| 
        NİŞANE
           Memleketinden
          ayrılalı hayli zaman olmuştu. Günün birinde sırtında bir hırka
          olduğu halde çıkageldi. Onu tanıyanlar ayrılığını sordular,
          dedi ki: 
          -
          Doğru ... ayrılık vardı ama, yolculuk bana pek kutluydu, adeta müjdeliyordu
          beni. Halife tam on kat elbise verdi , tüm methüsenalar ona yakın
          olsun!... 
          Övdü,
          övdü!... Hamd ve şükürlerde bulundu. Nihayet haddi aştı,
          dinleyenler dayanamadı, dediler ki: 
          -
          Sen düpedüz yalan söylemektesin. Yalanının şahidi de; şu perişan
          halindir. Bedenin çıplak, başın kabak, için kavrulmuş !.. Bu şükürleri
          bir yerden mi çaldın,yoksa birilerinden mi öğrendin?.. Emiri
          methedip durmaktasın , lakin nerede şükür ve hamdın nişaneleri?... 
          O eserlerin ; şu şerefsiz başında , yada ayağında görünmesi
          gerekmez miydi?...  Dilin
          padişahı överken, halin şikayet edip durmakta!.. Hiç olmazsa ;
          bacağında bir şalvar, ayağında bir çarık olmalı değil mi?.. 
          -
          Ben bütün verdiklerini dağıttım dedi... Emir, emin olun ki,
          ihsanda hiç kusur etmedi. Bütün bağışlara nail oldum, fakat tümünü
          yetimlere, yoksullara bağışladım. Mal verdim, karşılığında
          uzun bir ömür aldım!.. Çünki içim pek temizdir benim. 
          Bunun
          üzerine dediler ki: 
          -
          Peki... o kutlu mal gitti ise; sende ki bu duman, bu yanma
          nedendir?... İçinde diken gibi yüzlerce pislik var... hiç; keder,
          muştulanmanın nişanesi olabilir mi?... 
          Diyelim ki dediklerin doğru ... o zaman aşk, bağışlama ve
          razı olmanın izleri neden yoktur sende?.. Haydi diyelim ki mal
          kayboldu, peki... niçin sende o tarafa bir meyil, bir akış yoktur?
          Sel geçip gitti ise, geçtiği yer hani?... Bari sus da, gönlünün
          eğriliği daha fazla çıkmasın! Mal bağışlamanın gönülde yüz
          türlü nişanesi olur, belli eder kendini. Dirilik verir, tarlasına
          temizlik tohumları eker, Hakk bahçeleri ürünsüz olur mu?.. 
          Hani Kur’an okunduğunda şeytanlar ondan koku alır, hırsızlarlar
          ya!.. Senin şükrün gibi!... Utan, az söylen, can çekişme...
          cismi gözeten, sırlarını anlayan nice casuslar vardır!... 
          Mesnevi:4.
          Cilt - Sayfa: 142-....-146  |