]
(En üstün amel, vaktinde kılınan namaz ve
ana-babaya iyiliktir.) [Müslim]
(Ana-babasının rızâsını alan mü'mine
Cennetten iki kapı açılır. Onları üzene ise Cehennemden iki kapı açılır.) [Beyhekî]
(İlim öğrenen talebe, kocasına itâ'at eden
kadın, ana-babasına iyilik eden evlâd, Peygamberlerle beraber hesâbsız olarak
Cennete girer.) [İ.Râfi'î]
(Ana-babasına iyilik edenin ömrü uzun, rızkı
bereketli olur.) [İ.Ahmed]
(En fazîletli amel, vaktinde kılınan namazdan
sonra ana-babaya iyiliktir.) [Müslim]
(Ana-babaya ihsân, bedbahtlığı saâdete
çevirir, ömrü uzatır ve insanı kötü ölümden korur.) [Ebû Nuaym]
(Ana-babanıza ihsân ederseniz, çocuklarınız
da size ihsân eder.) [Taberânî]
(Ömrünün uzun ve rızkının ziyâde olmasını
istiyen, ana-babasına ihsânda bulunsun ve akrabasını yoklasın!) [İ.Ahmed]
(Ebrâra "ebrâr" denmesi: Ana-baba ve cocuklarına iyilik
etmelerindendir. Ana-babanın senin üzerinde hakkı varsa, çocuklarının da
senin üzerinde hakkı vardır.) [Taberânî]
(Allah katında en fazîletli amel, vaktinde
kılınan namaz, anaya-babaya ihsân ve Allah yolunda cihâddır.) [Buhârî]
(İnsanlar içinde en büyük hak sahibi, erkeğin
üzerine annesi, kadının üzerine de kocasıdır.) [Hâkim]
(Sadaka veren kimse, neden müslüman olan
ana-babasının ruhu için vermez? Halbuki böyle yaparsa, verdiği sadakanın
sevâbı, onların rûhuna gideceği gibi, onlardan bir şey eksilmemek şartı ile,
onların sevâbı gibi bir sevâb da kendisine yazılır.) [Taberânî]
(Üç zümreye Cehennem ateşi dokunmaz: Bunlar,
kocasına itâ'at eden kadın, ana-babasına iyilik eden evlâd ve insanlara
merhamet eden kimsedir.) [R.Nâsıhîn]
(Ana-babasını küstürmüş olduğu hâlde,
sabahlıyan kimseye Cehennemden iki kapı açılır. Bu halde akıllanmıyana da
aynı şekilde Cehennemden iki kapı açılır. Bunlardan bir tanesi hayatta olur
da, onun rızâsını almaz ve onu küstürürse, kendisini Cehenneme götüren bir
kapı açılır. Ana-babası kendisine zulmetseler de, zulmetmeseler de,
böyledir.) [Beyhekî]
Görüldüğü gibi ana-baba, zâlim de olsalar,
kendisine zulmetseler de evlâd, onları küstürmemelidir.
Ana-babanın veya hiç kimsenin günâh olan
emirleri yapılmaz. Ana-babanın yemeklerinde harâm karışmış olduğu şüpheli
bile olsa, ana-baba bu yemekten yemesi için evlâdını zorlasa, evlâdın o
yemekten yemesi lâzımdır. Çünkü şüpheli şeylerden kaçınmak vera', ana-babanın
rızâsını almak ise vâcibdir.
Yemen'den bir kişi gelip dedi ki:
- Yâ Resûlallah, cihâda gitmek istiyorum.
- Yemen'de anan-baban var mı?
- Evet var yâ Resûlallah.
- Cihâda gitmene izin verdiler mi?
- Hayır vermediler yâ Resûlallah.
- Ana-babana git, izin iste! Müsâade
ederlerse cihâda git! İzin vermezlerse, onlara hizmet et! Çünkü îmândan
sonra, Allahü teâlânın rızâsına kavuşturucu amellerin en üstünü, ana-babaya
iyilik ve ihsândır.) (İ.Ahmed)
Yine cihâda gitmek için gelen bir kişiye
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
- Annen var mı?
