1 "Allah göklerin ve yerin nurudur." Nur Sûresi, 24:35.

 

2 "Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur." Fâtiha Sûresi, 1:2.

 

3 "Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onu alnından tutup kudretine boyun eğdirmiş olmasın." Hûd Sûresi, 11:56.

 

4 "Yeryüzünde yürüyen ve kendi rızkını yüklenemeyen nice canlının ve sizin rızkınızı Allah verir." Ankebut Sûresi, 29:60.

 

5 "And olsun ki Biz Âdemoğullarına ikramda bulunduk." İsrâ Sûresi, 17:70.

 

6 "İhlâs ile kulluk edenler, nimetlerle dolu Cennet içindedir." İnfitar Sûresi, 82:13.

 

7 "Allah göklerin ve yerin nûrudur." Nur Sûresi, 24:35.

 

8 "And olsun ki dünya semâsını Biz kandillerle süsledik." Mülk Sûresi, 67:5.

 

9 "Üstlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl binâ edip süsledik." Kaf Sûresi, 50:6.

 

10 "Bundan başka semâya da iradesini yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti." Bakara Sûresi, 2:29.

 

11 "Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğun peygamberlerinin ve onlara tâbi olan sâlih kullarının yoluna ilet." Fâtiha Sûresi, 1:7.

 

12 "Yahut onların amelleri, derin bir denizin karanlıklarına benzer." Nur Sûresi, 24:40.

 

13 "Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla."

 

14 "De ki: Hamd olsun o Allah'a ki evlât edinmekten münezzehtir, mülkünde ortağı bulunmaz ve hiçbir şeyden de âciz değildir ki yardımcıya ihtiyacı olsun. Ve hürmet ve tâzim ile Onun yüceliğini an." İsrâ Sûresi, 17:111.

 

15 Allah, ilim ve kudretiyle herşeyden büyüktür. Zira O, zâtının lâzımı olan muhit ilmiyle herşeyi her şe'niyle bilir. Öyle bir ilmin herşeye taallûku lâzımdır ve hiçbir şeyin ondan gizlenmesi mümkün değildir. Çünkü huzur ve şuhud ve nuranî ihata vardır; vücut umumiyeti istilzam eder ve nur-u ilmin bütün âlem-i vücuda ihatası vardır.
Evet, mevcudatta müşahede edilen mizanlı intizamlar ve nizamlı ittizanlar, kasdî hikmet-i âmme ve mahsus inâyât-ı şâmile, muntazam kazâlar ve müsmir kaderler, muayyen eceller ve mukannen erzaklar, düsturlarının sağlamlığıyla kâinattaki fenleri netice veren itkanat ve herşeyi süslendiren ihtimamat ile suhulet-i mutlaka içindeki kemâl-i intizam ve insicam ve ittisak ve ittikan ve ittizan ve imtiyaz-ı mutlaka, herşeyi bilen bir Allâmü'l-Guyûbun ihata-i ilmiyesine delâlet eder. "Yaratan bilmez olur mu? Onun ilmi herşeyin inceliklerine nüfuz eder ve O herşeyden hakkıyla haberdardır" (Mülk Sûresi, 67:14)
İnsanın hüsn-ü san'atının onun şuuruna delâletiyle, hilkat-i insanın ilm-i Hâlıka delâleti arasındaki nisbet, karanlık gecedeki yıldız böceğinin ışıkçığının, günün ortasında yeryüzünde parlayan güneşin şâşaasına nisbeti gibidir.

 

16 "Bütün tahiyyeler, bütün mübarekler, bütün salâvat ve duâlar ve bütün kelimat-ı tayyibe Allah'a mahsustur." Buhari, Ezân: 148, 150, el-Amel Fi's-Salât: 4, İsti'zân: 3, 28, Da'avât: 16, Tevhîd: 5; Müslim, Salât: 56, 60, 62; Ebû Dâvud, Salât: 178; Tirmizî, Salât: 100, Nikâh: 17; Nesâî, Tatbîk: 23, Sehv: 41, 43-45, 56, 100-104; İbn-i Mâce, İkâme: 24; Nikâh: 19; Dârimî, Salât: 84, 92; Muvatta', Nidâ': 53, 55; Müsned, 1:292, 376, 382... 4:409.