ÖNSÖZ

Tanrı'nın varlığına inanma ya da inanmama konusu insanlık tarihinin en eski ve en tartışmalı problemlerinden birisidir. Hemen hemen herkes bir şekilde bu konuyla ilgilenmiş ve kendince bir kanaate ulaşmıştır. Günümüzde de bu konu bütün çekiciliği ve hareketliliği ile karşımızda durmaktadır.

Düşünce tarihinde konuyla ilgili olarak birbirine karşıt iki gelenek oluşmuştur. Bunlardan birincisi ve en yaygın olanı teizmdir. Diğeri ise birincisine oranla pek fazla kabul görmeyen ancak bazı çevrelerde etkili olan ateizmdir. Teizm Tanrının var olduğunu savunan ve bu Tanrı'nın da aşkınlık, yaratıcılık, kişilik, iyilik, ezelîlik, ebedîlik v.b. gibi sıfatları olduğunu iddia eden felsefî ekolün adıdır. Bu ekol, kaynak itibariyle ilâhî olan ve evrenin Tanrı tarafından yaratıldığına inanan üç büyük dinin, yani Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyet'in Tanrı kavramını da felsefî bir üslûpla dile getiren ve savunan bir anlayıştır. Ateizm ise başta ilâhî olmak üzere bütün Tanrı kavramlarını reddeden bunun yanında evrenin de yaratılmadığına inanan felsefî ekoldür.

Söz konusu ekoller arasında çok ciddi tartışmalar olmuş, bu amaçla ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır. Gerek teistler ve gerekse ateistler birbirlerini eleştirmek ve iddialarını çürütmek için çaba sarfetmişlerdir. Yapılan bu tartışmaların da genelde teorik ve pratik olmak üzere iki boyutu bulunmaktadır. Teorik tartışmaların özünde felsefî konular bulunmaktadır. Pratik tartışmalarda ise daha ziyade ideolojik amaçların ön plana çıktığı görülmektedir.

Tanrı'nın varlığına inananlarla inanmayanlar arasındaki tartışmaların özünde insanların niçin inandığı ya da inanmadığı gibi konular yer almamaktadır. Zaten bu ve benzeri konularda kimsenin kimseyi sorgulamaya ya da yargılamaya hakkı yoktur. Çünkü herkes olumlu ya da olumsuz olsun kendi inancıyla başbaşadır. Bu durum her iki taraf için de söz konusudur. Dolayısıyla gündeme gelen ve tartışılan şey belirli bir inancın kabulü olmayıp söz konusu inancın arkasında yatan gerekçeler ve fikrî alt yapılardır.

Tanrı'ya inanan insanlar başta kendi hayatları olmak üzere topyekün evrenin varlığıyla ilgili olarak sistemli açıklamalar ortaya koymuşlardır. İnançlarıyla ilgili olarak da teorik açıdan mantıklı, tutarlı, rasyonel ve ahlâkî gerekçeler ileri sürmüşlerdir. Ateistler ise her ne kadar ortaya sistemli bir düşünce koyamamış ve insan varlığı ile ilgili kapsamlı bir bakış açısı getirememişseler de Tanrı'yla alâkalı birtakım tezler ileri sürmüşler ve dinî inançlar hakkında bazı iddialarda bulunmuşlardır. Bunlar içerisinde dikkate alınabilecek felsefî eleştiriler bulunduğu gibi, bünyesinde pek çok tutarsızlığı içeren ideolojik varsayımlarda yer almaktadır.

Ateistler ortaya tutarlı fikirler koyup insanları ikna etmeye çalışmak yerine, genelde tepkisel davranmış ve sadece karşı tarafın iddialarını eleştirme yoluna gitmişlerdir. Özellikle yüzyılımızda bu tepkiler pratikte yıkıcı tavra dönüşmüş ve hiçbir kural tanımamıştır. Eleştirilerin çoğunda da karşıdan istenen ölçütler alabildiğince ihlâl edilmiş, akıl dışı ve ön yargılı tavırlar sergilenmiştir.

"Ateizm ve Eleştirisi" başlığını taşıyan bu eserde ateizm çeşitli yönleriyle ele alınarak tartışılmıştır. Çalışmanın başında problem takdim edildikten sonra, konunun çeşitli boyutlarına değinilmiş ve ateizmin iddialarının yanlışlığına işaret edilmiştir. Problemin politik boyutu ele alınmış, ideolojik saplantılarla dîni inançlar arasındaki karşıtlıklar üzerinde durulmuştur. Bu çalışmada çoğu ateist olmak üzere pek çok düşünürün eserinden istifade edilmiştir. Ayrıca "Çağdaş İngiliz Felsefesinde Ateizm Problemi" başlıklı yayımlanmamış doktora tezimden de yararlanılmıştır.

Bu eserin hazırlanmasında yardımlarını esirgemeyen başta Prof. Dr. Mehmet S. Aydın olmak üzere değerli hocalarıma ve arkadaşlarıma, TDV İslâm Araştırmaları Merkezi yöneticilerine ve yayımlanmasını sağlayan TC Diyanet İşleri Başkanlığı Dinî Yayınlar Daire Başkanlığına teşekkür eder, çalışmanın konuyla ilgilenen herkese yararlı olmasını ümit ederim.

Dr. Aydın Topaloğlu

Üsküdar 1998