- Evet var yâ Resûlallah.
- Onun yanına git! Cennet onun ayakları
altındadır. (Taberânî)
Bir kişi, hicret etmek için Peygamber efendimize
dedi ki:
- Anne ve babamı ağlatarak geldim yâ Resûlallah.
- Hemen git, onları ağlattığın gibi güldür! (Ebû Davud)
Bir zât suâl etti ki:
- Yâ Resûlallah cihâda gitmek istiyorum.
- Annen var mı?
- Evet var.
- Ona hizmet et, Cenneti, onu râzı etmekle
kazanırsın! (Taberânî)
Cihâda gitmek için gelen başka birisine de,
(Annenin yanından ayrılma! Cennet onun ayağı altındadır) buyuruldu. (Nesâî)
Mûsâ aleyhisselâm dedi ki:
- Yâ Rabbî, Cennetteki arkadaşım kimdir?
- Filân yerde bir kasap vardır. Senin
Cennetteki arkadaşın odur.
Mûsâ aleyhisselâm, tarif edilen yere gitti.
Güneş batıncaya kadar orada kaldı. Akşam olunca, kasap, bir parça et alıp,
çantasına koydu. Kasap akşam evine giderken, Mûsâ aleyhisselâm sordu:
- Ey genç, misâfir kabul eder misin?
- Evet memnuniyetle...
Beraber gittiler. Eve gelince, genç, bu etten
güzel bir yemek pişirdi. Sonra evin tavanına asılı duran bir zenbili indirdi.
İçinde çok yaşlı, zaif, güçsüz bir kadın vardı. Onu zenbilden çıkardı. Bir
kaşık alıp doyuncaya kadar ağzına yemek koydu. Sonra elbisesini değiştirdi.
Tekrar zenbile yerleştirdi. Bu esnâda kadının dudakları kımıldadı. Sonra
kasap zenbili alıp tavana astı. Bunları gören Mûsâ aleyhisselâm sordu:
- Bu kadın kim, ona ne yaptın?
- Bu benim annemdir. Çok yaşlandı.Takati
kalmadı. Oturacak halde de değildir. Çarşıdan gelince, onu doyurup altını
değiştirmeden kendim bir şey yemem.
- O esnâda annenizin dudaklarının
kımıldadığını gördüm. Bir şey mi söylüyordu?
- Evet hergün "Yâ Rabbî, oğlumu Cennette
Mûsâ aleyhisselâma arkadaş eyle" diye duâ eder."
- Gözün aydın olsun, Mûsâ Peygamber benim ve
Cennetteki arkadaşım da sensin. (Şir'a)
İbni Abbâs hazretleri, "Ana-babana karşı,
kusurlu, güçsüz, aşağı bir kölenin, sert kaba efendisine karşı bulunduğu hâl
içerisinde ol" buyururdu.
Hasan-ı Basrî hazretleri de buyurdu ki:
(Âlim bir evlâdın ana-babası kâfir olsa, kuyudan
su çekmeleri için ona muhtaç olsalar, o da birkaç kova çektikten sonra öf
dese, öf demesi sebebiyle bütün amelleri yok olur.)
Ana-babasını beğenmiyerek ben onların oğlu, kızı
değilim dememelidir! Çünkü Resûlullah efendimiz, (Annem-babam onlar
değildir diyene, Allahın, meleklerin ve bütün insanların lâ'neti olsun.
Allahü teâlâ böyle diyenin farz ve nâfilelerini kabûl etmez) buyurdu.
(Şir'a)
Mûsâ aleyhisselâm, Allahü teâlâdan dokuz def'a
nasîhat istedi. Hepsinde de Cenâb-ı Hak, ana-babaya itâ'at etmesini
istiyerek, (Ana-babasına iyilik edenleri, dünyada sevdiklerim arasına
alırım. Kabirde onlara arkadaş olur, mahşerde merhamet ederim. Sırâtı
geçirir, Cennette onlarla vâsıtasız konuşurum. Ana-babasına âsî olan,
Peygamberler gibi çok amel etse, amelini kabûl etmeyip, onu Cehenneme atarım.
