Teravih
Namazının Kaç Rek’at Olduğu Teravih
ramazan ayına mahsus bir gece namazıdır. Yatsı namazından sonra kılınır.
Kadın erkek her müslüman için sünnet-i müekkede bir namazdır. Kılınmadığı takdirde
kazası gerekmez. tek başına kılınabildiği gibi cemaatla kılınması kifai
sünnettir. peygamberimiz cemaatla namaz kılmaya olan iştiyakına rağmen farz
namazları dışında sadece teravih namazını cemaatla kılmışlardır. (1) Sevgili
Peygamberimiz (s.a.v.) bu namazın kılınmasını ümmetine tavsiye ve
teşvik etmişlerdir: “Kim inanarak ve sevabını umarak Ramazan namazını
kılarsa geçmiş günahlarından bir kısmı bağışlanır.” (2)
buyurmuşlardır.
Buhari
teravihin önemine binaen bu hadisi “nafile olan Ramazan Namazını kılmak
imandandır” başlığı ile açtığı bir babda zikretmiştir.(3) Toplumumuzda
her kesimin ilgisini çeken bu çok sevimli ve ruhlara ferahlık veren neşeli
ibadetimiz ülkemizde büyük bir huşu ve huzur içerisinde yerine getirilmekte
toplumumuzda birlik beraberliği ve uzlaşıyı da beraberinde getirmektedir. Teravih
namazını ilk olarak Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir ramazan gecesi ashabı
ile birlikte kılmışlardır. Ertesi gün duyulunca cemaat artmış yine teravih
namazı beraber kılınmıştı. Üçüncü gece cemaat daha da çoğalmış yine
Rasullüllah hanesinden çıkıp teravih namazını ashabıyle kılmışlar ancak
dördüncü gece cemaat mescide sığmayacak derecede çoğalınca Peygamberimiz
yalnız yatsı namazını kıldırarak hanesine çekilmiş teravih namazı için çıkmamış
ve sabah namazına kadar bekleyen cemaata namazdan sonra “teravih için
beklediğinizi biliyordum fakat üzerinize farz olur da edasından aciz
kalırsınız diye korktum.” (4) buyurmuştur. O günden sonra herkes teravih
namazını evinde veya mescidde kendi kendine kılmaya devam etmiştir. Hz.Ömer
devlet başkanlığı sırasında teravih namazı kılmadaki dağınıklığı görmüş bunu
önlemek için cemaati bir imam arkasında toplayıp tekrar cemaatla
kılmanın daha hoş olacağını arkadaşlarına söylemiş ve ashabın ileri gelen
hafızlarından U’bey İbn-i Kâ’bı imam tayin ederek teravih namazının cemaatla
kılınmasını başlatmıştır. Hz.Ömer halkın dini bir vecd ile namaz kıldıklarını
görünce “bu ne güzel bir adet oldu” diye sevincini belirtmiştir. Gerçi
teravih namazı zamanı saadette vardı. Birkaç gece de olsa bizzat
Rasulüllah’ın beraberinde cemaatla kılınmıştı. Dinde olmayan birşey dine
sokulmamıştı. Bu bakımdan Hz.Ömer’in “şu ne güzel bir bid’at oldu”
sözündeki bid’at ifadesi dinde olmayanı dine sokma anlamında değildir. Belki
cemaatla kılınmasının yeniden ihdas edilmiş olması anlamındadır. Bunun da bir
sakıncası yoktu. Çünkü Hz.Peygamber farz sayılacağı endişesiyle teravihin
cemaatla kılınmasını bırakmıştı. Onun irtihalinden sonra artık böyle bir
endişe de kalmamıştı. Teravihin tekrar cemaatla kılınması şariin
maksadına aykırı değildi. Hz.Ömer
zamanındaki cemaatla kılınan teravihin kaç rek’at olduğu hakkında iki
rivayet vardır: Vekî’ın malik İbn Enes’den onun da yahya İbn Sa’d’dan
rivayetine göre Hz.Ömer görevli birisine cemaatına yirmi rek’at kıldırmasını
emretmişti.(5)
Hz.Aişe’den
Hz.Peygamber’in ramazanda ve sair gecelerde, bir rivayette onbir, diğer
rivayette onüç rek’attan fazla namaz kılmadığı hakkındaki sahih rivayete
ilaveten Hz.Ömer’in de Muvatta’daki rivayete göre onbir rek’at kıldırması
için U’bey İbn Kâ’b’a emir verdiği hakkındaki rivayetleri karşısında
Beyhakî’nin Said İbn Yezid’den Hz.Ömer döneminde teravihi yirmi rek’at
kıldıklarına dair rivayetini İmam Nevevî te’lif etmiş ve Hz.Ömer’in
onbir rek’at emri, döneminde ilk kılınan teravih gecelerine aitti. Sonra teravih
yirmi rek’at olarak yerleşmişti. Şimdiye kadar devamedegelen de budur.
