| 
        FİL
          YAVRUSU
           Akıllı
          bir adam dostlarından bir kaç kişinin uzak seferlerden geldiğini,aç
          ve perişan durumda olduklarını , bir süre sonra da köylerine döneceklerini
          haber aldı. Yanlarına giderek , bilgi ve tecrübelerinden
          kaynaklanan bir takım öğütler vermek mecburiyetinde hissetti
          kendini. Dedi ki: 
          -
          Dostlarım biliyorum pek uzaklardan geldiniz, karnınız çok açtır
          şimdi.  Gideceğiniz yönde
          fil yavruları ile karşılaşacaksınız. Onlar pek kuvvetsiz, latif
          ve semizdirler. Gözünüze hoş görünebilir. 
          Öğüdümü can-ü gönülden dinleyin... Sakın ola ki,
          onlardan birini avlayıp yemeye kalkışmayın. Anaları pusudadır,
          feryad-ı figân ederek , hortumundan duman ve ateşler saçarak , yüz
          fersah dahi olsa yol alarak yavrularını ararlar. Çok
          merhametlidirler onlara karşı. Otlara, yapraklara razı olun yemek için,
          lâkin , fil yavrularını avlamayı aklınızın ucundan bile geçirmeyin.
          Perişan olursunuz yoksa!.. Tamah yolunuzu kesmesin, kanaatkâr olun.
          Boynumun borcunu ödedim size karşı. Gayri varın gideceğiniz yere
          hayırla gidin , dedi, uğurladı onları. 
          Yavrum;
          velîlerde Hakk çocuklarıdır!.. Allah onların ahvalinden haberdardır,
          mallarını da korur canlarını da. Onun için der ki: “ Veliler
          benim çocuklarımdır, gariplikler âlemindedirler, eşleri yoktur!..
          Halkı imtihan için hor ve hakir görünürler, lâkin, dostları da
          benim, arkadaşları da... Korumamdadırlar. Binlerce kişi arasında
          yüz binlerce gibidirler, fakat yine de hepsi bir vücuttur...”  
          Öyle
          olmasaydı; tek Musa, bir sopa ile Firavunu alt edebilir miydi?.. 
          Öyle
          olmasaydı; Nuh, bir beddua ile alemi sulara gark edebilir miydi?.. 
          Öyle
          olmasaydı;
          Lût,
          zalimlerin şehirlerini yere batırabilir miydi?.. 
          Yolda
          açlıkları, susuzlukları arttıkça arttı, dayanılmaz bir hale
          geldi. Ansızın yeni doğmuş bir fil yavrusu gördüler. Aç kurtlar
          gibi üşüşüp yakaladılar, kebap edip yediler. Yoldaşlarından
          biri öğüt vermek istedi arkadaşlarına, bilginin sözlerini hatırlatmak
          istedi ama nafile... açlıktan hiç bir şey dinleyecek durumda değillerdi.
          Ama kendisi yemedi, bütün açlığına rağmen tuttu verilen
          tembihatları. Açlıktan gözlerine uyku girmezken, karınları fil
          yavrusu kebabı ile tıka basa doyan arkadaşları, rahatlamanın
          verdiği ağırlıkla çoktan dalmışlardı uykuya. Kızgın bir fil
          çıkageldi birden bire. Ağzını kokladı üç kere, ama ondan kötü
          bir koku almadı, dokunmadan geçti. Uyuyanların hepsinin ağızlarını
          sırasıyla kokladı, hepsinden de koku aldı. Yavrusunu kebap edip
          yiyenleri parçalayarak öldürdü hemencecik. 
          Mesnevi:
          3. Cilt- Sayfa:6-...-14  |