Fizyolojik ve Psikolojik Farklılık

Cenâb-ı Hakk, erkek ve kadına farklı husûsiyetler ve meziyetler vermiş ve onların toplum içindeki mevkîlerini de farklı kılmıştır. Haklar ve mes’ûliyetler, bu farklı husûsiyetlere göre tanzîm edilmiştir. Erkek ve kadın, aynı zamanda birbirlerinden farklı, güzel kabiliyetlerle de donatılmıştır.

Allâh Teâlâ, erkeğe; güç, kuvvet, metânet, mihnet ve meşakkatlere tahammül, tedbir, temkin ve sebat, hâdiseler karşısında dayanma ve direnme, sevinç ve hüzünde muvâzene ve îtidâl, savaş gücü, irâdî ve aklî üstünlük gibi özellikler vermiştir.

Hanımlara ise; duygu derinliği, incelik, şefkat, merhamet, hayâ, fedâkârlık, çocuk bakımı ve neslin muhâfazası gibi meziyetler ihsân etmiştir. Onlar, bünye olarak nârin olduklarından hayâtın çeşitli safhalarında birtakım süprizlerle karşılaştıklarında bazen bedenî ve rûhî zaaflara düşerler. Zîrâ hisleri, fevkalâde kuvvetlidir. Merhamet duyguları yüksektir. (84)

Görülüyor ki erkek; kadından daha kuvvetli, zorluklara daha dayanıklı, hâdiseler karşısında daha soğukkanlıdır. Hareketlerinin neticelerini daha iyi düşünür. Kadın ise, fıtraten zaîf, hılkaten nahîftir. His yönünden çok zengin, şefkat yönünden de engin bir deryâ gibidir. Mutlaka bir erkeğin himâye ve desteğine muhtaçdır. Erkeğin kadına göre üstün tarafları olduğu gibi, kadının da erkeğe göre üstün tarafları bulunmaktadır. Her biri ancak bu farklı yaratılışının îcâbını yapabilir.

Çocuğun çeşitli ihtiyaçları karşısında annedeki değişken duyguları ve imkanları erkekte bulamazsınız. Erkekdeki, tabiatın dâimî sert tezâhürlerine ve hayatın sayısız güçlüklerine karşı koyacak bir yaratılış husûsiyetini de kadında bulamazsınız. Bunun için İslâm Dîni, âile müessesesinde, kadınla erkek arasında kendi maddî ve mânevî kabiliyetlerine göre vazîfe taksîmi yapmıştır. Her cinse görebileceği işi vermiş; kadına, yapamıyacağı işi teklif etmemiş, taşıyamıyacağı mes’ûliyyeti de yüklememiştir. (85)