KUTBÜDDÎN İZNÎKÎ
Evliyânın
önde gelenlerinden. İsmi Muhammed bin Muhammed'dir. Lakabı Kutbüddîn
olup, Alaşarlıdır. Doğum târihi bilinmemektedir. Tebriz, Meraga ve
Şirvan'da yaşadı. 1415 (H.818) târihinde İznik'te vefât etti. 1418'de
vefât ettiği de rivâyet edilmektedir. Kabr-i şerîfi İznikte'dir.
Kutbüddîn İznîkî hazretleri evliyânın
büyüklerinden Muhammed Harezmî hazretlerinin talebesi idi. Onun
sohbetlerinde yetişip kemâle geldi, olgunlaştı. İcâzet, diploma alıp
insanları irşâda, hak ve hakikatı tebliğe başladı. Bir ara Hacca gitti.
Hac dönüşü Mısır'a geldi. Oradan Anadolu'ya geçip o sırada Anadolu'ya
gelmiş bulunan Gence Hâkimi Kara Yusuf Beyle görüşüp nasihatlerde
bulundu. İznik'e yerleşti. Orada ibâdet ve talebe yetiştirmekle meşgul
oldu. Kerâmetleri görüldü.
Talebelerinden biri anlatır: "Bir zaman
Tîmûr Han ordusuyla Anadolu'ya gelmişti. İnsanlar başlarına bir zarar
gelir düşüncesiyle çok korktular ve Kutbüddîn İznîkî hazretlerine
gelerek; "Efendim! bize bir kurtuluş yolu gösterseniz." diye ağlayıp
sızladılar. Bunun üzerine Kutbüddîn İznîkî hazretleri bir mektup yazıp
bana verdiler ve; "Var bunu Tîmûr Han ordusu içinde sâlih bir serdar
vardır. Bizden selâm eyle ve bu kâğıdı ona ver." buyurdu. Bunun üzerine
askerin içine girdim. Târif edilen kimseyi buldum ve yanımdaki mektubu
verdim. Serdar; "Emir onlardandır. Ne yapalım öyle olsun." dedi ve harb
âletlerini toplamaya başladı. Sonra etrâfa haberciler çıkarıp, hareket
emrini verdi. Ordu kısa zamanda Anadolu'yu terk etti.
Kutbüddîn İznîkî'nin oğlu Muhammed İznîkî
de derin âlim idi. Kendisi ve oğlu, çok kıymetli eserler kaleme
aldılar. Türkçe olarak yazdığı Râhat-ül-kulûb ile Mukaddimet-üs-salât
kitapları, eserlerinden en önemli olanlarıdır. Tefsîri ve başka
eserleri de vardır. Birinci eseri Ayasofya, ikincisi de Nûruosmâniye
kütüphânelerinde mevcûttur.
Kutbüddîn İznîkî bir sohbetinde buyurdu
ki:
"Allahü teâlâya hamd olsun ki, bize,
evliyâyı ve âlimleri sevmeyi nasîb etti, gönlümüzü onlara bağladı.
Peygamberlerin en üstününe selâmlar olsun ki, O, Resûllerin imâmı ve
hem de sonuncusudur. O, Muhammed Mustafâ'dır ki, dünyâda ümîdimiz
O'nadır, âhırette O'ndan şefâat umarız. O'nun yüksek mertebede olan
Ehl-i beytine ve Eshâbına selâm olsun! Onlara uyanlar hidâyet
üzeredirler. Bütün evliyâya ve âlimlere uyanlar, İslâmiyetin hem zâhiri
hem de bâtını üzere dururlar. Gerçek tâlibler ki, dâimâ halvette ve hem
ibâdette dururlar. Mü'minler ve sâlihler ki, gece-gündüz Hak yardımıyla
Hak yolunda ve tâatta dururlar.
Ey kardeşim! Bir kişinin senin katında
hâceti olsa, sen onu bitirirsen, Allahü teâlâ senin yetmiş türlü
dünyâ ve âhıret hâcetini giderir.
Eğer bir kişi bütün yer ehli kadar ibâdet
etse ve bütün gök ehli kadar tâat etse, îmânı Ehl-i sünnete uygun
değilse kabûl olmaz. Zîrâ amelin kabûl olunması ve îmânın dürüst
olması, takvânın şartıdır. Takvâ, Allahtan korkmaktır. Allahı
bilmeyince, O'nun azametini ve celâlini anlamayınca, Allahtan korkmak
hâsıl olmaz. Dînin ve îmânın aslı ve ilmin temeli, Allahü teâlâyı
bilmek ve birliğini kalb ile tasdîk etmektir. şöyle ola ki, eğer başını
kesseler ve bütün varlığını alsalar râzı olasın; Allahü teâlânın
birliğini gönülden çıkarmayasın.
1) Mu'cem-ül-Müelliffîn; c.8, s.133
2) Şakâyik-ı Nu'mâniyye
tercümesi(Mecdî Efendi); s.58, 59
3) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49.
Baskı) s.1104
4) İslâm Ahlâkı (Cennet Yolu
İlmihâli); s.165
5) Şakâyik-ı Nu'mâniyye (Vefeyât
kenarında); c.1, s.37
6) Rehber Ansiklopedisi; c.10, s.357
7) Lemezat; Üniversite Kütüphânesi;
No: 1894, v.127
8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.12,
s.250