(Bir mü'min vefât edince bütün amelleri kesilir.
Yalnız üç amelinin sevâbı amel defterine yazılmaya devam eder. Bu üç amel,
sadaka-i câriye, faydalı kitapları ve kendisine hayırlı duâ eden sâlih
çocuklarıdır.)
Evlâdın, ana-baba üzerinde hakları vardır.
Bazıları şöyledir:
1- İleride,
çocuk annesiyle kötülenmemesi için, evlâdına anne olacak kızı, iyi yerden
seçmelidir. Sâliha olmasına dikkat etmelidir! Hadîs-i şerîflerde buyuruldu
ki:
(Kadın, malı, güzelliği, asâleti ve
dindarlığı için nikâh edilir. Sen dindar olanı seç ki, maddî ve ma'nevî
ni'mete kavuşasın!) [Buhârî]
(Kadını güzelliği için alma, güzelliği onu
helâke sürükleyebilir. Sırf malı için de alma, malı onu zarara sokabilir.
Dindar olanla evlen!) [İbni Mâce]
2- Çocuğa
iyi isim koymalıdır! Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Siz kıyâmette, kendinizin ve babanızın
ismiyle çağrılırsınız. Bu bakımdan çocuklara güzel isim koyunuz!) [Ebû Dâvud]
(Çocuğu güzel terbiye etmek ve ona güzel bir
isim koymak, evlâdın babası üzerindeki haklarındandır.) [Beyhekî]
(Allahü teâlânın indinde isimlerin en sevgili
olanı Abdullah ve Abdurrahman'dır.)
[Müslim]
(Üç oğlu olup da, birine benim ismimi
vermiyen, câhillik etmiş olur.)
[Taberânî]
(Muhammed ismi verdiğiniz çocuğa karşı
hürmetli olun, toplantılarda ona yer verin ve hiç bir şekilde onu
azarlamayın!) [Hatîb]
(Muhammed isimli kimseyi hakir görmeyin, onu
mahrûm etmeyin! Muhammed isimli kimsenin bulunduğu bir evde veya bir yerde
bereket vardır.) [Deylemî]
(Allahü teâlâ buyurur ki: İsmi, Ahmed, Muhammed,
Mahmûd gibi habîbimin isminden olan mü'mine azâb etmekten hayâ ederim.) [R.Nâsihîn]
[Ecdâdımız, Muhammed ismine hürmetsizlik olmasın
diye Mehmed ismi koymuşlardır.]
Çocuğa Reşid, Emin gibi övücü isimler koymak
câiz ise de koymamak iyi olur. Çünkü böyle isimleri söyliyerek, o isim
sâhibine hakaret etmek, isme de hakaret olur. Meselâ Tembel Emin yerine, bu
çocuk tembeldir demelidir. (Şir'a)
Kıyamet günü günahları, sevâblarından daha çok
olan bir kimse, Cehenneme götürülür. Allahü teâlâ, Cebrâil aleyhisselâma
buyurur:
-Yâ Cebrâil, bu kimseye sor ki, hayatında
hiçbir âlimin sohbetinde bulundu mu?
Cebrâil aleyhisselâm, o kimseye sorar. O da, (Ne
yazık ki, hiç bir âlimle bir arada bulunmadım) der. Allahü teâlâ, tekrar
buyurur.
- Yâ Cebrâil, bu kula sor ki, hiçbir âlimi
ilminden dolayı sevdi mi?
Cebrâil aleyhisselâm, ona sorar. O da, (Hayır
sevdiğim bir âlim yoktu) der.
Allahü teâlâ buyurur ki:
- Yâ Cebrâil, bu kimse, tesâdüfen de olsa bir
âlimle yemek yemiş midir?
Cebrâil aleyhisselâm sorar. O kimse de (Hayır
hiç bir âlimle bir sofrada bulunmadım) der. Allahü teâlâ buyurur ki:
- Yâ Cebrâil, bu kulun ismi, bir âlimin
ismine benziyor mu?
Cebrâil aleyhisselâm sorar. O kimse de (Hayır
ismim hiçbir âlimin ismine benzemiyor) der. Allahü etâlâ buyurur ki:
- Bu kulumu Cennete götürün. Çünkü o, âlimi
seven bir kimseyi severdi. (El-Envâr)
Gürüldüğü gibi, ismi bir âlimin ismine benzemek,
hattâ âlimi seven kimseyi sevmek bile insanın kurtuluşuna sebep olmaktadır.
Tabiî her şeyden önce mü'min olmak şartı vardır. Mü'min olmadıktan sonra
güzel ismin ve hiç bir ibâdetin kıymeti olmaz.
Eğer bir kimsenin ismi kötü ise, bunu
değiştirmelidir! Hadîs-i şerîfte (Kötü ismi olan bunu güzel isme çevirsin)
buyuruldu. (Berîka)
Avrupa'da ba'zı gençler kendilerine kâfir ismi
takıyorlarmış İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: (Bir müslümanın, bir
kâfir ismini almaktan, korkunç arslanlardan kaçmaktan daha çok kaçması
lâzımdır. Bu isimlerin sâhibleri, Allahü teâlânın düşmanlarıdır. Hadîs-i
şerîfte (Kötü zan altında kalınacak yerlerden kaçınız) buyuruldu.