“(6) demiştir. Teravih
namazının asrı saadette ve ondan sonraki dönemde rek’atlarının adedi
hususunda daha geniş malumat edinebilmek ve sağlıklı bir sonuca kavuşmak için
Allame Bedreddin Aynî’nin Umdetü’l-kârî isimli eserindeki malumata
kısaca bir göz atma ihtiyacını duymaktayız. Bu
İslâm aliminin verdiği bilgiye göre Resûuli Ekrem’in gece namazının gerek
kemiyet ve gerek keyfiyeti hakkındaki haberleri Hz.Aişe ile İbn-i
Abbas’tan başka daha birçok sahabiden gelmektedir. Bu husustaki rivayetlerin
özeti şunlardır:
Tirmizi
‘nin Medine’lilerin uyguladıklarını söylediği teravih namazı vitirle birlikte
kırkbir rek’attır. İmam
Mâlik’den meşhur olan otuzaltı rek’at teravih, üç de vitir’dir.... Tirmizi
ekseri ilim ehline göre teravih yirmi rek’attır, zira Hz.Ömer,
Hz.Ali (r.a.) ve daha başka sahabilerden rivayet edilen de budur. Bizim
Hanefi ekolünün görüşleri ve sözleri de budur.......demiştir. Saib
İbn Yezid’den Ömer İbn-i Hattab’ın U’bey İbn-i Kâ’b ile temimi Dari’ye
ramazan imamlığı verirken yirmi bir rek’at kıldırmalarını söylediği yüzer
âyet okunarak kılınan bu namazdan cemaat dağılırken nerdeyse tan yeri
ağaracağı rivayet edilmiştir. İbn-i
Abdilberr demiştir ki Haris İbn-i Abdirrahman İbn-i Ebî Zübab’ın Saib İbn-i
Yezid’den rivayetine göre de teravih namazı Hz.Ömer zamanında yirmiüç
rek’attı. Bunun üçü vitir namazıydı. Hz.Ali’den
gelen bu husustaki rivayete gelince Vekî’in, Hasan İbn-i Salih kanalıyla
Ebu’l Hasna’dan, gelen rivayetine göre de Hz.Ali görevli bir adama
teravih namazını yirmi rek’at kıldırması için emir vermişti..... A’meş,
Abdullah İbn-i Mes’ud’un da ramazan ayında yirmi rek’at teravih üç de vitir
kıldığını söylemiştir. Bedreddin
Ayni Tabiinden bu görüşte olanların isimlerini de verdikten sonra diyor
ki İbn-i Abdilberr de demiştir ki cumhur-i Ulema’nın kavli de budur. Kufe
uleması, İmam-ı Şafii’yi ve birçok fukaha da bu görüştedirler.
Sahabe’den bu hususta bir ihtilaf da sözkonusu olmamıştır. U’bey İbn-i
Kâ’b’dan sahih nakledilen de budur. Allame
Aynî teravih namazının rek’atlarıyle ilgili başka rivayetlere de şöyle
temas etmektedir: Ebu
Mucliz’den gelen rivayete göre bu zat cemaata onaltı rek’at kıldırır her gece
kur’an’ın yedide birini okurdu..... Teravihin
onüç rek’at olduğunu Saib İbn-i Yezid söylemiştir ve demiştir ki: Biz Hz.Ömer
zamanında onüç rek’at kılardık. Ama yeminle söyliyeyim ki mescidden ancak
sahaba karşı çıkabilirdik. Her rak’atında elli-altmış âyet okunurdu.