Ana-babasına itâ'at edeni de, bana karşı kusurlu olsa da, affederim) buyurdu.
Buhârî'deki
hadîs-i şerîfte özetle deniyor ki:
Eski ümmetlerden üç kişi yolculuğa çıkarlar.
Geceyi geçirmek üzere bir mağaraya girince dağdan bir kaya parçası
yuvarlanarak mağaranın ağzını kapatır. "Bizi bu kayadan ancak iyi
amellerimizi dile getirerek Allah'a yapacağımız duâ kurtarabilir"
derler.
İçlerinden biri şöyle dedi:
Anam-babam çok yaşlı idi. Onları doyurmadan
çoluk çocuğumu ve hayvanlarımı doyurmazdım. Birgün, odun toplamak için
uzaklara gitmiştim. Geç vakte kadar da dönemedim. Akşam içecekleri sütü,
getirdiğimde anamla babam uyumuşlar. Onlara sütlerini içirmeden önce çoluk
çocuğumun ve hayvanlarımın karınlarını doyurmazdım. Çocuklar da, yanımda
ağlıyorlardı. Çanak elimde tanyeri ağarıncaya kadar onların uyanmalarını
bekledim. Anamla babam uyanıp sütlerini içtiler. "Ya rabbî bunu senin
rızan için yapmışsam buradan bizi kurtar."
Kaya biraz açıldı. Fakat çıkmak mümkün değildi.
Diğeri her türlü imkân varken çok sevdiği
amcasınının kızı ile zinâ etmediği ve kıza verdiği 120 dinar altını almadığı
olayı hatırlayıp, (Yâ rabbî, bunları senin rızan için yapmışsam bizi
buradan kurtar) dedi. Kaya biraz daha açıldı. Ancak yer çıkabilecekleri
kadar değildi.
Üçüncüsü şöyle dedi:
Çalıştırdığım işçilerden biri ücretini almadan
gitmişti. Ben de onun ücretini ürettim. Öyle ki, bundan birçok mal meydana
geldi. Bir müddet sonra bana gelip ücretini istedi.
(Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunların hepsi
senin ücretinden üremiştir, al götür) dedim.
O da (benimle alay etmiyorsun ya) dedi. Ben de
(hayır, alay etmiyorum, doğrusu bu) deyince, malların hepsini alarak götürdü.
Bana hiçbir şey bırakmadı. (Yâ rabbî bunu senin rızan için
yapmışsam, içinde bulunduğumuz şu belâdan bizi kurtar.)
Bunun üzerine kaya tamamen açıldı. Onlar da
mağaradan çıkarak yollarına devam ettiler.
Ana-babaya karşı alçak gönüllü olmalı,
yaşadıkları müddetçe onlara hizmet etmeli ve bununla onların rızâlarını
kazanmalıdır. Hz.Hüseyn'in oğlu Alî, edeblerini gözetemem endişesiyle,
ana-babasıyla yemek yemekten çekinirdi.
Ana-babasını râzı eden kimse için, Cennette iki
kapı açılır. Bir kimsenin ana-babası zâlim olsalar dahi onlara karşı gelmek
onlarla sert konuşmak câiz değildir. Çeşitli vesilelerle, onların elleri
öpülüp, duâları alınmalı, haklarını helâl ettirmelidir.
Bu vesilelerden biri de bayramlardır.
Bayramlarda, ana-babaya çeşitli hediyeler alıp, bayramları tebrik edilerek,
hakları helâl ettirilmeli ve duâlarını almalıdır! Arada kırgınlıklar varsa bu
vesile ile giderilmelidir. Allahü teâlâ buyurdu ki:
- Yâ Mûsâ, günahlar içinde bir günah vardır
ki benim indimde çok ağır ve büyüktür. O da, ana-baba evlâdını çağırdığı
zaman emrini dinlememesidir. (Ey Oğl.
İlm.)
Ana-baba, kızıp birşey söylediği zaman onlara
karşılık vermemelidir. Emrettikleri şeyleri bir an önce yapıp onların duâsını
almalıdır. Onların üzülüp bedduâ etmelerinden korkmalıdır. Yanlış bir iş
yapıp onları üzünce hemen ellerine sarılıp özür dilemelidir. İnsanın saâdeti
ve felâketi onların kalblerinden gelen ve ağızlarından çıkacak olan sözdedir.