Dinsizlik alâmeti olan ve bu zannı uyandıran isimleri koymaktan, [sözleri
söylemekten ve alâmetleri kullanmaktan ve işleri yapmaktan] kaçınmak her
müslümanın vazîfesidir.) [Müj. Mektûblar]
Çocuk doğar doğmaz, hemen isim konabilir, bir
hafta kadar geciktirmekte de mahzûr yoktur. Mühim olan çocuğa güzel isim
koymalıdır! Bir ismin güzel olması için mutlaka Kur'ân-ı kerîmde bulunması
lâzım değildir. Yüz binden fazla Eshâb-ı kirâmdan Hz. Zeyd hâriç, hiç birinin
ismi Kur'ân-ı kerîmde yoktur. Güzel isimler çoktur. Değişik isim olsun diye,
Kur'ân- kerîmde geçen her kelimeyi, sırf Kur'ân-ı kerîmde geçtiği için çocuğa
isim olarak koymak, çok yanlış olur. Çünkü Kur'ân-ı kerîmde güzel isimlerin
yanında çirkin isimler de vardır. En başta şeytân var, iblis var, Hannâs
vardır. Kâfirlerden Kârûn, Hâmân vardır. Peygamber efendimizin düşmanı Ebû
Leheb'in ismi vardır. Kurân-ı kerîmde geçiyor diye yıldırım, şimşek, gelmek,
gitmek gibi kelimelerin arabîsini isim olarak koyanlar oluyor. Bu
kelimelerden en meşhûrlarından biri Esrâ'dır. Esrâ, gece yürümek
ma'nâsına gelir. Ünzile, indirildi, indirilmiş demektir. Böyle
isimleri koymak câiz ve güzel ise de, enbiyânın, ulemânın, evliyânın ismini
tercîh etmek elbette iyi olur.
Peygamber efendimiz de, Hz. Hasan doğduğu zaman
kulağına ezân okumuştur. (Tirmizî)
Bir hadîs-i şerîfte de buyuruldu ki:
(Yeni doğan çocucunun sağ kulağına ezân, sol
kulağına da ikâmet okunursa, "ümmü
sıbyân" denilen hastalıktan korunmuş olur.) [Beyhekî]
[Ezân okuyacak kimse, çocuğu yastık gibi yumuşak
bir şey üstüne koyarak kucağına alyr, yavaşça sağ kulağına ezân, sol kulağına
da ikâmet okur. Sonra kulağına ismini söyler. Çocuğu birisi kucağına alıp,
ezânı bir başkası da okuyabilir.] Hadîs-i şerîflerde de buyuruldu ki:
(Çocuğa güzel isim vermek, dinini öğretmek ve
vakti gelince evlendirmek, evlâdın babası üzerindeki haklarındandır.) [Ebû Nuaym]
Fakir baba çocuğunu evlendirmeye mecbur
değildir.
3-
Çocuğu güzel terbiye etmelidir! Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Çocuğu güzel terbiye, evlâdın babasındaki
haklarındandır.) [Beyhekî]
4- Çocuğa
karşı şefkatli davranmalıdır! Peygamber aleyhisselâm, torunu Hz.Hasan'ı
öperken birisi görüp, (Yâ Resûlallah, benim on çocuğum var, hiç birini öpmem)
dedi. Resûlullah efendimiz, (Merhamet etmiyen merhamet bulamaz)
buyurdu. (Buhârî)
5-
Çocuklara bedduâ etmemelidir. Abdullah bin Mübârek hazretleri, çocuğunu
şikâyet eden birisine, (Çocuğuna hiç bedduâ ettin mi?) diye sordu. O kimse,
evet diye cevap verince, (Çocuğun ahlâkını sen bozmuşsun) buyurdu.
6- Çocuklara
iyilik etmelidir! Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Evlâdınıza ikrâm edin, ana-babanın sizde
hakkı olduğu gibi, evlâdınızın da sizde hakkı vardır.) [Taberânî]
a) Bir
kimse, malının hepsini çocuğunun birine verip diğerlerine vermese, câiz olur.
Bu mal, çocuğun mülkü olur. Diğer çocukların, bundan birşey istemeye hakları
olmaz. Fakat babası, sâlih çocukları arasında ayırım yaptığı için günâha
girer. (Hindiyye)
b) Sâlih
ve ilim tahsîlinde olan çocuklarına, diğerlerinden daha çok mal vermek
câizdir. Salâhları eşit ise, eşit vermelidir! Çocukları fâsık olanın, mîrâs
bırakmayıp, sâlihlere, hayrata vermesi efdâldir. Çünkü, günâha yardım etmemiş
olur. (Fetâvâyı Bezzâziyye)
c) Fâsık
çocuğa nafakadan fazla yardım yapmamalıdır!
7- Çocukları helâl lokma ile beslemelidir! Böyle
yapılmazsa, haram gıdâların, yemeklerin te'sîri, çocuğun özüne işler çocukta
uygunsuz işlerin meydana gelmesine sebep olur. Hadîs-i şerîfte, (Yiyip
içtikleriniz helâl, temiz olsun! Çocuklarınız, bunlardan hâsıl olmaktadır) buyuruldu.
