Hz. HÛD (a.s)
Kur'an-ı Kerim'de kıssası geçen peygamberlerden biri. Ad kavmine gelen
Allah'ın rasülü A'raf, Hûd, Şuara ve Ahkaf surelerinde kendisinden
bahsedilmektedir.
Ad kavmine gönderilmiştir ki, Kur'an dışında diğer mukaddes kitaplarda bu
kavimden sözedilmemektedir. (Abdulvahhab en-Neccar, Kasasu'l-Enbiya, Beyrut,
ty., s. 49). Ad kavmi Hz. Nûh tufanından sonra putperestliğe dönen ilk kavimdir
(İbn Kesîr, Kasasu'l-Enbiya, Beyrut 1982, l, 149)
Hûd (a.s), Ad kavmi içinde soyu sopu şerefli bir kişiydi. Peygamberlikten
önce ticaretle uğraşırdı, Hûd (a.s) orta boylu, esmer tenli, gür saçlı, güzel
yüzlü idi. Adem (a.s)'a benzerdi. Zahid, muttakî ve ibadete düşkün idi. Cömert
ve şefkatli idi; yoksullara bol bol sadaka verirdi (Hakim, el-Müstedrek, l,
563).
Ad kavmi Arabu'l-aribe denilen Arabistan yarımadasına ilk yerleşen
kavimlerdendir. Hadramevt'e ve Yemen'e kadar uzanan yurtlarda oturan bu kavmin
yurtları otu, suyu, ve çeşitli nimetleri bol olan bir yerdi. Yerin üzerinden
akan ırmakları, bağları, bahçeleri, sürü sürü davarları (eş-Şuara, 26/133, 134)
yer altında da, su depoları ve köşkleri vardı (eş-Şuara, 26/129). Başkalarına
nazaran onlara boy pos, güç ve kuvvet verilmişti.
Allahu Teala, Âd kavmine, Peygamber olarak Hûd (a.s)'ı gönderdi. O da
kavmini bir ve tek olan Allah'a iman ve ibadete, insanlara zulmetmekten
vazgeçmeğe davet etti ise de, red ve tekzib ile karşılandı. Bunun üzerine,
Allahu Teala onlardan üç yıl yağmuru kesti.
Onlar yağmur için Mekke'ye bir heyet gönderdiler. Allah, yağmur bekledikleri
halde bir kasırga ile onları helak etti.
Hz. Peygamberimiz (s.a.s) veda haccında, Usfan vadisine vardığı zaman, Hz.
Ebu Bekr'e: "Ey Eba Bekr! Bu hangi vadidir" diye sormuş. 'Hz. Ebu Bekir "Usfan
vadisidir" diye cevaplayınca: Hz. Peygamber (s.a.s) Hûd (a.s)'un, beline aba
tutunmuş, belinden yukarısını alacalı bir kumaş ile bürümüş, genç ve kızıl,
yuları hurma liflerinden örülmüş dişi bir deve üzerinde, hac için buradan
telbiye ederek geçmiş olduğunu haber vermiştir (Ahmed b. Hanbel, l, 232). Ad
kavmi helak olunca Hz. Hûd kendisine inananlar ile beraber Mekke'ye gelmiş ve
vefat edinceye kadar orada kalmıştır.
Ad kavminin, Hz. Hûd'a karşı çıkarken ileri sürdükleri itirazlar, diğer
Peygamberlere karşı muarızlarının ileri sürdükleri itirazların aynıdır. Hatta
günümüz münkirlerinin de itirazları aynı türdendir. Ona itirazda baş çekenler
de, diğer peygamberlere itiraz gibi kavmin ileri gelenleridir. İtirazın
temelinde ise, dönmekte olan çıkar çarklarının devam etmesi vardır.
Hz. Hûd'a
yaptıkları itirazlarını şu maddelerde özetlemek mümkündür;
a- Hz. Hüd'u beyinsizlik ve sapıklıkla itham etmek:
"Kavminden ileri gelenler dediler ki: Biz seni açık bir sapıklık içinde
görüyoruz" (el-A'raf, 7/60).
