Anadolu'da
yetişen meşhûr velîlerden. Misâlî Baba ve Gül Baba
lakaplarıyla tanınmıştır. On yedinci asırda yaşamıştır. Osmanlı
Sultanlarından Dördüncü Murâd Hanla görüşmüştür. Bağdât seferi
sırasında ziyâretine gelen Sultana kış mevsiminde koynundan, açılmış
tâze bir gül çıkarıp vermesi sebebiyle, Gül Baba lakabı ile anılmıştır.
Kabri, Niğde'nin dokuz kilometre kuzeyinde bulunan Güllüce köyündedir.
Bu köy, ismini onun isminden almıştır.
Misâlî Baba'nın
vefâtından sonra da çok kerâmeti görülmüştür. Kabrini
ziyâret edip onu vesîle ederek duâ edenler bereketlerine kavuşmuştur.
Yakınındaki velî kabirlerinden birinin yanında bulunan bir taş
çevredeki köyden bir kimse tarafından alınıp götürülmüştü. Sabahleyin
taşın tekrar yerinde olduğu görülmüştür. Birkaç defâ götürülmüş ve aynı
taş tekrar yerine dönmüştür.
Misâlî Baba'nın kabri
üzerinde türbe yoktur. Kabrinin çevresinde
dergâhının kalıntıları ve biri kubbeli biri de düz damla örtülü iki
türbe vardır. Talebelerine veya yakınlarına âid olan bu türbelerden
başka yine kabri çevresinde başka velî kabirleri de vardır.
Yakınındaki kubbeli
türbede talebeleri olduğu rivayet edilen ve çok
kerâmetleri görülen iki velî kabri bulunur. Aynı türbenin çilehâne
bölümünde bir kabir daha bulunmaktadır. Bu türbenin kapısının önünde
birinin isminin Şeyh Ahmed olduğu rivâyet edilen iki evliyânın kabri
vardır. Bu kubbeli türbeyi Niğde'nin Adırmusun köyünden Halil Ağa
adında bir kimsenin yaptırdığı nakledilir. Rivâyete göre Halil Ağa,
rüyâsında bir zât görür. Bu zât; "Güllüce köyünde bir kulübe içinde
kabri olan velîlerin üzerine türbe yaptır." der. Bunun üzerine bu
türbeyi yaptırır. Deli olan kimselerin bu türbede birkaç gece yatırılıp
şifâya kavuştuğu çok görülmüştür. Bu sebeple halk arasında; "Uyuz olan
ılıcaya, deli olan Güllüce'ye." sözü meşhurdur.
Üzeri düz damla örtülü
türbede başka kabirler vardır. Bu kabirlerden
biri beşik şeklindedir.
Misâlî Baba'nın kabri
üzerine defâlarca türbe yapılmak istenmiş, ancak
yapılan kısımların her sabah yıkıldığı görülmüştür. Bu zâtın, üzerine
türbe istemediği kanâatına varılarak bundan vazgeçilmiştir.
Yakınındaki kubbeli
türbede misâfirlerin aydınlanması için konulan gaz
lambaları ve gaz yağı bir gece biri tarafından çalınmak istenmiştir.
Bunları türbeden alıp gitmek isteyen kimse, türbenin kapısının âniden
kapandığını görmüş, ne kadar açmak istediyse açamamıştır. Aldığı
şeyleri yerine koyunca kapı açılmış, tekrar alıp çıkmak istediğinde,
kapı yine kapanmıştır. Bir türlü açılmadığını görünce, yaptığına pişman
olup aldığı şeyleri yerine koyarak tövbe etmiş. Sonunda kapı açılmış ve
çıkıp gitmiştir.
Misâlî Baba'nın ve
çevresindeki velilerin geceleri beyaz elbiselerle
kabristanda dolaştıkları ve namaz kıldıkları çok görülmüştür. Kabri
başında devamlı ziyâretçi görülür. Bu ziyâretçiler zaman zaman Misâlî
Baba'nın tekkesi civârında Allahü teâlâ için adak kesip, sevâbını
Misalî Baba ile orada yatan evliyânın, mevtânın rûhlarına hediye etmek
için fakirlere dağıtırlar.
Misâlî Baba'nın kardeşi
olduğu rivâyet edilen bir evliyâ kabri de yakın
bir köy olan Velî Îsâ (Yayla Yolu) köyü yakınındaki Boztepe
üzerindedir. Bu kardeşi ona; "Eğer bu ak sarıklı kardeşini seviyorsan,
sen burada kal. İnsanlar senin kabrini ziyâret ederek Allahü teâlânın
izni ile şifâya kavuşsunlar. Ben de Boztepe'ye gideyim. İnsanlara
rahmet ve bereket için duâ edeyim." diyerek Boztepe'ye gitmiş ve orada
vefât etmiştir. Kabri bu tepe üzerindedir. Halk arasında şiir ve
mânilerde:
"Boz Tepenin erenleri
Geri koyun varanları."
diye zikri geçen bu
zâttır.
Misâlî Baba'nın
insanları irşâd için ikâmet ettiği dergâhının
kalıntılarından bâzı taşlar çevresindedir. Ayrıca kendi dergâhına
mahsus ve cihâdda kullandıkları sancakları uzun zaman muhâfaza
edilmiştir.
BİR AVUÇ BULGUR
Osmanlı Sultânı
Dördüncü Murâd Han, Bağdât seferine giderken Misâlî
Baba'nın bulunduğu köyün yakınında bir yerde ordusunu istirâhate
çekmişti. Bu sırada çevreyi dolaşan Sultan, onun köyüne uğradı. Köyün
alt tarafında küçük bir kulübe gördü. Yaklaşıp kapısını çaldı.
Kulübenin kapısı açılıp, Sultanı, nûr yüzlü bir zât karşılayıp,
tebessüm ederek içeri aldı. Onun velîlerden olduğunu fark eden Sultan,
hürmetle huzûrunda oturup, bir müddet sohbetini dinledi ve duâsını
aldı. Ayrılıp giderken Sultana birkaç avuç bulgur ve bir torba da saman
verdi. Sultan bunları alıp ordusuna döndü.
O gün yemek zamânı
kendisine Misâlî Baba tarafından hediye edilen
birkaç avuç bulgurun pilav yapılmasını istedi. Sultanın emri üzerine
bulgur, pilav yapıldı. Bu bulgur pişirilirken gitgide artıp çoğaldı ve
kazanlar dolusu pilav oldu. Bütün ordu bu pilavdan yiyip doyduğu halde
yine de arttı. Samanı da atlara vermişlerdi. Saman da artıp atları
doyurdu.
Sultan, Misâlî Baba'nın
bu kerâmeti üzerine tekrar huzûruna gitti. Ona
bâzı hediyeler verdi. Misâlî Baba, Sultanın hediyesine karşılık, elini
koynuna sokup, daha yeni açılmış tâze bir gül çıkardı ve Sultana verdi.
Sultan gül mevsimi olmadığı halde kışın böyle bir gül vermesinin de
başka bir kerâmeti olduğunu görerek, bir müddet daha sohbetinde kaldı.
Sonra duâsını alıp elini öptü vedâlaşıp ayrıldı.
Bağdât seferine giden
Dördüncü Murâd Han, Misâlî Baba'nın ve yol
boyunca ziyâret ettiği velî zâtların duâsı bereketiyle târihte benzeri
az görülen bir zafer kazandı.
1) Rehber Ansiklopedisi; c.13, s.111
|
|