Kadınların
Özel Hallerinde Yapamayacakları ibadetler Dinimiz
müslümanları ibadet etmekle yükümlü kılmıştır. Hemen her konuda olduğu gibi
bu konuda da kadın ile erkek arasında bir ayırım yapmamıştır. Çünkü erkeğin
olduğu kadar kadının da ibadete ihtiyacı vardır. Erkek, yapmakla yükümlü
olduğu ibadet görevini yapmadığı zaman Allah’a karşı sorumlu olduğu gibi
kadın da aynı şekilde sorumludur. Ancak kadınlarda, ayhali
(hayz), lohusalık (nifas) ve istihaza (özür akıntısı) denilen, kendilerine
özel bazı haller vardır. Kadınların ayhali
dönemlerinde, -temizleninceye kadar,- cinsî ilişkide bulunmaları
Kur’an-ı Kerim’de (Bakara, 2/222) yasaklanmış; namaz, oruç ve Kabe’yi tavaf
da, sünnetle bu yasak kapsamına alınmıştır. Nitekim, Fatma binti Ebî
Hubeyş’in: -Ben istihazalı bir kadınım;
hiç akıntım durmuyor. Namazı bırakayım mı? şeklindeki sorusuna Hz.Peygamber
(s.a.): -”Hayır, o hayız
akıntısı değil; damardan gelen hastalık kanıdır. Adet gördüğün günler
sayısınca namazı bırak. (Bu sayı dolunca) yıkan ve namaz kıl” (Müslim, Hayz,
14; Ebû Davûd, Taharet, 109; Tirmizi, Taharet, 96; Nesaî, Hayz, 2)
buyurmuştur. Bu istihazalı durumda olan kadınlar, taharet yönünden özürlü
kimseler gibi, her vakitte abdest alarak namazlarını kılarlar. Nitekim
Tirmizi’nin rivayetinde: “vakit gelince her namaz için abdest al” ziyadesi de
yer almıştır.
Kadınların ayhali
dönemlerinde namaz kılamayacakları, oruç tutamayacakları ve Kabe’yi tavaf
edemeyecekleri ayrıca bu günlerde kılamadıkları namazlarını kaza etmeleri de
gerekmediği konusunda İslâm müctehid ve fakihleri arasında icma vardır.
Sözüne itibar edilen hiçbir İslâm bilgini bunun aksini söylememiştir.
Nitekim: - Sen (hanımların ay halinden
kılamadıkları namazların da kazası gerekeceğini söyliyen) Haruriye’den misin?
demiş; Ayhalinde iken kadınların
Kâbe’yi tavaf edemeyecekleri konusunda da Hz.Aişe; veda haccı esnasında yolda
Serif denilen yerde âdet görmeye başlaması üzerine, Rasûlüllah (s.a.)’in: Nifas (lohusalık) hali de
hayız gibidir. Hayız ile ilgili hükümler aynen nifas için de geçerlidir.
Nitekim bazı hadis-i şeriflerde “nifas” kelimesi “hayız” anlamında da
kullanılmıştır. İbn Hazm diyor ki, Peygamberimizin “nifas” kelimesini “hayız”
anlamında da kullanmasından, bunların hükümlerinin aynı olduğu
anlaşılır.(El-Muhalla, I, 273) İslam âlimleri, nifasın hükmünün, hayız gibi
olduğu hususunda ittifak halindedir.(Neylü’l-evtar, I, 333) Âdet gören veya lohusa olan
kadınların Kur’an-ı Kerim’i okumalarına gelince; bu konuda İslâm âlimlerinin
farklı görüşleri vardır. Zahiri mezhebi fakihlerinden
İbn Hazm ise hayız ve lohusa olan kadınlarla cünüp olan kimselerin hem
Kur’an-ı Kerim’i tutmaları ve hem de okumalarının câiz olduğunu
söylemiştir.(el-Muhallâ, I, 94) Hanefi ve Şafiîler ise
Tirmizî, ile İbn Mâce’nin İbn Ömer (r.a.)den rivâyet ettikleri: Görüldüğü üzere, Kur’an-ı
Kerim’de yasaklanmadığı için, kadınların âdet günlerinde namazlarını kılıp
oruçlarını tutabilecekleri sözü isabetli değildir. Bu iddia, bu konudaki
hadis-i şeriflere ve peygamberimizden günümüze kadar ki icma haline gelmiş
uygulamaya aykırıdır. Yukarda belirtildiği üzere, sözüne itibar edilen hiç
bir İslâm âlimi böyle görüş ileri sürmemiştir. Konuya kadın erkek eşitliği
açısından bakmak da yanlıştır. Bunun kadın erkek eşitliğiyle bir ilgisi
yoktur. Peygamberimiz hanımların bu halleri devam ettiği sürece namaz
kılamıyacaklarını, oruç tutamıyacaklarını ve Kâbeyi tavaf edemiyeceklerini
bildirmiştir. Şüphesiz her konu Kur’an-ı Kerim’de detaylı olarak yer
almamıştır. Kur’an-ı Kerim’den sonra İslâmî hükümlerin ikinci kaynağı da
sünnettir. Kur’an-ı Kerîm’de: Sünnette yer alan ve tarih boyunca da sünnete uygun olarak uygulanan bir konu hakkında aykırı bir görüşte bulunmanın bir değer taşımıyacağı açıktır. |