HAŞİYE Ben, bu ihtiyarlığım ve perişaniyetim içinde, zât-ı Muhammediyenin (a.s.m.) getirdiği erzak-ı mâneviyenin milyondan birisini hissettim. Elimden gelseydi, milyonlar lisanla salâvatlarla ona teşekkür edecektim. Şöyle ki:
Ben firaktan, zevalden çok inciniyorum. Halbuki,
sevdiğim dünya ve dünyeviyeler, mufarakatla beni bırakıp gidiyorlar. Ben de
gideceğimi biliyorum. Bu pek elîm ve canhıraş meyusiyete karşı, birden saadet-i
ebediye ve hayat-ı bâkiye müjdesini zât-ı Ahmediyeden (a.s.m.) işitmekle
kurtuluyorum ve tam teselli buluyorum. Hattâ teşehhüdde, dediğimde, ona hem biat, hem memuriyetine teslim ve itaat, hem vazifesini
tebrik, hem bir nevi teşekkür ve saadet-i ebediye müjdesine bir mukabeledir ki,
Müslümanlar, hergün beş defa bu selâmı yaparlar.