HAŞİYE 1 bin üç yüz yirmi beştir (1325). Bu tarihte o
Divan-ı Harbin darağacına
asılmaktan me’mulün hilafına olarak selâmetle kurtulduğu gibi
bin üç yüz elli dörttür (1354). Bu tarihte
bu müthiş musibetten harika olarak selâmetle çıktık.
HAŞİYE 2 Bu keramet-i Aleviye
ya tafsilatıyla ona gösterilmiş, o da ihbar etmiştir ki: Zahir de budur. Veyahut
icmali bildirilmiş, tafsilatı bildirilmemiş. Belki intak-ı bil-hak nev’inden
Cenab-ı Hak ona söylettirmiş. O halde ona bir keramet ve Risale-i Nur’a bir ikram-ı
İlahi olarak kelamında bu ihbar-ı gaybi bulunmuş.
Evet keramet iki kısımdır. Elinde zahir olan zat bazen bilir, bazen tafsilen
bildirilmez. İkisi de keramettir, belki bildirilmezse daha selametlidir.
(Allah’ım, salât ve selâm “Ben ilmin şehriyim. Ali ise onun kapısıdır.” diyen zâtın ve onun bütün âl ve eshabın üzerine olsun. Âmin. Bütün hamd, övgü ve senâlar âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.)
HAŞİYE 3 Mucizat-ı Ahmediyeye (a.s.m.) dair olan On Dokuzuncu Mektubun cüz’ü evvelinde zikredilen hadsiz ihbarat-ı gaybiye-i Ahmediye (a.s.m.) nev’inden seksen mucize-i Ahmediye (a.s.m.) bununla seksen bir olur.