| 
        
           SU 
          Su
          durduğu zaman pislenir, iğrenilen, istenilmeyen bir hale gelir.
          Sonsuz kerem sahibi, onu doğruluk denizine götürür, yıkar, arıtır..
          Tertemiz, ak  pak yapar. Ertesi yıl eteklerini sürüyerek
          gelir!.. 
          -
          Hey!.. Nerelerdeydin, diye sorulsa: 
          -
          Hoşlar denizindeydim!.. Burada pislendim, gittim, temiz geldim. Toprağa
          ulaşarak elbiseler giydim!.. Ey kirliler, pisler; bana gelin!. Çünki
          ben, Allah’ın huyu ile huylandım!.. Bütün kirliliğinizi kabul
          ederim, melek gibi, şeytana bile temizlik bağışlarım!..
          Pislenince yine, temizliklerin aslının aslına giderim!.. Kirli hırkamı
          çıkarırım, O, yine bana temizini verir!.. O’nun işi budur,
          benim işim bu!.. Alemlerin rabbi, alemi bezer!.. der. 
          Pisliklerimiz
          olmasaydı, suya bu izin verilir miydi?. Su; çaldığı altın
          kesesini vermek için müflis arayan birine benzer!.. Yahut da,
          denizdeki elsiz, ayaksız gemiyi hamal gibi başında taşıyana...
          Onda binlerce ilaç gizli.. Her incinin canı, her tanenin gönlü,
          bir eczane gibi olan suda yürür. Yetimleri besler, kurumuşlara can
          olur. Fakat mayası bittiğinde bunalır, feryadı basar: 
          -
          Ya Rabbim!.. Bana verdiklerini; temiz, kirli  demeden dağıttım,
          esirgemedim kimseden!.. Şimdi ise yoksul kaldım!.. Ey sermaye
          veren!.. Daha yok mu?.. 
          Allah,
          buluta: 
          -
          Onu iyi bir yere götür, 
          Güneşe: 
          -
          Ey güneş!.. Onu yukarıya çek, der.. 
          Türlü türlü yollara sürer, nihayetinde sonsuzluk denizine ulaştırır.
          Bu sudan maksat; velilerin canıdır!.. İşte o can; kirlilikleri 
          yıkar, arıtır. Yeryüzündekilerin hıyanetliklerinden bunaldığı
          zaman, yine arşa, âriyet bağışlayana gider... Gelir; o, okyanusun
          temizliklerinden arzdakilere ders vermeye koşar!.. Halkla karışmadan
          yorulduğunda: 
          -
          "Ey güzel sesli Bilal!.. Ezan okunan yere çık, bir istirahat,
          bir huzur ver, göç davulunu çal..." der. 
          Can
          sefere gitti, beden kıyamda!.. Bunun için namaz bitince selam
          verilir!.. 
          Birer
          misaldir bunlar.  Kolay anlaşılması için misal şarttır. Bir
          delile bağlanmadan kurtulmuş olan semenderden başka, kim vasıtasız
          ateşe girebilir?.. Tabiatını ataşle hoş hale getirmek için vasıta
          hamamdır. Halil gibi, ateşe giremeyeceğinden , hamam sana elçi
          olur, su da delil. Doymak Allah’tandır, lakin tabiat ehli ekmeksiz
          doyar mı? Lütuf Allah’tandır ama, ten ehli, çayırlık, çimenlik
          perdesi olmadan o lütfu bulamaz. Fakat perdesiz bir halde, ten vasıtası
          kalmayınca; insan, Musa gibi ayın nurunu elbisesinin kenarında da görür,
          yakasında da!..  Bütün bu hünerler; suyun gönlünün Allah lütfu
          ile doluluğunun tanığıdır .. 
           
          Mesnev:5. Cilt:20-....-23  |