(R.Nâsıhîn)
8- Çocuğa
Kur'ân-ı kerîm öğretmeli, yedi yaşından i'tibâren de namaz kılmaya
alıştırmalıdır! Çocuğa ilim öğretmelidir. Çünkü dünya ve âhirette kurtuluş
ilimledir.
9- Çocuk
âkıl bâlig olup evlendikten sonra hadîs-i şerîfte bildirildiği gibi böyle
demelidir:
(Evlâdım, seni terbiye ettim. Okuttup
evlendirdim. Dünyada bir felâkete, âhirette azâba uğramaktan Allahü teâlâya
sığınırım. Aklını başına topla, buna göre çalış!) [İ. Hibban]
Babanın, çocuklarına ilim, edeb ve san'at
öğretmesi farzdır. Önce, Kur'ân-ı kerîm okumasını öğretmelidir. Sonra îmânın
ve islâmın şartlarını öğretmelidir. Yedi yaşından i'tibâren namaz kılmaya
alıştırmalıdır! Dünya ve âhirette kurtuluş ilimledir. Çocuğu, din bilgilerini
öğrendikten sonra, okula göndermeli, lise ve üniversite tahsîli
yaptırmalıdır. Dinini öğrenmeden mektebe gönderilirse, artık bunlary
öğrenecek vakit bulamaz. Din düşmanlarının tuzaklarına düşüp, onların
yalanlarına aldanır. Dinsiz ve islâm ahlâkından mahrûm olarak yetişir. Dünya
ve âhirette felâketlere sürüklenir. Millete zararlı olur. Kendine ve
başkasına yapacağı kötülüklerin günâhları, ana-babasına da yazılır. Çocuğunu,
din bilgilerini öğretmeden önce, kâfir ve hıristiyanların mekteplerine
göndermenin büyük zararları, (İrşâd-ül-hiyâra) kitabında yazılıdır.
10- Ahnef
bin Kays hazretleri buyurdu ki:
(Evlâd için zorluklara katlanmalıyız. Onların
ayakları altında yumuşak yer, bağları üstünde gölge olmalıyız! Onlara sert
davranmıyalım ki bizden uzaklaşmasınlar. Bizden usanıp ölümümüzü
beklemesinler. Uygun isteklerini yerine getirmeliyiz! Öfkelenirlerse teskîne
çalışmalıyız!)
11-
Çocuklar arasında adâlete riâyet etmeli,ayrım yapmamalıdır. Hadîs-i şerîfte
buyuruldu ki:
(Hediyede,
ihsânda çocuklarınız arasında eşitliğe riâyet ediniz! Eğer onlardan
birini tercih etseydim, kız evlâda öncülük tanırdım.) [Taberânî]
12-
Fudayl bin İyâd hazretleri buyurdu ki:
(Şunları yapan mürüvvet ehlidir. Anasına,
babasına iyilik eden, akrabâsını ziyâret eden, din kardeşine ikrâmda bulunan,
çoluğu, çocuğu ve hizmetçisi ile iyi geçinen, dinini koruyan, malını iyi yerlerde
harcıyan, dilini tutan, gözünü haramlardan koruyan, fuzûlî işlerden uzak
duran ve Rabbine ibâdet eden kimse.)
13-
Baba, yapmıyacağını zannettiği emri çocuğuna söylememelidir. Söyleyip de onu
itâ'atsizliğe sürüklememelidir. Sâlih zatın birisi, oğlundan hiç bir şey
istemezdi. Sebebi suâl edilince, (Bir şey istediğim zaman, oğlumun bana karşı
gelmesinden korkarım. Bana karşı gelince Cehennem ateşine müstehak olur. Ben
de çocuğumun ateşte yanmasına râzı olamam) buyurdu. Hadîs-i şerîfte
buyuruldu ki:
(Şunlar, insanın saâdetinin alâmetidir:
Sâliha hanım, itâ'at eden çocuklar, sâlih
arkadaş.) [Hâkim]
14-
Çocuğun akîkasını kesmelidir. Akîka, çocuk ni'metine karşılık, Allahü teâlâya
şükür etmek niyyeti ile hayvan kesmektir. Hadîs-i şerîfte, (Akîka, erkek
çocuk için iki, kız çocuğu için bir koyun kesmektir) buyuruldu.
(Taberânî)
Çocuğa nafaka vermesi vâcib olan kimsenin,
yedinci günü isim koyması ve bağını tıraş ettirip, saçının ağırlığı kadar,
erkek için altın veya gümüş, kız için gümüş sadaka vermesi ve kendi malından,
erkek için iki, kız için bir akîka hayvanı kesmesi müstehabdır.
15-
Çocuğu doğuran kadının emzirmesi faydalıdır. Hadîs-i şerîfte, (Çocuğa,
annesinin sütünden iyisi yoktur) buyuruldu. (Şir'a)
Annenin sütü yoksa çocuğu sâliha, soylu olan bir
kadın emzirmelidir. Çünkü kadınların sütü, çocukta te'sîrini gösterir ve
eserleri bir gün ortaya çıkar. Bugün modern tıb da yaptığı araştırmalarda,
anne sütü yerini alacak bir gıdanın olmadığını bildirmektedir.
