| 
      
   | 
  
     
   | 
  
   KELOĞLAN  
  VE SİHİRLİ TAS  
  YAZAN:  AHMET EFE 
  ÇİZEN :  ORHAN DÜNDAR 
  Gümüş Gözlü Dev Adlı Kitaptan  
  ENES KİTAP SARAYI 
  Kürkçü Mah. Ahaveyn
  Kardeşler Sok. No:3 
  Tel: 350 48 45  -  3517174 
  KONYA 
   | 
 
 
  | 
      Bir varmış, bir yokmuş. Allah'ın kulu
  çokmuş. Evvel zaman içinde bir Keloğlan varmış. İhtiyar ve yoksul annesi, bu
  biricik oğlunu "Keloğlum, 
  keleş oğlum" diye severmiş. 
     Günlerden bir gün Keloğlan annesinden izin alıp balık tutmaya
  gitmiş. Belki bir kaç balık yakalarım. Anacığımla pişirir, yeriz. Aç
  karnımızı doyururuz" diye düşünüyormuş.  
   | 
 
 
  | 
     
     Irmağın kenarına gelip oltasını salmış. Öğleye doğru kocaman bir
  balık tutmuş. Pulları gümüş gibi parlak, gözleri cam gibi aydınlık, güzel mi
  güzel bir balıkmış bu... 
     Keloğlan balığın pullarını kazımış, karnını yarıp temizlemek
  istemiş. Bir de ne görsün! Balığın karnı içinde kocaman bir tas durmuyor mu?
  Keloğlan bir sevinmiş, bir sevinmiş ki sormayın. "Hem balığı götürürüm
  anama, hem tası" demiş.  
   | 
 
 
  | 
     
     Tası su ile doldurup balığı yıkamak istemiş. Birden inanılmayacak
  bir şey olmuş. Tastan boşalttığı sular altın olarak akıyormuş yere. Keloğlan
  çok şaşırmış. Bir kaç kere denemiş, hep altın akıyormuş tastan. "Bu,
  sihirli bir tas galiba. Hemen anama haber vereyim" demiş. Evlerine
  koşmuş.  
   | 
 
 
  | 
     
     Sihirli tasa küpler dolusu suyu doldurup doldurup boşaltmış.
  Suyu boşalan küplere de altınları biriktirmiş. Artık ülke hükümdarı bile onun
  yanında fakir sayılırmış... 
     Keloğlan günler sonra büyük bir saray yaptırıp oraya taşınmış.
  Kendisine hizmetçiler tutmuş. Sevdiği ve istediği her şeyi alıyor, en güzel
  yemekleri yiyormuş. Sonunda altınlarının çokluğu onu şımartmaya başlamış.
   
   | 
 
 
  | 
     
     Gereksiz masraflara, lüzumsuz harcamalara girişmiş. "Oğlum
  bu işin sonu kötü olabilir" diye öğüt vermeye çalışan anasını bile
  dinlememiş.  
   
  "Sihirli tas elimde, ne istersem yapabilirim..." diyormuş. 
   | 
 
 
  | 
     
     Keloğlan'ın böyle kendini beğenmesi, şımarması ve hırsa
  kapılması, insanların ona duyduğu sevgiyi azaltmış.  
   
  Herkes "Eski hali bundan daha iyiydi. Gözünü hırs bürüdü
  Keloğlan'ın" demeye başlamış.  
   | 
 
 
  | 
     
     Keloğlan bir gün daha çok altın elde etmek için, sihirli tasını
  eline alıp ırmağın kenarına gelmiş. "Suyu tükenecek değil ya, bir saray
  da buraya yaptırayım. " demiş. Gurur ve kibirle tasını suya daldırmış.
  Kıyıda biriken altınlar hırsını artırıyormuş. Daha hızlı daha hızlı
  daldırmaya başlamış tası. Artık altınlardan başka bir şey düşünmüyormuş.
  Birden tas elinden kayıp suya düşmüş. Keloğlan onu tutmak için eğilince
  kendisi de ırmağa yuvarlanmış. Yüzme bilmediği için hızla akan ırmakta
  nerdeyse boğulacakmış. Binbir güçlükle kenara çıkmış. Kendisi suda çırpınıp
  dururken,biriktirdiği altınları da hırsızlar çalıp götürmüşler.  
   | 
 
 
  | 
    
     Artık tası bulmanın da imkanı kalmadığından ağlaya ağlaya
  annesinin yanına dönmüş. Başına gelenleri anlatmış. Yaşlı kadın: 
   
  - Üzülme yavrum, demiş. Hay'dan gelen Hû'ya gider. Zaten, sen o tası alnının
  teri, elinin emeği ile kazanmamıştın. Üstelik zenginlik seni iyice
  şımartmıştı. Böylesi daha iyi oldu. Hiç olmazsa kendini başkalarından üstün
  görme hastalığından kurtulursun." 
   
     Keloğlan bu sözlerle teselli bulmuş. Anasına hak vermiş. 
   
     O günden sonra da Sihirli Tası bir daha hiç anmamış. 
   | 
 
 
  | 
    
    
   |