Atılan ok tekrar geri gelmez. Onlar hayatta iken kıymetini bilip, hayır
duâlarını almak lâzımdır. Vefâtlarından sonraki pişmanlık fayda vermez. Onlar
hayatta iken ne yapıp yapıp onları memnun etmelidir.
Soğuk bir kış gecesinde, Bâyezid-i Bistâmi hazretleri
küçükken annesi ile yatsı namazını kılıp yatmıştı. Gece yarısına doğru annesi
uyandı. Çok susamıştı. Oğluna seslendi:
- Oğlum, bir bardak su verir misin?
Hemen yatağından fırlayan, küçük Bâyezid, su
testisine baktı. Fakat içinde su yoktu. Annesine:
- Anneciğim, testide su yok ben hemen
doldurup geleyim, dedi.
Koşarak dışarı çıktı. Her yer buz ile kaplıydı.
Zorlukla testiyi doldurup geri döndü. Fakat, geri dönene kadar annesi tekrar
uyumuştu. Annesini uyandırmaya kıyamadı. Elinde su dolu bardak ile, annesinin
baş ucunda beklemeye başladı. Hava çok soğuk olduğu için, bir müddet sonra
soğuktan titremeye başladı. Buna rağmen, bardağı bırakıp yatmadı. Annesinin
uyandığında, "Hani su" diyerek üzüleceğinden korkuyordu. Anesini
üzmemek için, her türlü sıkıntıya katlanmaya râzı idi. Elinde su bardağı
saatlerce ayakta annesinin uyanmasını bekledi. Nihayet, annesi, "su,
su" diye mırıldanmaya başladı. Hemen, "buyur anneciğim,
suyun hazır" dedi. Annesi daha ilk sözünde suyun hazır olmasını
anlıyamadı. Oğluna sordu:
- Oğlum ne çabuk getirdin?
- Anneciğim, daha önce uyandığında, su
istemiştin. O zaman su olmadığı için, testiyi doldurmaya gittim. Geldiğimde
senin daldığını gördüm. Uyanmanı bekledim.
Oğlunun bu kadar, sadakatli olduğuna çok sevinen
annesi sevinçten ağladı. Allahü teâlâ kendisine böyle bir oğul ihsân ettiği
için şükretti:
- Yâ Rabbî ben oğlumdan râzıyım, sen de râzı
ol, dedi.
Annesinin duâsı sebebiyle, Bâyezid-i Bistâmî
hazretleri, evliyâlıkta yüksek derecelere kavuştu. Allahü teâlânın sevgili
kulu oldu.
Kendisine sordular:
- Bu derecelere nasıl kavuştunuz?
- Annemin rızâsını almakla...
Anne hakkı önemlidir. Anneye hürmet ve hizmet,
babadan önce gelir. Biri, suâl etti ki:
- Yâ Resûlallah, insanlar içinde iyilik etmeme
en lâyık olan kimdir?
- Annendir.
- Sonra?
- Annendir.
- Daha sonra?
- Babandır. (Buhârî, Müslim)
Başka bir hadîs-i şerîfte de, (Önce, annene,
sonra babana, kızkardeşine, erkek kardeşine ve sırası ile diğer yakınlarına
iyilik et) buyuruldu. (Nesâî)
Üstünlük başka, hakkı olmak, iyiliğe lâyık olmak
başkadır. Anne, kâfir bile olsa ona iyilik etmelidir! Bir kimse (Yâ
Resûlallah, annem müşriktir. Ona iyilik etmem câiz midir?) diye sorunca, (Evet
annene iyilik ve ihsânda bulun) buyurdu. (Ebû Dâvüd)
Îmânlı olup, Cehennemden en son çıkacaklar Allah
yolunda olan ana-babasının islâmiyete uygun olan emirlerine âsî olanlardır.