16-
Çocuğun ağlamasından sıkılmamalıdır. Çünkü çocuğun ağlaması, zikir, tehlîl ve
Allahü teâlâ için hamddir. Ana-babası için ise duâ ve istigfârdır. Hadîs-i
şerîfte buyuruldu ki:
(Mü'minin çocuğu 4 ay lâ ilâhe illâllah, 4 ay
Muhammedün Resûlullah, 4 ay da, Allahümmagfir lî ve livâlideyye [yâ rabbî, beni ve ana-babamı magfiret eyle] der.) [R.Nâsıhîn]
17- Çocuk
konuşmaya başlayınca, en önce Lâ ilâhe illâllah kelimesini ona
öğretmelidir. Bunu yedi defa ona telkîn etmelidir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu
ki:
(Çocuklarınız konuşmaya başlayınca onlara Lâ
ilâhe illallah'ı öğretin.) [İ.Sünnî]
Mü'minûn sûresinin 116. âyetini,
Âyet-el-kürsî'yi ve Haşr sûresinin sonu olan Hüvallahüllezî'yi okuyup
öğretmelidir. Böyle yapana, Allahü teâlâ, kıyâmette hesap sormaz. Çocuk
sağını solundan ayırdığı zaman, ona iyi işler yaptırmalıdır. Yaptığı iyi
işlerin sevâbı, onu yetiştiren, terbiye eden babasına da verilir, kötülükleri
ise verilmez.
18-
Çoluk çocuğu terbiye etmek için dövmek doğru değildir. Ancak yanlış bir iş
yapınca, cezâlanabileceği hissini vermek lâzımdır. Peygamberimiz, ev halkının
dövülmemesini emrettiği halde, terbiye edilmeleri için cezâlanacakları,
dövülecekleri hissini taşımaları gerektiğini bildirmiştir. Bu husustaki
hadîs-i şerîflerden biri şöyle:
(Ev halkınızı terbiye için bastonunuzu onların
göreceği yere asın!) [Taberânî]
Çocuk, ana baba elinde bir emânettir. Çocukların
temiz kalbleri kıymetli bir cevher olup, mum gibi, her şekli alabilir. Küçük
iken, hiçbir şekle girmemiştir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi
tohum ekilirse, onun mahsûlü alınır. Bunun gibi çocuk da neye
meylettirilirse, oraya yönelir. Eğer hayrı âdet eder, öğrenirse hayır üzerine
büyür. Çocuklara îmân, Kur'ân ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve
yapmaya alıştırılırsa, din ve dünya saâdetine ererler. Bu saâdete ana-baba ve
hocaları da ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise, bedbaht
olurlar. Yapacakları her fenâlığın günâhı, ana-baba ve hocalarına da verilir.
Her müslüman, emri altInda bulunanlardan mes'ûldür. Hadîs-i şerîflerde
buyuruldu ki:
(Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz.
Çoban, sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları
Cehennemden korumalısınız! Onlara müslümanlığı öğretmezseniz, mes'ûl
olursunuz.) [Müslim]
(Çocuklarına Kur'ân-ı kerîm öğretenlere veya
Kur'ân-ı kerîm hocasına gönderenlere, öğretilen Kur'ân'ın her harfi için, on
kere Kâ'be-i mu'azzama ziyâreti sevâbı verilir ve kıyâmette, başına devlet
tâcı konur. Bütün insanlar görüp imrenir.)
[S.Ebediyye]
(Çok müslüman evlâdı, babaları yüzünden Veyl
ismindeki Cehenneme gidecektir. Çünkü bunların babaları, yalnız para kazanmak
ve keyf sürmek hırsına düşüp ve yalnız dünya işleri arkasında koşup,
evlâdlarına müslümanlığı ve Kur'ân-ı kerîmi öğretmediler. Ben böyle
babalardan uzağım. Onlar da benden uzaktır. Çocuklarına dînlerini
öğretmiyenler Cehenneme gidecektir.) [S.Ebediyye]
Kendinin yapması harâm olan şeyi çocuğa yaptıran
kimse, harâm işlemiş olur. Çocuklarına içki içiren, kumara alıştıran,
müstehcen neşriyatı okumasına sebep olan, yalancılık, hırsızlık gibi kötü
huylara alıştıran, kıbleye karşı ayak uzatmasına sebep olan kimse, günâh
işlemiş olur.
Dînimizin temeli, îmânı, farzları ve harâmları
öğrenmek ve öğretmektir. Allahü teâlâ, Peygamberleri bunun için göndermiştir.
