Hatasını kabul etmek

Sual: İnsan hatalı da olsa hatasını kabul etmiyor. Hatamı kabul edebilmem için ne yapmam gerekir?

CEVAP

İnsanın nefsi, daima kendini haklı çıkarmaya çalışır. Bir işte, hatalı olup olmadığımızı anlamamız belki biraz zordur. Hadis-i şerifte, kendimize yapılmasını uygun bulmadığımız bir şeyi, başkasına da yapmamamız, kendimize uygun gördüğümüz şeyi, mümin kardeşimize de uygun görmemiz emredilmektedir. Bir hadisede hemen kendimizi, karşımızdaki şahsın yerine koymalıyız. (Onun yerine ben olsaydım, ne yapardım?) diye düşünmeliyiz. Böyle düşünmek, hadisenin üzücü neticelenmesine mani olur.

Bir genç anlattı:

"Benden yaşlı biri, bir hadiseden dolayı, beni nerede yakalasa dövecekti. Öyle bir köşeye sıkışmıştım ki, nereye kaçsam yakalıyabilirdi. Doğru yanına gittim, özür dileyecektim. Daha yanına varır varmaz (Kollarımı kırdın. Aman diyene kılıç çekilmez.) dedi. Hatamı kabul ederek yanına gittiğim için bu ağabey, hatamı affederek büyüklük göstermekten başka çaresi kalmadı. Ben de dayaktan kurtulmuş oldum."

Özür Dileten Söz

Bir tanıdık da şunu anlattı:

"Çocuklarım çok yaramaz oldukları için komşuları çok rahatsız ediyorlardı. Birgün çocukların gürültüsü komşumun artık boğazına kadar gelmiş, mahkemeye verip bizi evden çıkarmaya karar vermiş. İşten dönünce hadiseyi öğrenip evine gittim. Komşu, hâlâ teskin olmamış yüzü asık duruyordu. (Kırdığınız yumurta kırkı geçti.) diyerek bağırmaya çalıştı. Yavaş sesle (Bir dakika komşu) diyerek teskine çalıştım. Dedim ki:

- Kiralık bir ev buldum. Hemen çıkıyoruz. O kadar suçluyuz ki, özür dilemeye bile utanıyoruz. Çocuklara bağırmışsınız. Sizin yerinizde ben olsaydım. Daha kötüsünü yapardım. Dillerini koparır, gırtlaklarını sıkardım, durmadan tepiniyorlar. Sizin yerinizde ben olsaydım bugüne kadar asla sabredemezdim. Evdeki eşyaları sokağa atardım. Siz yine çok iyi bir kimseymişsiniz ki efendiliğinizi bozmadınız.

Komşunun sakin sakin dinlediğini görünce devam ettim:

- Sizdeki komşuluk anlayışı, tam İslâm ahlâkına uygundur.

Malik bin Dinar hazretlerinin Yahudi komşusunun evine sızan lağım kokusuna nasıl sabrettiğini anlattıktan sonra dedim ki:

- Gerçekten siz evliya gibi adamsınız. Bugüne kadar sabretmeniz, sizin büyüklüğünüzden, iyiliğinizden, müslümanlığınızdan geliyor.

Bunları anlattıktan sonra komşu, adeta kendini suçlu hissetmeye başladı. (Sinirliydim. Çocuklara bağırdım. Özür dilerim) dedi. Çocukların daha küçük olduğunu, bu kadar gürültülerine katlanmak gerektiğini bildirdikten sonra (Beterin beteri vardır. Siz gidince iyisi mi gelecek? Sizin gitmenize razı değiliz. Buradan taşınmayın!) dedi."

Arkadaşın hatasını kabul etmesi ve bunu güzellikle anlatması kötülükle neticelenecek bir hadiseyi önlemiş oldu. Eğer arkadaş, çocukların kusurunu söylemeseydi. Komşusu söyliyecekti. Komşusu söylemeden arkadaşın söylemesi vaziyeti değiştirmiştir.

O hâlde başkasının bizim için yapacağı suçlamaları, ona fırsat vermeden kendimiz söylemeliyiz. Hatamızı kabul etmek, karşımızdakine saygı duymak bir şey kaybettirmez. Aksine çok şey kazandırır. Atalarımız (El öpmekle dudak aşınmaz) buyurmuşlardır. Hatada ısrar etmemek büyük fazilettir. Peygamber aleyhisselam haklı olduğu hâlde, ev içindeki ve ev dışındaki eziyetlere katlanmıştır. Hanımlarına (Siz haklısınız) diyerek onları üzmemiştir. İslâm ahlâkını örnek alarak hatamızı kabul etmek faziletini göstermeliyiz!.

geri    islamahlakı    ileri