Allahü teâlâ buyurdu ki:
- Yâ Mûsâ, ana-babasını râzı eden beni râzı
etmiş olur. Ana babasını râzı edip bana âsî olan kimseyi dahi iyilerden
sayarım. Ana-babasına âsî olan, bana mûtî [itâatkâr]
olsa bile, onu fenâlar tarafına ilhâk ederim. [Ey Oğul ilm.]
Hz.Muâz, Resûlullah efendimize sordu:
- Minbere çıkarken üç kere âmin demenizin
sebebi nedir?
- Cebrâil aleyhisselâm geldi "Ramazan
ayına yetiştiği halde [günahları] mağfiret
olunmadan ölen kimse ateşe girsin" dedi. Ben de âmin dedim. Sonra "yanında
senin adın anıldığı halde sana salevât getirmiyen kimse ateşe girsin" dedi.
Ben de âmin dedim. Daha sonra "ana-babasına veya ikisinden birine
yetiştiği halde onların hakkını gözetmeden ölen, ateşe girsin " dedi.
Ben de âmin dedim.) [İ.Neccâr]
3- Âsî
olmamak, karşı gelmemek.
(Agâh olun, büyük günâhların en büyüklerini
haber veriyorum. Bunlar Allaha şirk koşmak, ana-babaya âsî olmaktır.) [Buhârî]
(Allahü teâlâ, Kıyâmette üç zümreye rahmet
nazarıyla bakmaz: Ana-babasına karşı gelen, içki içen ve yaptığı iyiliği başa
kakan kimse.) [Buhârî]
(Ana-babaya karşı gelmek büyük günâhtır.) [Buhârî]
(Ana-babasına âsî olan Cennete giremez.) [Nesâî]
(Ana-babasına karşı gelenin ömrü bereketsiz
ve kısa olur.) [İslâm Ahlâkı]
(Ana-babaya karşı gelmekten, isyân etmekten
sakının! Ana-babasına âsî olan, Cennetin kokusunu alamaz.) [Deylemî]
(Allahü teâlâ, ba'zı günâhların cezâsını
kıyâmete kadar geciktirir. Ana-babaya isyân bundan müstesnâdır.) [Hâkim]
Îmânı olanlardan Cehennemden en sonra çıkacak
olanlar, Allahü teâlânın yolunda olan ana-babasının islâmiyyete uygun olan
emîrlerine âsî olanlardır.
Ana-babanın ve hiç kimsenin, dine uymıyan emri
yapılmaz. Fakat, ana-babaya, yine tatlı söylemek, onları incitmemek lâzımdır.
Ana-baba kâfir ise, onları kiliseden,
meyhâneden, sırtta taşıyarak bile, geri getirmek lâzımdır. Fakat, oralara
götürmek gerekmez. Ana-baba zâlim de olsa, onlara karşı gelmek, onlarla sert
konuşmak câiz değildir.
(Anam-babam çok şefkatsız, onlara nasıl itâ'at
edeyim) diyen bir kimseye, Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
(Anan seni dokuz ay karnında gezdirdi. İki
yıl emzirdi. Seni büyütünceye kadar koynunda besledi ve sakladı, kucağında
gezdirdi. Baban da seni büyütünceye kadar birçok zahmete katlandı. İdâre ve
mâişetini temîn etti. Sana dînini, îmânını öğretti. Seni islâm terbiyesi ile
büyüttü. Şimdi nasıl olur da, şefkatsiz olurlar? Bundan daha büyük ve
kıymetli şefkat olur mu?) [Ey Oğul İlm.]
(Yâ Resûlallah, yaşlı anama elimle yedirip içiririm.
Abdestini aldırır, sırtımda taşırım. Hakkını ödemiş olur muyum) diye soran
kişiye buyurdu ki:
(Hayır yüzde birini bile ödemiş olamazsın. O
sana, yaşaman için hizmet ediyordu, sen ise, ölümünü bekliyerek hizmet
ediyorsun. Ancak Allahü teâlâ, bu az iyiliğine karşılık çok sevâb ihsân
eder.) [R.Nâsihîn]
Bir zât, (Yâ Resûlallah, ana-baba, evlâdına
zulmetse de rızâlarını almıyan Cehenneme girer mi) diye sorunca, cevaben 3
defa (Evet zulmetseler de rızâlarını almıyan Cehenneme girer) buyurdu.