Gençlere bunlar öğretilmediği zaman, İslâmiyet yıkılır, yok olur. Allahü
teâlâ, müslümanlara (Emr-i ma'rûf) yapmayı emrediyor. Ya'nî, benim
emirlerimi, bildiriniz, öğretiniz buyuruyor. (Nehy-i münker) yapmayı da
emrederek, yasak ettiğini bildirdiği harâmların yapılmasına râzı olmamamızı
istiyor. Kur'ân-ı kerîmde buyuruluyor ki:
(Kendinizi ve âile efrâdınızı Cehennem
ateşinden koruyun!) [Tahrim 6]
Kur'ân-ı kerîmde, nefslerimizi ve aile
efradımızı, yakıtı insan ve taş olan Cehennem ateşinden korumamız
emredilmektedir. Elli-yüz senelik kısa bir hayat için evlâdımızı dünya
felâketlerinden korumaya çalıştığımız gibi, ebedî felâkete düçâr olmaması
için âhıretini de korumamız lâzımdır. Bir babanın, evlâdını Cehennem
ateşinden koruması, dünya ateşinden korumasından daha mühimdir. Cehennem
ateşinden korumak da, îmânı ve farzları ve harâmları öğretmekle ve ibâdete
alıştırmakla ve kötü arkadaşlardan ve zararlı neşriyattan korumakla olur.
Bütün fenâlıkların bağı, kötü arkadaştır. Kötü arkadaşları, onun, küstah,
yalancı, hırsız, saygısız ve korkusuz olmasına sebep olabilir. Senelerce de
bu kötü huylardan kurtulamaz.
Ne zaman çocukta iyi bir hareket görülürse, onu
takdir etmeli, mükâfatlandırmalıdır! İnsanların yanında ba'zan onu övmelidir.
(Amcası benim çocuğum böyle yaptı) diyerek iyiye teşvik etmelidir. Bir kabahat
işler veya kötü bir söz söylerse birkaç defa görmezlikten gelmeli, (onu
yapma) dememeli, azarlamamalıdır. Sık sık azarlanan çocuk, cesâretlenir,
gizli yaptıklarını açıktan yapmaya başlar. Yaptığı kötü işlerin zararı,
kendisine tatlı dil ile anlatılmalı, ikâz edilmelidir! Yapılan iş, dîne
aykırı ise işin zararı, fenâlığı ve neticesi anlatılarak, o kötü işe mâni
olmalıdır. Baba, baba olduğunu, büyük olduğunu hissettirmelidir! Anne, çocuğu
babası ile korkutmalıdır!
Her gün bir müddet oynamasına izin vermelidir
ki, çocuk sıkılmasın. Sıkılmak ve üzülmekten kötü huy hâsıl olur ve kalbi
körleşir. Hiç kimseden para istemesine müsaade etmemeli, fazla konuşmamasını,
büyüklere saygıyı öğretmelidir. İyi insanların güzel hâllerini anlatıp, onlar
gibi olmaya, kötü insanların kötülüklerini anlatıp, onlar gibi olmamaya
dikkat etmesi öğretilmelidir.
Çocuğa her istediğini almak ve lüks içinde
yaşatmak uygun değildir. Büyüyünce de her istedişini ele geçirmeye çalışır;
fakat bunda muvaffak olamayınca sukutu hayâle uşrar, isyânkâr olur. Kendimiz
helâl yediğimiz gibi çocuklarımıza da helâl yedirmeliyiz. Harâmla beslenen
çocuğun bedeni, necasetle yoğrulmuş çamur gibi olur. Böyle çocuklar da
pisliğe, kötülüğe meylederler.
Çocuğa, israf etmemesini, kanaatkâr olmasını
öğetmelidir. Ba'zan da yavan ekmek yemeğe alıştırmalıdır. Çocuğun kötü
yerlere gitmesine mâni olmalıdır. Çocuk kötülerin yanında ahlâksız, yalancı,
hırsız ve hayâsız olur.
Baba, ne devamlı asık suratlı durmalı, ne de
çocukla fazla yüz göz olmalı, konuşmasının heybetini korumalıdır. Çocuğa
babasının malı ile, rütbesi ile övünmemesi tenbih edilmelidir! Tevâzu sâhibi
ve kibar olması öğretilmelidir! Başkalarından birşey almanın zillet olduğu,
veren elin alan elden üstünlüğü bildirilmelidir! Cimriliğin çirkinliği
öğretilmelidir! Başkalarının yanında edebli oturması, ayak ayak üstüne
atmaması, lâubâli hareketlerden uzak durması telkin edilmelidir!
Fazla konuşmaktan çocuğu men etmelidir! Fazla
konuşmanın hayâsızlığa yol açtığı, çenesi düşüklüğün kötülüğü
belirtilmelidir! Çocuk nasıl olsa konuşmasını öğrenecektir. Maksat, ona icâb
edince susmasını ve büyüklerin sözünü dinlemesini öğretmektir.
Doğru da olsa, çokça yemin etmesine izin
vermemelidir! Vara yoğa yemin, kötü bir alışkanlıktır. Büyüklere hürmetin,
yerini onlara vermenin ve herkesle iyi geçinmenin önemi anlatılmalıdırı.
Çocuğu daha küçükken namaza alıştırmalıdır.
