İnsanı Küfre Düşüren Sözler
İrtidat'ın meydana gelmesi için yegâne rükûn; müslüman olan bir kimsenin;
diliyle, küfür olan bir hususa itikad ettiğini ikrar etmesidir. Yani küfür
sözünün ikrar edilmesidir. Küfür olduğu sabit olan herhangi bir hususu ikrar
eden kimsenin; bu ikrarı sırasında akıllı olması şarttır. Delilik, bayılma, uyku
halinde iken sayıklama, hastalık (cinnet vs.) ve sarhoş iken küfür kelimesini
söyleyen kimsenin irtidadına hüküm verilemez. Ayrıca mükellefin; kendi irade ve
ihtiyariyle, herhangi bir ikrah sözkonusu olmadan küfür kelimesini söylemesi
esastır. Ölüm tehdidi veya herhangi bir uzvunun koparılması tehlikesi ile
başbaşa kalan (İkrah-ı Mülci) mükellef; kalbi ile mutmain olduğu halde küfür
kelimesini söylerse, mürted olmaz. Çünkü bu hale şer'an ruhsat verilmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de: "Kalbi iman üzere (sabit ve bununla) mutmain olduğu halde; (cebr-ü)
İkrah'a uğratılanlar müstesna olmak üzere kim iman ettikten sonra Allahû Teâla (cc)'yı
tanımaz, küfre sine (-i kabul) açarsa, işte Allah'ın gazâbı o gibilerin
başınadır. Onların hakkı en büyük azabtır" (En Nahl Sûresi, 106) hükmü beyan
buyurulmuştur. Bu Ayet-i Kerime'de "İkrah" halinin müstesna olduğu sabittir.
Ancak "İkrah-ı Mülci'nin" bütün şartlarının bulunması şarttır. Eğer İkrah-ı
Gayr-i Mülci (Eksik olan ikrah) sözkonusu olursa, küfür kelimesini söylemeye
ruhsat yoktur. Bağlanma, hapis veya herhangi bir uzvun telef olmasına yol
açmayan dövme; eksik olan ikrah cümlesindendir. Bu durumlarda kelime-i küfrü
söyleyen kimse; ihtiyar ortadan kalkmadığı için, küfre düşer.
Kalbi imanla dolu olduğu halde; herhangi bir zorlama olmadan kendi irâde ve
ihtiyariyle küfrü gerektirecek herhangi bir söz söyleyen kimse kâfirdir. Ayrıca
şaka yapma huyuna sahip olan bir mükellef, şaka olsun diye veya hoş vakit
geçirme kasdıyla küfür olan bir sözü söylerse, inancı söylediği söze zıt bile
olsa âlimlerin hepsine göre tekfir edilir. Zira kat'î olan nass'ları, şaka
konusu haline dönüştürmüştür.
Bir mükellef; küfrü gerektirmeyecek bir sözü söylemeyi kasdederken, dil sürçmesi
veya bir hata sebebiyle küfür kelimesini konuşsa kâfir olmaz. Zira kasdı; küfür
kelimesini söylemek değildir. Durumu derhal düzeltmesi gerekir.
Kur'an-ı Kerim'de "Münâfıkların" durumu beyan buyurulurken: "Şayed onlara (Niçin
alay ettiklerini) sorsan, "andolsun ki "biz ancak (yol zahmetini hissettirmemek
için lafa) dalmış bulunuyor, şakalaşıyorduk" derler. De ki: Allah ile, O'nun
ayetleriyle, O'nun Resûlü ile mi eğleniyordunuz? (beyhûde) Özür dilemeye
kalkmayın. Siz iman (ettiğinizi ikrar)'dan sonra küfrettiniz" (Et Tevbe Sûresi,
65-66) hükmü zikredilmiştir. İslâm ulemâsı Allahû Teâla (cc)'nın zâtı,
sıfatları, isimleri, emir ve nehiylerinin inkârının küfür olduğu hususunda
ittifak ettikleri gibi, bu hususlarda, şaka olsun diye veya alay etmek için
küçümseyici sözler sarfetmenin de küfre mûcip olduğu hususunda müttefiktirler.
Allahû Teâla (cc)'nın varlığına ve birliğine inanmakla beraber; O'nun diri ve
ezelî oluşunu kabul etmemek, kat'î nass'larla sabit olan sıfatlarını inkâr etmek
veya insan zihnince tasarlanabilen bir varlık olduğuna inanmak ayrıca Allah'ın
bazı varlıklara hulûl ettiğini kabul etmek küfürdür.
