| 
           CEYLAN 
          Avcının
          biri bir ceylan tuttu, eşek ve öküzlerle dolu ahıra kapattı. Ürkek
          ceylan orada bulunanlardan uzak durmak için ahırın bir başından
          diğerine sürekli koşmakta idi. Diğer hayvanların büyük bir iştah
          ile yedikleri yemlere yüzünü dahi çevirmeden toz duman içinde bırakıyordu
          etrafı. 
           
          Kim zıddıyla bir araya konursa ölüm azabına uğramış gibi olur.
          Kendi cinsinden olmayanlarla bir kafese konmak; can kuşunun mahpus
          olması, doğan ile kuzgunun aynı yere kapatılması gibidir!. Ruh doğan
          kuşudur, kuzgun ise; tabiatın. Doğan kuşu, kuzgundan yaralandığı
          gibi; ruhun kuzgunu da tabiattır, yani dünyadır !.. 
           
          Karaya vuran balığın can çekişip  çırpındığı gibi; o göbeği
          miskli ceylan da eşeklerin ahırında günlerdir acılar içinde çırpınmaktaydı.
          Misk ile pislik aynı kapa konmuştu sanki. 
          Bir eşek diyordu ki: 
          -
          Susun!.. Bu hayvanlar babası; padişahlarla beylerin huyundandır
          ha!.. 
          Bir
          başkası; onun gidip gelmesine bakıp, alay ederek: 
          -
          Bir inci bulmuş, nasıl olur da ucuza satar?.. 
          Başka
          birisi: 
          -
          Söyleyin ona; bu naziklikle padişahın tahtına çıkıp, yaslansın!..
          Diye alay ediyorlardı. İçlerinden birisi çağırarak, yiyemediğinden
          önünde kalan yemleri teklif etti: 
          -
          Hayır, iştahım da yok, yiyecek kuvvetim de!.. Dedi ceylan. 
          -
          Biliyorum ki nazlanıyorsun, yahut da utanıyorsun da onun için çekiniyorsun,
          dedi eşek. 
          Ceylan: 
          -
          O yemek senin yemeğin, senin bedeninin cüzleri onunla dirilmekte,
          tazelenmekte. Ben çayırlığın arkadaşıyım!.. Duru sularla, bağlarla,
          bahçelerle avunur, eğlenirdim!.. Kaza ve kader; bizi azapla karşılaştırırsa,
          güzel huyum hemencecik değişecek mi?. Yoksul durumda olsam bile,
          yoksulca mı hareket edeyim?.. Elbisem eskidiyse, ben yeniyim!.. Ben
          ki; sümbülü, laleyi, reyhanı binlerce nazla ve istemeyerek
          yerdim!... 
          -
          Dırlanıp duruyorsun, gariplikle çok saçma şeyler söylenir zaten,
          dedi eşeğin birisi. 
          Ceylan: 
          -
          Ödağacı ile ambere dahi önem vermememin şahidi göbeğimdekidir!..
          Fakat koku alamayan bunları nereden bilebilir?. Yollarda eşek
          pisliklerini koklayan eşek; o kokuyu nasıl duyar, miski nasıl
          sunabilirim onlara?.. Haramdır o koku onlara!.. Onun için Rasül:
          "İslam, dünyada gariptir!.." demiştir . Çünki; zatı,
          meleklerle hemdem olmakla beraber, akrabaları dahi ondan kaçarlar.
          Halk onun suretine bakar, onu kendi cinsleri gibi sanır, lakin ondaki
          kokuyu duyamazlar!.. 
          Mesnevi:5.Cilt-Sayfa:70-........-78 
         |