(Beyhekî)
Şu hâlde ana-baba zâlim olup, evlâda zulmetseler
de, günâh işlemeyi emretseler de, yine onları üzmemeye, küstürmemeye
çalışmalıdır! Günâh olan emirleri yapılmaz ama, yine de onları üzücü söz
söylemek câiz olmaz. Ana-baba kötü bile olsa, yine onlarla iyi geçinmelidir!
Ziyâretlerini terk etmek büyük günâhtır. Hiç olmazsa, selâm göndererek, tatlı
mektûp yazarak, telefon ederek, bu günâhtan kurtulmalıdır!
Kur'ân-ı kerîmde 3 şey, 3 şeyle beraber
bildirildi. Biri yapılmazsa, ikincisi kabûl olmaz. Peygambere itâ'at
edilmezse, Allaha itâ'at edilmiş olmaz. Ana-babaya şükredilmedikçe, Allahü
teâlâya şükredilmiş olmaz. Malın zekâtı verilmedikçe, namazlar kabûl olmaz. (Tefsîr-i
Mugnî)
4- İtâ'at
etmek, karşı gelmemek, günâh olmıyan emîrlerini yapmak.
Hadîs-i Şerîflerde buyuruldu ki:
(Ana-babaya itâ'at, Allaha itâ'attir, onlara
âsî olmak, Allaha âsî olmaktır.) [Taberânî]
(Ana-babasını hoşnud eden, Allahı hoşnud
etmiş, ana-basını kızdıran da, Allahı kızdırmış olur.) [İ.Neccâr]
Babasına âsî gelen kimse, çocuğundan mürüvvet göremez,
murâdına kavuşamaz, âilesi ile geçinemez, evinin tadı bozulur. (Şir'a)
Hz. Ömer, oğlu Abdullah'ın bilmediği önemli bir
sebepten dolayı hanımımdan ayrılmasını ister. Oğlu da, hanımını çok sevdiği
için, bu sözü duymamış gibi hareket eder. Hz. Ömer sözünü dinlemediğini
görünce, durumu Resûlullah efendimize bildirir. O da, (Ey Abdullah,
babanın sözünü dinle, hanımını bırak) buyurur. (Tirmizî)
Ananın, babanın ve hocanın, harâm olan şeyleri
emretmeleri hâlinde, bunlara isyân edilmez. Karşı gelinmez. Bu emirler, dinde
günâh ve suç olmıyacak şekilde yapılır. Meselâ bir adama anası evlenme derse
veya falanca kızı almıyacaksın veya âileni bırakacaksın derse veya falanca
âlime gidip dinini öğrenmiyeceksin derse, bu sözleri islamiyyetin îcâp
ettirdiği bir sebep ile değil ise, itâ'at îcâb etmez. Fakat, yine sert
söylemek, karşılık vermek câiz değildir.
Ananın, babanın, hocanın, itâ'at lazım olmıyan
emirleri, yapılmadığı zaman uygun bir şekilde özür dilemedir.
5- Sert
bakmamak, şefkatle, sevgi ile bakmak. Hadîs-i Şerîflerde buyuruldu ki:
(Ana-babanın yüzüne sevgi ile bakmak
ibâdettir.) [Ebû Nuaym]
(Ana-babanın yüzüne şefkatle bakana, kabûl
olmuş bir hac sevâbı yazılır.) [İ.Rafiî]
(Huzurunda alıcı ile satıcı arasındaki köle
gibi durmayan kimse babasının hakkını ödiyemez.) [İ.Gazâlî]
Evlâd, ana-babasına, merhamet ve sevgi ile
bakınca ona, böyle bir bakışı için, kabûl edilmiş bir hac sevâbı verileceği
bildirilince, oradakiler, (günde bin defa bakarsa da böyle sevâba kavuşur
mu?) dediklerinde, Peygamber efendimiz, (Günde yüzbin defa baksa da) buyurdu.
(Şir'a)
6- Üzmemek,
incitmemek, rızâlarını kazanmak.