Allahû Teâla (cc)'nın emir ve nehiylerini tebliğ için peygamber gönderdiğini
kabul etmemek küfürdür. Bu hususta hiçbir ihtilaf yoktur.
Allahû Teâla (cc)'nın peygamberler gönderdiğini kabul etmekle birlikte; bazı
peygamberlerin nübüvvetini (Kur'an-ı Kerîm'de isimleri zikredilen) inkâr etmek
küfürdür. Çünkü bu konudaki kat'î nassları yalanlama sözkonusudur.
Kur'ân-ı Kerîm'in tamamını, bir kısmını, sûrelerinden herhangi birini inkâr
etmek küfürdür. Ayrıca Kur'ân-ı Kerim'den olduğu sabit olan herhangi bir Âyet-i
Kerîme'yi inkâr da tıpkı tamamını inkâr gibidir.
Zarûret-i Dîniyye'den olduğu sabit olan herhangi bir hususun inkârı; mükellefi
küfre sürükler. Beş vakit Namaz'ın, Zekât'ın, Hacc'ın, Oruç'un, Cihad'ın
farziyeti, zinâ'nın, adam öldürmenin, içki içmenin haram oluşu gibi kat'î
nass'larla sabit olan emir ve nehiylerin reddedilmesi küfürdür. Ayrıca Delâlet-i
ve Subûti Kat'î nass'larla sabit olan "Farz'lar dan ve "Haram"lardan şüphe etmek
de tıpkı inkâr etmek gibidir.
Sihir yapan ve sihrin mübah olduğuna itikad eden kimse kâfirdir. Bu hususta
hiçbir ihtilâf yoktur.
Gaybten verdiği haber konusunda Kâhin'i tasdik etmek küfürdür. Kâhin gelecek
zamanda vukû bulacak hâdiseleri veren, sırları bildiğini ve gayb âlemine ait
bilgilere vâkıf olduğunu iddia eden kimsedir. Kâhin'in yaptığı işe kehanet
denir. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Bir kimse Kâhin'i verdiği haber konusunda tasdik
ederse, Allahû Teâla (cc)'nın Muhammed'e indirdiğini inkâr etmiş olur" buyurduğu
da bilinmektedir. Mûteber bütün fıkıh kitaplarında: "Gaybı bildiğini iddia eden
kimse de, Kâhin'e gidip onu tasdik eden kimse de kâfir olur" hükmü kayıtlıdır.
Burada şunu da belirtelim ki; mutlak olarak gaybı bilme iddiası ile bazı
emâreleri esas alıp hüküm verme birbirinden farklıdır. Bir doktorun; hastanın
nabzını kontrol edip, bazı hükümlere varması gaybten hüküm vermesi manâsına
gelmez. Ayrıca Peygamberlerin, ileride zuhur edecek hadiseleri haber vermeleri
de; kehanetle değil, vahiy yoluyladır.
Küfür ile imanın aynı şeyler olduğunu, mahiyet olarak birbirinden farklı
olmadığını söylemek küfürdür. Zira "İman" ile "Küfür'ün" ayrı ayrı şeyler olduğu
kat'î nass'larla sabittir.
Bir insanın, kendi nefsinin küfrüne rızâ göstermesi küfürdür. Zira herhangi bir
baskı olmadan hür iradesiyle kâfir olmaya râzı olmuştur. Bu hususta icma
tahakkuk etmiştir. Ancak küfrü sevmemekle beraber; Allahû Teâla (cc)'nın
kâfirlerden intikam alması için, onların küfür üzere ölmelerini temenni etmek
küfür değildir.
İbn-i Abidin: "Bir müslümanın dinden çıkıp çıkmadığında şüphe edilirse mürted
olduğuna hükmedilmez. Bir müslümanın söylemiş olduğu küfür kelimesi ile dinden
çıktığı kesin olarak bilinirse, mürted olduğuna hükmolunur. Dinden çıktığı kesin
olarak bilinmezse, mürted olduğuna hükmolunmaz. Çünkü sabit olan müslümanlık
şüphe ile zâil olmaz. Küfür büyük bir şeydir" hükmünü zikrediyor. Gerçekten;
irtidat ettiği sabit olan bir kimse, eğer erkek ise öldürülür, kadın ise
hapsedilir. Dolayısıyle zan ile tekfîr câiz değildir.