Büyüyünce namaz kılması zor gelebilir. Başkasının malını çalmayı, harâm
yemeyi, yalan söylemeyi gözünde çirkin gösterecek şekilde anlatmalıdır! Böyle
yetiştirip bülûğa erince, bu edeblerin sırlarını, inceliklerini ona
söylemelidir. Her işi âdet olarak yapmaması, niyetle, şuurla yapmasının
lüzûmu anlatılmalıdır. Meselâ, yemekten maksat, kulun Rabbine ibâdet etmesi,
insanlara, vatanına, milletine faydalı hizmetlerde bulunması, insanların
saâdeti için çalışması olduğu öğretilmelidir. Dünyadan maksadın, âhıret için
azık toplamak olduğu, zîrâ dünyanın kimseye kalmadığı, ölümün çabuk ve
ansızın gelebileceği anlatılmalı, (ne mutlu o kimseye ki, dünyada iken âhıret
azığı elde eder, Cennete ve Allahü teâlâya kavuşur) demelidir. Küçük yaşında
böyle terbiye edilirse, taş üzerine yazılan yazı gibi olur ve kolay kolay
silinmez. Peygamber Efendimiz buyurdu ki:
(Bütün çocuklar, müslümanlığa elverişli
olarak dünyaya gelir. Daha sonra bunları, ana-babaları hıristiyan, yahûdî ve
dinsiz yapar.) [Taberânî]
Hadîs-i şerîfte müslümanlığın yerleştirilmesinde
ve yok edilmesinde en mühim işin, çocuklukta ve gençlikte olduğu
bildirilmektedir. O hâlde, her müslümanın birinci vazîfesi, evlâdına İslâmiyeti
ve Kur'ân-ı kerîmi öğretmektir. Evlâd ni'metinin kıymeti bilinmezse, elden
gider. Bunun için (Pedagoji), ya'nî çocuk terbiyesi, dînimizde çok kıymetli
bir ilimdir.
İslâm dînine karşı olanlar, bu mühim noktayı
anladıkları içindir ki, (Gençliğin ele alınması birinci hedefimizdir.
Çocukları dinsiz olarak yetiştirmeliyiz) diyorlar. İslâmiyeti yok etmek ve
Allahü teâlânın emirlerinin öğretilmesini ve yaptırılmasını engellemek için,
(Gençlerin kafalarını yormamalıdır. Din bilgilerini büyüyünce kendileri
öğrenirler) diyorlar.
Bugün, bütün hıristiyan ülkelerinde, bir çocuk
dünyaya gelince, buna bozuk dinlerinin icâblarını yapıyorlar. Her yaştaki
insanlara, hıristiyanlığı titizlikle ağılıyorlar. Müslümanların îmânlarını,
dinlerini çalmak ve yok etmek ve onları da, hıristiyan yapmak için, İslâm
ülkelerine paket paket kitap, broşür ve kaset gönderiyorlar. O hâlde,
müslümanlar din câhillerinin hîlelerine, yalanlarına aldanmamalı,
çocuklarımıza sahip olmalıyız. Onlara sahip olmak da, dînimizin emirlerine
uygun olarak yetiştirmekle olur. Ahlâkı değiştirmek mümkün olduğu için
Peygamber efendimiz, (Ahlâkınızı güzelleştirin) buyurmuştur. Zaten din, güzel
ahlâk demektir. Şu hâlde dînin emrine uyup yasak ettiğinden kaçan, huyunu
değiştirip güzel ahlâklı olur. Güzel ahlâklı olan da iki cihânda rahat olur.
En vahşî hayvan bile terbiye ile
ehlileştiriliyor. Hiçbir zaman elma çekirdeğinden portakal olmaz. Fakat elma
fidanını büyüterek, lüzûmlu ağı ve kültürel tedbirlerle kaliteli elma veren
bir ağaç olarak yetiştirmek mümkündür. Bunun gibi insan tabiatında bulunan
ba'zı arzûlar yok edilemez, fakat terbiye edilebilir. Terbiyede dayak
atılmaz.
a) Çocuğu
dövmek ahlâkının bozulmasına, hırçınlaşmasına sebep olur.
b)
Dayakla büyüyen çocuk esnek olmaz, katı olur.
c)
Dövülmek, çocukta ana-babaya karşı kızgınlığa yol açar. Çocuk kendi
yaptığanın kötü bir şey olduğunu düşünmez, kendini suçlu görmez, kendini
döveni suçlar.
d) Dövülen
çocuk, kızdığı zaman, o da şiddete başvurur, bir başkasını döver. Böylece
dayak vicdanlı olmaya değil, saldırganlığa sebep olur. Çocuğun hareketli
olmasına üzülmemelidir! Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Çocuğun, hareketli olması, büyüyünce aklının
çok olacağını gösterir.) [Hakîm]
e) Sözden
anlayacak yaştaki çocuğa dayak atılmaz. Sözden anlamayan çocuğuna hafifçe
vurmak yeter. Başa, yüze tokat atmak, sopa ile dövmek çok zararlıdır. Bu
ancak işkenceciye yaraşır.
Bir şeyi, zıddı kırar. Kötü huyları, iyi huylar
yok eder. Bu bakımdan kendini zorla da olsa, iyi işler yapmaya alıştırmalı,
onları âdet hâline getirmelidir! Çocuk, ahlâkı iyi olan insanlarla arkadaşlık
ettirilirse, güzel huylar kendiliğinden onun tabiatı olur. Çocuklar böyle
yetiştirilirse, dünya ve âhıret saâdeti elde edilir.
19-
Çocuk yedi yaşına gelince, ona namaz kılmasını emretmelidir. Peygamber
efendimiz, (Çocuklarınız yedi yaşına gelince, onlara namaz kılmalarını
emredin, on yaşına gelince, kılmazsa, zorlıyarak kıldırın) buyurdu.
