İmanın Sahih ve Kabule Şayan Olmasının Şartları
İman ölüm döşeğinde iken; yeis ve ümitsizliğe kapılarak vâki olmamalıdır. Kur'an-ı
Kerim'de: "Azabımızın şiddetini gördükleri zaman imanları kendilerine faide
verecek değildir" (Mü'min Sûresi, 85) buyurulmaktadır. İbn-i Abidin: "Hak olan
mezheplere göre, ölüm döşeğinde can çekiştiren kafirin imanı ile, kendilerini
yok edecek azabı gördüklerinde iman eden kafirlerin imanı faide vermez" hükmünü
zikreder. Tıpkı Fir'avn'ın boğulma anında iman ettiğini ilan etmesi gibi!..
Mü'min; Zarûret-i Diniyye'den olan hükümlerden herhangi birini inkâr veya tekzib
etmemelidir. Meselâ bir kimse; Allahû Teâla (cc)'nın varlığına, birliğine,
kitaplarına, meleklerine, ahiret gününe ve peygamberlerine iman ettiğini ikrar
etse, ancak Resûl-i Ekrem (sav)'in peygamberliğine inanmadığını beyan etse,
böyle bir iman sahih değildir. Çünkü iman bir bütündür, tecezzi (Cüzlere
ayrılmayı) kabul etmez. Yine Kur'an-ı Kerim'e inandığını beyan eden bir kimse;
O'nun herhangi bir Ayet-i Kerime'sini yalanlasa, bu kimse mü'min değildir. Çünkü
Kur'an-ı Kerim'den olduğu sabit olan herhangi bir Ayet-i Kerime'yi inkâr etmek
küfürdür. Bu noktada: "- Efendim çoğuna inanıyor ya?" diye itirazda bulunulamaz.
Zira Kur'an-ı Kerim; Allahû Teâla (cc) katından Cebrail vasıtasıyla ve vahiy
yoluyla indirilmiştir. Bir Ayet-i Kerime'yi yalanlamak; vahyi yalanlamak
hükmündedir.
İslâmi hükümlerin tamamını tasdik etmek; delâlet-i ve subuti kat'i olan
nass'ları hafife almamak, alay etmemek ve eda etme hususunda gayretli olmak da
şarttır. Hayatı boyunca iman üzere olan bir kimse, ömrünün sonunda irtidat
ederse ebedi azaba müstehak olur. Dolayısıyla mü'minler; bilmedikleri herhangi
bir mesele ile karşılaştıkları zaman ileri-geri herhangi bir söz söylemeden: "Allahû
Teâla (cc) ve Resûl-i Ekrem (sav) nasıl bildirmişse öyledir" demelidirler.