Allahü teâlânın rızâsı, dînine bağlı olan
ana-babanın rızâsında, Allahü teâlânın gazabı, dînine bağlı olan ana-babanın
gazabındadır. (Cennet ana-babanın ayağı altındadır) Ya'nî, sana
dînini, îmânını öğreten ana-babanın rızâsındadır. (Şir'a)
Ana-baba çağırdığı zaman herhangi bir işle
uğraşırsan, hemen onu terkedip, derhal ana-babanın emrine koşacaksın!
Anan-baban sana kızıp bağırırsa, onlara sen birşey söyleme! Ananın-babanın
duâsını almak istersen, sana emrettikleri işleri çabuk ve güzel yapmaya
çalış! Bu işini beğenmeyip sana gücenmelerinden ve bedduâ etmelerinden kork!
Sana darılır iseler, onlara karşı sert söyleme! Hemen ellerini öperek
gazablarını teskin eyle! Ananın-babanın kalblerine geleni gözet! Zîrâ senin
saadetin ve felâketin, onların kalblerinden doğan sözdedir. Anan-baban hasta
ise, ihtiyâr ise, onlara yardım et! Saadetini onlardan alacağın hayır duâda
bil! Eğer onları incitip, bedduâlarını alırsan, dünya ve âhıretin harâb olur.
Atılan ok tekrar geri yaya gelmez. Onlar hayâtta iken, kıymetini bil!
Hasan-ı Basrî hazretleri Kâ'beyi ziyâret ve
tavâf ederken arkasında bir zenbil ile tavâf eden bir zâta dedi ki:
- Arkadaş, arkandaki yükü koyup öyle tavâf
etsen daha iyi olmaz mı?
O zât cevâben dedi ki
- Arkamdaki yük değil, babamdır. Bunu Şam'dan
yedi defa buraya getirip tavâf eyledim. Çünkü, bana dînimi, imânımı bu
öğretti. Beni islâm ahlâkı ile yetiştirdi.
- Kıyâmete kadar böylece arkanda getirip
tavâf eylesen, bir defa kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider ve
yine bir def'a gönlünü yapsan, bu kadar hizmete mukâbil olur.
Gaflet ve şaşkınlığa kapılarak ana-babanın
kalbini kırarsan, derhal onların rızâsını almaya çalış, minnet eyle ve her ne
yaparsan yap, onların gönlünü al! Ana-babanın evlâd üzerinde hakları çok
büyüktür. Bunu dâimâ göz önünde tut!. (İslâm Ahlâkı)
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Ana-babasına âsî olan kimse, ne yaparsa
yapsın Cennete giremez. Ana-babasına iyilik eden de, ne yaparsa yapsın,
Cehenneme girmez.) [R.Nâsıhîn]
(Rabbin rızâsı, ana-babanın rızâsında, gazabı
da, ana-babanın gazabındadır.) [Buhârî]
(Ana-babasının rızâsını alan mü'mine
Cennetten iki kapı, üzene de Cehennemden iki kapı açılır.) [Beyhekî]
(Evlâda önce namazdan, sonra ana-baba
hakkından sorulur. ) [R.Nâsıhîn]
(Ana-babasına âsi olana "İstediğin ibâdeti yap sana mağfiret etmem"
denir ve sâdık olana da, "Bildiğini yap seni mağfiret ederim"
denir.) [Ebû Nuaym]
Ana-babayı üzmek, onlara eziyet etmek büyük
günâhtır. Ana-babanın veya hiç kimsenin günâh olan emîrleri yapılmaz.
Ana-babanın yemeklerinde harâm karşılığı olduğu şüpheli olsa, ana-baba bu
yemekten yemesi için evlâdını zorlasa, evlâdın o yemekten yemesi lâzımdır.
Çünkü şüpheli şeylerden kaçınmak vera', ana-babanın rızâsını almak ise
vâcibdir. Fakat gayrı meşrû emîrleri dinlenmez. Meselâ onlar, (İçki iç, namaz
kılma, yoksa senden râzı olmayız) deseler de, harâm olan şeyler yapılmaz.
Çünkü (Hâlıka isyân olan işte, kula itâ'at edilmez) emri vardır.