(İ.Sünnî)
20-
Çocuklar on yaşına gelince, yataklarını ayırmalıdır! Erkek ve kız çocukların
odalarını ayırmalıdır. 21- Sünnet ettirmek mühim sünnettir.
İslâmiyyetin şi'ârıdır, alâmetidir. Çocuk, âkıl bâlig olmadan önce her yaşta
sünnet edilebilir. 7-12 arası daha uygun olabilir. Sünnet ederken, topluca
yüksek sesle bayram tekbîri söylenir.
22- Çocuğu
cömertliğe alıştırmalı, mal ve mülk sevgisini gözünden düşürmelidir. Çünkü
para ve mal sevgisinin zararı, zehirden çoktur. Çünkü bütün kötülüklerin
menşei, kaynağı; parayı, dünyayı sevmektir.
23- Çocuğa
önce yemek yemenin edeblerini öğretmelidir. Yemek yemekten maksat, bedenin
sıhhatini korumaktır, lezzet almak değildir demelidir.
24-
Kapalı ve gizli işlerden onu men etmeli ki, kabahate karşı cesâreti kırılsın.
Gündüz ve gece çok uyutmamalı, yumuşak elbiselere alıştırmamalı, yaya
yürümesini de öğrenmeli, oturma, kalkma ve konuşmanın edeblerini anlatmalı,
kadınlar gibi süslenmemesini, babasıyla ve dünya malı ile arkadaşlarına
övünmekten menetmeli, yalan söylemekten sıkı men etmeli, doğru veya yalan
yere yemîn etmemesini tembih etmelidir.
25- Çocuğun
neye kabiliyeti olduğunu sezmeli, kabiliyetinin hangi ilim ve san'ata daha
yatkın olduğunu anlayıp, o tahsîl ve san'ata vermelidir! Hadîs-i şerîfte;
(Herkese dünyalıktan nasibi neyse, o şeyler ona kolaylaştırılır)
buyuruldu. (Hâkim)
Çocuk ilim öğrenmeye yatkın ise, önce ilim tahsîli
için gerekli terbiye verilmelidir. San'at sahibi olacaksa, dînî vecîbeleri
öğrenip yaptıktan sonra, o san'atla meşgûl etmelidir. Burada en iyisi,
çocuğun tabiatine, ya'nî kabiliyetine bakmalı, durumunu incelemeli, neye
istidâdı olduğunu sezmeli, kabiliyetinin hangi ilim ve san'ata daha yatkın
olduğunu anlayıp, o tahsîl ve san'ata vermelidir.
26-
Kötülüğe sebep olacak alışkanlıkları veren oyunlardan sakındırmalıdır!
27- Dinimizde,
kadının ve kız çocuklarının fazîleti büyüktür. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu
ki:
(Kızlarınızı altın ve gümüş ile süsleyin!
Elbiseleri güzel olsun! İ'tibâr kazanmaları için en güzel hediyelerle ihsânda
bulunun!) [Hâkim]
(Kız çocuğunu güzelce terbiye edip, Allahü
teâlânın verdiği ni'metlerle bolluk içinde yedirir giydirirse, o kız çocuğu
onun için bir bereket olur, Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girmesine
vesîle olur.) [Taberânî]
(İki kız evlâdına güzel muâmele eden, mutlaka
Cennete girer.) [ibni Mâce]
(İki kızı veya iki kız kardeşi olup da,
mâişetlerini güzelce sağlayanla Cennette beraber oluruz.) [Tirmizî]
(Çarşıdan aldığı şeyleri, erkek çocuklardan
önce kız çocuklarına verene Allah, rahmetle nazar eder. Allah, rahmetle nazar
ettiğine de azâb etmez.) [Harâitî]
(Çarşıdan turfanda meyva alıp evine getiren,
sadaka sevâbı alır. Getirdiği meyvayı, erkek çocuklarından önce kız
çocuklarına versin! Kadınları, kızları sevindiren, Allah korkusundan
ağlayanlar gibi sevâb kazanır. Allah korkusundan ağlıyanın bedeni de
Cehenneme harâm olur.) [İbni Adîn]
(Üç kızına, ihtiyâçtan kurtulana kadar iyi
bakan, yedirip giydiren, elbette Cenneti kazanır.) [Ebû Dâvüd]
(Üç kız veya kız kardeşinin geçim veya başka
sıkıntılarına katlananı, Allahü teâlâ Cennete koyar.) Eshâb-ı kirâmdan biri, (iki tane olursa da aynı mıdır?)
diye suâl edince, Peygamber efendimiz (Evet, iki tane olursa da aınıdır) buyurdu.
Başka birisi, (Ya bir tane olursa?) diye suâl etti. Cevabında buyurdu ki: (Bir
tane de olsa gene aınıdır.) [Hâkim, Harâitî]
Görüldüğü gibi, kız ve kadınlara değer
vermiyenler, müslümanlığı bilmiyen kimselerdir. Müslüman, dinini iyi öğrenip
kadına lâyık olduğu değeri vermelidir!
