| 
        
          HALAYIK
           Bir
          zahidin kıskanç bir karısı ve güzeller güzeli bir halayığı
          vardı. Kadın kıskançlığından her an tetikte durur, kocası ile
          halayığın yalnız kalmamasına dikkat eder, bunda da başarılı
          olurdu. 
          Akıl
          koruyucudur amma, kaza ve kader ile karşılaşınca şaşar kalır!
          Allah takdir edince, akıl da kim olur?.. Ay bile tutulur kalır!.. 
          Kadın,
          halayığı da yanına alarak hamama gitmişti, lakin soyunup içeriye
          girdiklerinde hamam tasını unuttuklarını fark etti, hemen bir koşu
          alıp gelmesi için halayığı eve gönderdi. Kendisi uzandığı göbek
          taşında terlerken, daldığı hülyalardan zamanın nasıl geçtiğini
          anlamadan kala kaldı öylece bir zaman.. 
          Halayık hanımının emri üzerine, evde yalnız olduğunu bildiği
          efendisiyle buluşabilmek iştiyakı içinde yanarak, hislerini belli
          etmeden ayrıldı oradan... Koştu, yıllardır yalnız denk düşmek
          için sarf ettiği çabaların meyvesini alabilmek ümidiyle kanatlandı
          adeta. Gerçekten de efendi evde, ve de yalnızdı. Halayığa karşı
          ilgisiz olmayan efendi de fırsat kollar, ama birliktelikleri mümkün
          olmamıştı o âna kadar. 
          Şehvet ikisini de öyle bürümüş, gözlerini öyle karartmıştı
          ki, tedbir almak akıllarına dahi gelmemiş, evin kapısını açık
          unutmuşlardı. Neşeyle kucaklaştılar, birleştiler. İki can, bir
          oldu âdeta. 
          Hamamda kadının aklına geldi: 
          -
          "Nasıl oldu da ben bu kızı eve yolladım?. Kendi ellerimle ateşi
          pamuğun içine attım!.. Koçu, koyunun içine saldım!.." Yarı
          çıplak fırladı hamamdan, hem koşuyor, bir yandan da çarşafını
          giyiniyordu. 
          O halayık can sevgisiyle koşmuştu, bu ise korkudan koşmakta... 
          Aşk nerede, korku nerede?.. Aralarında dağlar kadar fark var. 
          Ârif; her an padişahın tahtına kadar ulaşır da, Zahit?.. Yürür
          durur! 
          Bir ayda ancak bir günlük yol alır. Zahidin şerefli günü yok
          mudur?.. Vardır!.. Vardır amma, nereden elli bin yıllık gibi
          olacak?.. İş erinin önünde her gün, bu dünyanın zamanınca elli
          bin yıl gibidir. 
          Aşk karşısında korku olmaz!. Aşk mezhebinde her kes kurbandır!.. 
          Aşk, Allah sıfatıdır. Fakat korku, şehvete kapılmış kulun sıfatıdır.
          Kuran'da: "Onlar Allah'ı sever" ayeti var ya?.. 
          "Allah'ta onları sever" sözü ile eştir. İşte muhabbet
          de, aşk ta Allah sıfatıdır. Korku O'nun sıfatı olamaz. Korkak
          zahit; ayağıyla yürümeye çabalar, âşık; şimşekten de hızlıdır,
          yelden de. 
          Hasılı , kadın eve vardı, kapıyı açık bulduğundan itti, girdi
          içeri. Kapının gıcırtısı kulaklarına gelince, halayık sıçradı,
          perişan bir vaziyette kenarda dururken, adam hemen doğrulup namaza
          durdu. Halayığın perişan, şaşkın, somurtkan vaziyette duruşundan,
          kocasının mutat kıyafetinin dışında namazda olmasından şüphelendi.
          Derhal kocasının eteğini kaldırarak baktı. Her tarafı berbat
          durumda idi. Bastı feryadı: 
          -
          A âdi herif!.. Namaza duran adamın hali böyle mi olur?.. Her tarafın
          pislik içinde!.. Allah'ı anmaya ve namaza layık mıdır bu hal?.. Kâfire
          dahi sorsan: 
          -
          Alemi kim yarattı? 
          -
          Allah yarattı. Yaratmak ancak Allah'a mahsustur!... Der. 
          Fakat onun bütün kötülükleri ve küfrü bu ikrarla bir araya
          gelir mi?.. İşi, ikrarını yalanlamaz mı? Mahşerde gizli olan her
          şey açığa çıkmaz mı?.. Allah huzurunda şahadet etmezler mi?.. 
          El: 
          - Ben böyle çaldım... 
          Dudak: 
          - Ben şöyle sordum... 
          Ayak: 
          - Şehvete koştum... 
          Ferç: 
          - Zina ettim... 
          Göz: 
          - Harama baktım... 
          Kulak: 
          - Kötü sözler  işittim... Demezler mi?.. 
          İşte; ağız olmadan konuşulur bunlar.. Dilsiz, dudaksız!.. Şahidin
          sendedir!.. Bütün beden, her uzuv; faydada da, zararda da  şahittir.
          Ömür defterini kararttınsa önce yaptıklarına tövbe et!.. Geçmiştekiler,
          ancak bu tövbeyle iyileşir!.. Allah, kötülükleri iyiliğe çevirir,
          geçmişteki suçların da ibadet olur. Tövbe et, canla başla tövbeye
          sarıl. Nasuh gibi!... Nasuh gibi!... Nasuh... Ah Nasuh!.. 
          Mesnevi:5.Cilt-Sayfa:178-....-182
          |