İbn-i İshak diyor ki, bu hususta duyduklarımın en sağlamı ve uygunu budur. Bedreddin
Aynî bu onüç rek’at Hz.Ömer’in döneminde işleme koyduğu ilk gecelere ait
teravih namazıydı. Sonra bunu yirmi üç’e çevirmişti, diyor. (7)
Bu hususta İbn-i Ebî Şeybe’nin el-kitab-ül Musannefinde: Hz.Ömer yirmi rek’at
teravih kılınmasını emrettiği tasrih edilmiş, Abdülaziz bin Refîin U’bey bin
Kâ’b’ın ramazanda Medinede yirmi rek’at teravih, üç rek’at da vitir
kıldırdığını söylemiştir.(8) Saib
bin Yezid diyor ki biz Hz.Ömer zamanında yirmi rek’at teravih ve ayrıca vitir
kılardık. Nevevi Hûlâsada bunun isnadı sahihtir. diyor. Muvattadaki onbir
rek’at rivayeti başlangıca aitdi, sonradan yirmi üzerinde istikrar etmiştir,
tevarûs eden de budur...(9) Mezhep
İmamlarının görüşüne gelince: İmam
Malik’den otuz altı rivayetine karşılık öteki üç mezhep imamı da
teravih için yirmiden noksan bir sayıyı benimsememişlerdir. Bu
hususta Tahavî Cessas’ın telhîs ettiği “İhtilâf’ü Ulema” isimli eserinde bu
hususda sadece şu bilgiyi vermiştir. Hanefiler
ve İmam Şafiî vitirden başka yirmi kılınır. demişlerdir. Saib
İbn-i Yezid Hz.Ömer zamanında biz ramazanda yirmi kılardık. Fakat yorulur
değneklere dayanma ihtiyacı duyardık demiştir. Hasan
İbn-i Hayy, Amr İbn-i Kays’dan, o da Ebul Hasna’dan rivayet etmiştir ki:
Hz.Ali (r.a.) bir kişiye ramazan da cemaata yirmi rek’at kıldırmasını
emretmiştir.(10)
İbn-i
Rüşd bu hususta şu bilgiyi veriyor: Ramazanda kılınan namazın rek’atları
sayısında Alimler ihtilaf etmişlerdir. İmam-ı Malik iki görüşünün birinde,
Ebu Hanife, İmam Şafii ve İmam Ahmed ve Davud bu namazın vitir namazından
başka yirmi rek’at olduğunu söylemişlerdir. İmam Malik’den İbn-i Kasım’ın
anlattığına göre İmam Malik, teravihin otuz altı, vitir namazının da üç
olduğunu ve bunu güzel gördüğünü nakletmiştir. Rek’atların
adedindeki ihtilaf bu husustaki naklin ihtilafına bağlıdır. Şöyleki Malik,
Yezid İbn-i Ruman’dan Hz.Ömer zamanında insanlarımız yirmi üç rek’at
kılırlardı diyor. İbn-i
Ebi Şeybe Davud İbn-i kays’dan tahricine göre davud İbn-i kays demiştir ki
insanlarımız Ömer İbn-i Abdülaziz ve Eban İbn-i Osman zamanında Ramazanda
Medine’de üç rek’at vitir namazı olmak üzere otuz altı rek’at namaz
kılarlardı. İbn-ül
Kasım’ın İmam Malik’den anlattığına göre ötedenberi uygulanagelen bu idi.
Yani ramazan namazı otuzaltı rek’attı.(11) İLK
TERAVİH Peygamberimizin
ashabına kıldırdığı ilk teravih namazından bahseden muteber hadis
kaynaklarının verdikleri hadislerde teravih namazının rek’atları ile ilgili
bir sayı yoktur. Bu sayı, Hz.Aişe’den rivayet edilen, Peygamberimizin gece
namazları hakkındaki varid olan soruya Hz.Aişe’nin verdiği cevapla tesbit
edilmeye çalışılmıştır. Hz.Aişe’den Rasulüllah’ın ramazandaki gece namazından
sorulduğunda Hz.Aişe “Rasulüllah (s.a.v.) ne ramazanda ne de ramazandan başka
gecelerde onbir rek’at üzerine ziyade etmiş değildir.” (12)
karşılığını vermiştir. Başka bir rivayette bu sayı onüç rek’at olarak
hadiste yer almıştır. (13) Ancak
Hz.Aişe’nin Hz.Peygamberin gece namazları ile ilgili belirttiği bu sayının
kesin olarak teravihle ilgili olduğu şüphelidir. Zira Hadisin
Sûret-i Sevkinden de anlaşılıyor ki Rasulüllah’ın devamlı kıldığı bir gece
namazı vardı. Acaba ramazan münasebetiyle her ibadetinde olduğu gibi
Peygamberimizin bu namazında da bir değişme, bir artış olur muydu? şeklinde
bir yaklaşımla sorulmuş olabileceği variddir. Hz.Aişe’nin, Rasulüllah’ın gece
namazını övmesinden de anlaşılıyor ki soru sadece ramazandaki bu gece namazı
hakkında idi. Hz.Aişe soranın bir şüphesi kalmasın diye Rasulüllah’ın
hem ramazandaki hem de ramazandan başka gecelerdeki namazını kapsayacak
şekilde cevap vermiştir.(14) Hz.Aişe’nin bu cevabî cümlelerinde teravih
namazını veya kıyam-ı Ramazanı iş’ar eden bir tasrih ve tabir de yoktur.