28- Çocuk
sevgisi. Büyük-küçük çocuklarımıza sevgi ve şefkat göstermek, sevip öpmek
sünnettir. Resûlullah efendimiz, evine gelen küçük çocukları sevip başlarını
okşar, evin içinde oynamalarına da izin verirdi. Enes bin Mâlik hazretleri
anlatır:
Resûlullah, çocuklara karşı da insanların en
şefkatlisi idi. Oğlu İbrâhim'in süt annesi, Medîne'nin bir kenarında
otururdu. Kadının kocası demirci idi. Resûlullahla bu eve sık sık giderdik. Varınca
demircinin dumanla dolmuş evine girer, çocuğu kucaklar, öper ve bir müddet
sonra dönerdi. Bir torunu ve kendi oğlu İbrâhim ölünce de ağlamış, (Şefkatimden
ağlıyorum. Allah ancak merhametli olana rahmet eder) buyurmuştur. Hadîs-i
şerîflerde buyuruldu ki:
(Çocuklarınızı çok öpün, her öpüşte
Cennetteki dereceniz yükselir.) [Buhârî]
Çocuk kokusu Cennet kokusudur.) [Taberânî]
(Çocuk dünyada nûr, âhırette sürurdur.) [Şir'a]
(Çocukları sevip okşayın, onlar gönül
meyvesi, göz nûrudur.) [Ebû Ya'lâ]
(Çocuklarımız ciğerparelerimizdir.) [B.Arifîn]
(Çocuk sevgisi, cehennem ateşine karşı
perdedir. Çocuklara iyilik etmek, Sıratı geçmeye sebeptir. Onlarla beraber
yiyip içmek, Cehennemden kurtuluştur.)
[Şir'a]
(Cennetteki "Sevinç sarayı"na,
ancak çocukları sevindirenler girer.)
[İ.Adîy]
(Çocuğuna iyilik etmek için yardımcı olan
babaya Allah rahmet etsin!) [İ Hibbân]
(Lâ ilâhe illâllah diyene kadar çocuğu
terbiye eden, hesâba çekilmez.)
[Taberânî]
(Çocuksuz bir evin bereketi olmaz.) [Ebûşşeyh]
Bir bedevî, (Yâ Resûlallah, siz çocukları sevip
öpüyorsunuz. Biz hiç öpmeyiz) dediği zaman,ona, (Şefkat ve merhamet
duygusu olmıyana ne diyeyim?) buyurdu. (Buhârî)
Hz.Ömer, birini bir göreve ta'yin eder. O zat,
görev emrini almak üzere Hz. Ömer'in huzûruna gelir. Hz.Ömer'in çocuğunu
öptüşünü görür. (Benim birkaç çocuğum var, ama hiç birini öpmem) der.
Hz.Ömer'in şekli değişir (Senin küçüklere, şefkatin, merhametin yok.
İnsanlara nasıl merhamet edersin? Verilen görevden seni azlediyorum)
buyurarak vazife emrini imzalamaz.
Torun sevgisi, evlâd sevgisinden daha ileridir.
Resûlullah efendimiz, namaz kıldırırken secdede, torunu Hz. Hasan, mübârek
omzuna çıkıp oturdu. Resûlullah efendimiz, secdeyi uzatınca, sahabeden,
"acaba vefât mı etti" diye düşünenler oldu. Namazdan sonra secdeyi
niçin uzattığını soranlara buyurdu ki: (Secdede iken torunum omzuma çıktı.
Gönlü oluncaya kadar indirmediğim için secde uzadı.) [Nesâî]
Bir zât, Resûl-i ekremin, Hz. Hasan'ı öperken
görünce, (On oğlum var, hiçbirini öpmem) dedi. Resûlullah efendimiz, (Merhamet
etmiyen, merhamete kavuşamaz) buyurdu. (Buhârî)
Resûlullah efendimiz, Hz. Hasan'ı bir dizine Hz.
Hüseyn'i de öteki dizine oturtur, bağrına basar, sonra da (Yâ Rabbî,
bunlara rahmetini ihsân et, bunlary seviyor, bunlara şefkat duyuyorum) derdi.
(Buhârî)
Peygamber efendimiz, Hz. Hasan'ı öptükten sonra
Eshâb-ı kirâma buyurdu ki:
(Çocuk çekingendir, hâli bilinmez, belki
üzüntülüdür.) [B.Arifîn]
Kur'ân-ı kerîmde, malın, evlâdın, fitne ya'nî
imtihân olduğu bildiriliyor. (Tegabün 15)
(Yâ Rabbî, düşmanlarıma çok mal, çok evlâd
ver) hadîs-i şerîfi, mal ve evlâd
hayırlı olmadığı takdirde belâ olacağın bildirmektedir.) (Berîka)
Mal, çocuk ve hanım, cihâd, namaz gibi
ibâdetlerden alıkoyabilir. Dikkatli olmak lâzımdır. Peygamber efendimiz, (Âhır
zamanda sizin en iyiniz, çoluk çocuğu olmıyandır) buyuruyor. En iyilerden
olanlara müjdeler olsun! Bunun için bir İslâm âlimi, (Bu devirde çocuğu
olmıyan şükür secdesi yapmalıdır) buyurmuştur.