"AHIR-I ZUHUR" MESELESİ
İmam-ı Serahsi: "Cum'a
namazı şehirde edâ edilebilir, köylerde sahih olmaz. Ancak Hadis-i Şerifte
şehir
mutlak olarak zikredilmiştir, şehirde tek yerde kılınma hususu tasrih
olunmamıştır" hükmünü zikrediyor. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha)'dan gelen
zahir rivayeye göre, şehirde ancak tek bir camide edâ edilebilir.İmam-ı
Yusuf (rha)'in kavline göre; bir şehrin ortasından nehir geçiyorsa ve ulaşım
güçlüğü sözkonusu ise, iki yerde edâ edilmesi caizdir.İmam-ı Muhammed
(rha) ve İmam-ı Azam (rha)'dan gelen bir kavle göre de; şehirde müteaddid
yerlerde Cum'a Namazı edâ edilebilir. Bu da sahih olan bir kavildir" İşte
ahir-i zuhur (Zuhr-i Ahire) bu ihtilafa dayanan bir meseledir. Eğer bir şehirde
birkaç yerde Cum'a Namazını edâ etmek sahih olmazsa (ki olma ihtimali de
vardır), mükellefin üzerinde öğle namazı da borç olarak kalmıştır.
Dolayısıyle
hem Cum'a Namazını, hem öğle namazını kılmak suretiyle, bu tereddüd
giderilebilir" diyen ûlema bulundugu gibi; aksi görüşte ûlema da vardır. Bunlar
da; "Ya Cum'a Namazı, ya öğle namazı farzdır. Eğer "ahir-i zuhur" (Öğle
namazı) kılınması taleb edilirse, mükellef "Cum'a farz değildir" zannına
kapılabilir. Dolayısıyle iki delilin kuvvetli olanıyla amel edilir" hükmünü
zikretmişlerdir.
Esasen İmam-ı Şafii (rha) bir şehirde birden fazla yerde Cum'a Namazı'nın
kılınamıyacağını, iki yerde kılınırsa ikisinin de fasid olacağını esas
almıştır. Resûl-i Ekrem (sav) ve Hülafa-i Raşidiyn dönemlerinde, her şehirde tek bir camide edâ
edildiği de bilinmektedir.
"Tenvirû'l Ebsar" ve "Dürri'l Muhtar"da: "Binaenaleyh Cum'a
Namazından sonra
ahir zuhur kılar. Bunların hepsi mezhebin hilafinadır. İtimada şayan değildir"
hükmü zikredilmiştir. İbn-i Abidin bu metni şerhederken şunları kaydeder: "Ben
derim ki; bu ifade söz götürür. Belki itiyat olan onu kılmaktır. Bu,
mes'uliyetten yüzde yüz çıkmak manasına gelir. Zira müteaddid yerlerde kılmanın
caiz olması delil itibariyle daha kuvvetli olsa da, bunda kuvvetli bir şüphe
vardır. Çünkü Ebû Hanife'den hilafi da rivayet edilmiş; bu rivayeti Tahavi,
Timurtasi ve Muhtar sahibi tercih etmişlerdir. Attabi ise onu (bir şehirde tek
bir yerde kılmayı) daha zahir bulmuştur. İmam-ı Şafii'nin mezhebi bu olduğu
gibi, İmam-i Malik'in meşhur olan kavli ve İmam-i Ahmed'den rivayet edilen iki
kavilden biri de budur. Nitekim Makdisi bunu "Nuru's Sem'a fi Zuhurul Cum'a" adlı eserinde
zikretmiştir. Hatta Şafii'lerden Subki ekser ûlemanın kavli bu olduğunu, müteaddit yerlerde Cum'a
Namazı kılmanın caiz olduğunu hiçbir sahabi
ve tabiinden nakledilmediğini söylemiştir. Biliyorsun ki Bedai'de "Zahir rivayet
budur" denilmiştir. Münye şerhinde "Cevamiû'l Fıkıh"tan naklen; "Bu kavil
İmam-i
Azam'dan gelen iki rivayetin en zahir olanıdır" denilmiştir. Nehir ile El Havi'l
Kudsi'de "Fetva bunun üzerinedir" denilmektedir. Razi'nin tekmilesinde de: "Biz
bununla amel ederiz" ibaresi vardır. Şu halde bu kavil (Şehir de tek bir camide
edâ etme) mezhepte itimad edilen bir kavildir. Zaif bir kavil değildir."
Darû'l İslâm'da; Cum'a Namazı'nın şehirde "tek bir camide mi,
yoksa müteaddit camilerde mi kılınacağı" hususunda muhtelif kaviller vardir..
Ancak bir şehirde; tek bir camide edâ edildiği zaman, Ehl-i Sünnet'in bütün
müctehidlerine göre Cum'a Namazı sahihtir. Ayrıca ahir-i zuhuru (son öğle
namazını) kılmaya gerek yoktur. Esasen Cum'a Namazı'nın, öğle namazından daha
faziletli olduğu da bilinmektedir. İslâm ahkâmının tatbik edilmediği
beldelerde, müslümanların kendi içlerinden vali, kadı ve Cum'a imamı
seçebilecekleri de beyan buyurulmuştur. Bu Cum'a imamının arkasında Cum'a
Namazlarını ruhsaten edâ edebilirler. Eğer her şehirde; tek bir camide
toplanabilirlerse, "Cemaatin dağılması" endişesi bir yana, büyük cemaatler
ortaya çıkabilir. Esasen bir şehirde müteaddit yerlerde Cum'a kılınmasının caiz
olduğunu beyan eden ûlema tek bir camide toplanmada mevcut olan "Zorluk ve meşakkat"i illet göstermiştir. Halbuki günümüzde; her türlü düşünce ve akaid
sahipleri, güçlerini gösterebilmek için "Miting"ler tertip etmekle meşguldürler.
Dikkat edilirse İbn-i Abidin: "Hatta Şafiilerden Subki; ekser ûlemanın kavli bu
olduğunu, müteaddit yerlerde Cum'a kılmanın caiz olduğunu hiçbir Sahabi ve
tabi'inden nakledilmediğini söylemiştir" hükmünü hassaten zikrediyor.
İmam-i
Azam Ebû Hanife (rha)'dan gelen iki kavilden kuvvetlisinin de, "Bir şehirde tek
bir camide Cum'a Namazı'nın edâ edilmesi" olduğu da malûmdur. İbn-i Abidin:
"Ulema, ibadetlerde fetvanın mutlak surette İmam-i Azam (rha)'in kavline göre
verileceğini söylemiştir" hükmünü beyan etmektedir. Cum'a Namazı'nın bir
ibadet olduğu dikkate alınırsa, mesele kavranır.
Cum'a
Namazı'nın; edâsının şartlarına riayet edilerek kılınması "Azimettir" Mü'minler;
Resûl-i Ekrem (sav)'den gelen haberlere dayanan bu şartları dikkate almak
durumundadirlar. Hanefi Fûkahası; Cum'a Namazı'nın edâsı konusunda "Ruhsat"in ne
olduğunu da izah etmistir!.. Hem azimet, hem ruhsatı terkederek; yeni akli şartlar koymak, hiç kimsenin yetkisinde
değildir. Evet İslâm'da zorluk yoktur;
ama "uydurma kolaylıklar" da yoktur.