"Kavminden ileri gelen inkarcılar dediler ki; biz seni bir beyinsizlik
içinde görüyoruz ve biz seni yalancılardan sanıyoruz" (el-A'raf, 7/66).
b- Atalar dinine bağlılık:
"Dediler ki: demek sen, tek Allah'a kulluk edelim ve atalarımızın
taptıklarını bırakalım diye mi bize geldin" (el-A'raf, 7/70). "Dediler: sen bizi
tanrılarımızdan çevirmek için mi geldin?" (el-Ahkaf, 46/22).
c- Kendilerinin güçlü kuvvetli olduklarını söyleyip Hz. Hûd tarafından
gelebilecek bir zararın olamıyacağını ileri sürmeleri:
"Ad kavmi, yeryüzünde haksız olarak büyüklük tasladılar ve; bizden daha
kuvvetli kim var? dediler" (el-Fussilet, 41/15).
d- Ahireti inkar etmeleri ve hayatın sadece dünya hayatından ibaret olduğunu
ileri sürmeleri:
"Ne ise hep bu dünya hayatımızdır; ölürüz ve yaşarız (bir kısmımız ölürken
bir kısmımız doğar). Biz öldükten sonra diriltecek değiliz" (el-Mü'minün,
23/37).
e- Hz. Hûd'u küçümsemeleri:
"Kavminden, kendilerine dünya hayatında bol nimet verdiğimiz o inkar eden ve
ahiret hayatına kavuşmayı
yalanlayan eşraf takımı dedi ki; bu da sizin gibi bir insandan başka birşey
değildir. Sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor. Eğer sizin gibi
bir insana itaat ederseniz o takdirde siz, mutlaka ziyana uğrayanlardan
olursunuz" (el-Mü'minün, 23/33-34).
Onların bu itiraz ve tavırlarına karşı Hz. Hûd'un takındığı tavır şöyle idi:
"Ey kavmim. Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. (O'na
karşı gelmekten) sakınmaz mısın?" "Ey kavmim, bende bir sapıklık yok; ben
alemlerin Rabbı tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Size Rabbimin gönderdiği
gerçekleri duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve Allah tarafından, sizin
bilmediğiniz şeyleri biliyorum" (el-A'raf, 7/65, 67, 71, 72). "Ey kavmim,
Allah'a kulluk edin, O'ndan başka ilahınız yoktur. Siz (putları Allah'a ortak
koşmakla sadece iftira ediyorsunuz. Ey kavmim, ben sizden bunun için bir ücret
istemiyorum. Benim ücretim beni yaratana aittir. Aklınızı kullanmıyor musunuz?
Ey kavmim Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O'na tevbe edin (O'na yönelin)ki
gökten üzerinize bol bol rahmet göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın, Suç
isteyerek (Allah'tan) yüz çevirmeyin" (Hûd, II/50-52). Geçmiş peygamberlerin ve
kavimlerin kıssalarını Kur'an'da zikredilmesi inananların ibret almaları
içindir. Geçmiş peygamberlerin her tavrı müslümanlar için de takip edilecek bir
yoldur. Meseleye bu yönden baktığımızda Hz. Hûd kıssasından alınacak ibretleri
de şu şekilde özetlememiz mümkündür:
Hz. Hûd, Allah yoluna samimiyetle sarılmış vakur bir kişidir. Söyleyeceğini,
ölçüp tarttıktan sonra söylemektedir. Kötülüğe, kötülükle karşı koymadığı, gibi
yumuşak davranmaktadır. Kavmi kendisini beyinsizlikle itham ederken, kendisinin
beyinsiz olmadığını, onları uyarmak üzere Allah tarafından gönderilmiş bir elçi
olduğunu söylemekle yetinmektedir. Allah'ın üzerlerindeki nimetlerini
kendilerine hatırlatmakta ve bu nimetlere şükretmiş olmaları için Allah'ın
emirlerine riayet etmeleri gerektiğini anlatmaktadır, bundan dolayı onlardan bir
ücret istemediğini özellikle belirtmektedir.
KAYNAK: ŞİMŞEK, M. Sait; Şamil İslam Ansiklopedisi, Akit Gazetesi Yayını, C.III, S. 311-312