(Hâkim)
Bir insan, gaflet ve şaşkınlığa kapılarak,
ana-babanın kalbini kırarsa, derhâl onların rızâsını almaya çalışmalı,
yalvarmalı, onların gönlünü almalıdır. Ana-babanın evlâd üzerinde hakları çok
büyüktür. Bunu dâima göz önünde tutarak, ona göre hareket etmelidir.
Evliyânın büyüklerinden birisi, nâfile hacca
gitmek üzere yola çıktı. Bir ara Bağdat'a uğradı. Orada Ebû Hâzım-ı Mekkî hazretlerini
ziyâret etti. O esnâda uyuyordu. Bir müddet bekledi. Uyandı ve o zâta dedi
ki:
- Şimdi Resûlullah efendimizi rü'yâda gördüm.
Bana, senin hakkında, (Annesinin hakkını gözetsin, bu, hac etmekten daha
iyidir) haberini ulaştırmamı emretti. Bunun üzerine o zât geri döndü ve
bütün hayatı boyunca annesine hizmet edip duâsına kavuştu.
7-
İzinsiz sefere gitmemek. Onlardan izinsiz cihâda bile gitmek câiz olmadığı
halde, ilim öğrenmek ve ilim öğretmek için gitmek câizdir. Peygamber
efendimiz, (Ana-babasından biri hayatta olup da, rızâsını almıyan,
Cehenneme girmeye müstehak olur) buyurunca, Eshâb-ı kirâmdan biri, (Yâ
Resûlallah, ana-baba, evlâdlarına zulmetse de böyle mi?) diye sorunca,
cevabında, üç defa (Evet zulmetseler de...) buyurdu (Beyhekî)
Hacca giderken, muhtâç olmıyan ana-babadan izin
almak sünnettir.
Ana-baba muhtâç ise, izinsiz gitmek harâmdır.
Ana-babası muhtâç olmıyan, onlardan izinsiz farz olan hacca gidebilir. Fakat
nâfile olan hacca izinsiz gidemez. (R.Muhtâr)
Cihâd için izin isteyen birine Peygamber
efendimiz, ana-babasının sağ olduğunu öğrenince,
(Burada kal, onlara hizmet et, onlara hizmet
cihâddır.) [Buhârî]
Biri de, hicret etmek için gelip, (Yâ
Resûlallah, ana-babamı ağlatarak geldim onları üzdüm.) dedi. Peygamberimiz,
bu duruma üzülerek buyurdu ki:
(Hemen git, onları üzdüğün gibi sevindir!) [Ebû Dâvüd]
8- Saygıda,
hürmette kusûr etmemek. Onları görünce ayağa kalkmak, yanlarına gitmek, onlar
oturuncaya kadar ayakta durmak, izinsiz oturmamak lâzımdır. Otururken edebli
oturmalı, ayağını uzatarak oturmamalı, bacak bacak üstüne atmamalıdır. Onlar
bana bir şey demiyor diye bunları ihmâl etmemelidir! Babamız olmasa da
büyüklere saygı gerekir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Büyüğünü saymıyan bizden değildir.) [Tirmizî]
9- Onlarla
yolda giderken, arkalarından gitmek. Zarûretsiz önlerinde yürümemek. Hz.Ali,
ak sakallı bir ihtiyârın yaşından dolayı önüne geçmemiş, arkasından yürümüş
ve böylece namaza geç kalmıştı. Cebrâil aleyhisselâm, Allahü teâlânın emri
ile Peygamber efendimiz, rüküya eğilince, Hz. Ali'nin ilk rek'ata yetişmesi
için belini tutmuştur. Ana-babanın arkasından yürümek ise elbette daha
önemlidir!
10- Çağırınca,
hemen kalkıp yanlarına gitmek, buyurun demek. Ana-baba çağırınca, farz namazı
bozmak câiz olur ise de, ihtiyâç yoksa, bozmamalıdır. Sünnetler bozulur.
Hadîs-i Şerîfte buyuruldu ki:
(Ana-babaya iyilik etmek, [nâfile] namaz, oruç, hac ve cihâddan daha üstündür.) [Şir'a]
|