Ayrıca Hz.Aişe’ye bu soru ne zaman sorulmuştur? sorunun sorulduğu günlerde
teravih namazı biliniyor muydu? Hz.Ebu Zerr-i ElGıfari diyor ki Rasulüllah’ın
ilk olarak ashabıyla kıldığı teravih namazı o yılın ramazanının yirmiüçüncü,
yirmidördüncü, yirmibeşinci, gecelerinde idi. Demek ki o güne kadar böyle bir
namazı henüz kimse bilmiyordu. Rasulüllah’ın gece namazları hakkında sorulan
bir soruya Hz.Aişe’nin cevabı ilk teravih namazından önce miydi, sonramıydı?
Bu sorunun cevabını tam olarak verebilmemiz için, Buhari’nin bu hadisi
teravih hakkında açtığı babda zikretmesinden başka elimizde natık bir delil
yok gibidir. Nasslardaki
şumûllülük, konusunda kesin hüküm ifade edemiyeceğine bakılırsa sadr-ı
İslâmda teravih namazı sekiz rek’attı. diye kesip atmanın isabetli olmayacağı
anlaşılır. Fakat
şu bir gerçektir ki: Hz.Ömer döneminde başlayıp, Hz.Ali ve Hz.Osman
dönemlerinden beri İslâm aleminde teravihin yüzyıllarca yirmi rek’at olarak
kılanagelmesi onu, böylece bütün İslâm toplumunun üzerinde ittifak ettiği bir
üne ve özelliğe kavuşturmuştur ki Rasulüllah, ümmetinin yanlış bir iş
üzerinde toplanmıyacağını bildirmiştir.(15) İmam
Ebu Yusuf, üstadı Ebu Hanife’den, teravih namazının hükmünü ve Hz.Ömer
tarafından ne gibi bir delile istinad edilerek bu namazın yirmi rek’at olmak
ve cemaatle eda edilmek suretiyle ortaya konulduğu sormuştu. İmam A’zam,
cevaben demişti ki: Teravih namazı hiç şüphesiz bir sünnet-i müekkededir.
Hz.Ömer bu namazın cemaatla yirmi rek’at kılınması ne kendi ictihadıyle ne de
sırf kendi düşüncesinden çıkartmıştır. O, Asr-ı Saadette carî olmayan bir din
meselesini ihdas edip ortaya koyan bir bid’atçı değildir. Elbette Hz.Ömer
bunu kendisine malum olan dinin bir asıl kaynağına ve Rasullüllah’ın bir
tavsiyesine dayandırmıştır.(16) Hakkı
batıldan, sünneti bid’atdan ayırmak hususunda müstesna kudreti ve din
hususunda üstün deredeki dikkati, isabetli görüş ve ictihadı, müsellem olan
Hz.Ömeru’l-Faruk şer’i bir konuda kaynak olmaya değer bir kabiliyettir. Bu
bakımdan gerek Hanefi fukahası, gerek Şafii fukahasının büyükbir kısmı
teravih namazının yirmi rek’at olarak sünnet kılındığını söylemişlerdir.(17) Görüldüğü
üzere Hz.Ömer, Hz.Ali ve Hz.Osman dönemlerinden başlıyarak günümüze kadar
uygulandığı biçimiyle teravih namazı yirmi rek’attır. Bütün fıkıh
kaynaklarımızda da teravih yirmi rek’at olarak ele alınmış ve işlenmiştir. Şu
anda başta ülkemiz olmak üzere bütün İslâm ülkelerinin camilerinde cemaatla
teravih namazı yirmi rek’at olarak kılınmaktadır. Bu mübarek rahmet ayında
büyük bir zevk ve iştiyakla, kadını-erkeği, genci-yaşlısı, hatta çoluk-çocuğu
ile tam bir kaynaşma, sevgi, saygı, huzur ve sükun içerisinde dolup taşan
mabetlerimizde eda edilen bir ibadetimizin rek’at sayısını tartışma konusu
yaparak toplumumuzda dine karşı şüphe uyandırmak ve toplumumuzu sebepsiz yere
bir fikir kargaşasına sürüklemek iyi niyetli hiç kimseye bir şey kazandırmaz.
Aksine yokyere toplumumuzda tedirginlik, huzursuzluk ve sitresin
artmasına sebep olur ki, bu ibadetlerin ruhuna da aykırıdır. -------------------------------------------------------------------------------- |